3

1.3K 166 60
                                    

Bang Gang - World Is Gray
Medya, Nehir.

~

Aradan saatler geçmiş, kararan havaya inat genç kız hâlâ evine dönmemişti.

Yalnız yaşayıp yalnız düşünen biri olarak saatlerin onun üzerindeki etkisi diğer insanlara göre daha farklıydı. Genelde zamanı umursamıyordu, nasıl olda zamanın da onları umursadığı yoktu.

Etrafın kalabalığına bakarak saatin henüz gece yarısına gelmediğini söyleyebilirdi ama yine de uzun bir süre olmuştu, henüz hiçbir şey yememişti. Sesler çıkartan karnını dinledi.

İçindeki boşluğu çizdiği kağıtların zarar görmediğinden emin olduktan sonra yiyecek bir şeyler bulmak amacıyla etrafına bakınarak yürüdü.

Çok fazla adım atmamıştı ki içerisi tıklım tıklım dolu olan bir lokanta ile karşılaştı, normâl zamanda tahammül edemeyeceği kadar kalabalıktı ama şimdi vücudu açlıktan isyan ediyordu. Çok fazla seçeneği yoktu.

Kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak boş masaları görüş açısına aldı, en uygununu seçerken adımlarını o yöne doğru atmaya başlamıştı bile. Küçük alandaki fazla sayıdaki insanlarla göz göze gelmeme konusunda başarılıydı ama merak etmeden duramıyordu, acaba zihinlerinde hangi sesler vardı, Nehir mesela tüm gün içini kaplayan ağaçları kesip beyaz kağıda onları boyamıştı ve hâlâ çatırdamalar duyuyordu. Ağaçlar devriliyordu zihnine.

Onunla ilgilenmek için gelen garsona cebindeki paraya uygun olan birkaç yemeği söyledikten sonra elindeki menüyü adama geri uzattı. Olabildiğince güler yüzlü olan adam otuzlu yaşlarının başında gibiydi, arkasından bakarken kızı hiç ilgilendirmeyen bir konu olsa da vücudunun çelimsiz olduğuna karar verdi. Kimsenin umrunda değildi ama verdi.

Yanında taşıdığı ve onun için çantasındaki her şeyden daha değerli olan çizgisiz not defterini önüne alıp çizilebilecek bir şeyler için zihnimi yokladı. Ağaç kütüklerini aralamaya çalışıyordu.

Gün boyunca nerede olduğunu önemsemeden resim çizdiği hâlde zihni hâlâ bir şeyleri çizmenin açlığını yaşıyordu. Mutluluğun karşılığıydı bu resimler Nehir'de, belki de mutluluğu elde edemediği için resim çizmeyi de asla bırakamıyordu.

Belli bir anlamı olmayan çizgiler çizmeye başladığında karşısına yabancı birinin oturmasıyla sandalyede neredeyse zıpladı ve kocaman olmuş gözlerle bugün ikinci kez kızı korkutan adama, Berat'a bakmaya başladı. Aslında onu, tuhaf davranışlarını ve kızı tanıyor oluşunu düşünmeyi geceye bırakacaktı ama adam her yerde karşısına çıkmaya başlamıştı.

"Herkese karşı bu kadar korkak mısın?"

Artık kızın normâl yüz ifadesi olmaya başlayan 'kaş çatma'yı yerleştirdi yüzüne. Gülümsesi için gereken tüm nedenleri bir bir kaybediyordu elinden. İçindeki kırıkları ve ağaçları kapatmaya çalışarak konuştu, neyse ki en güçlü kalkanı olan kelimeleri kullanmayı iyi biliyordu.

"Sadece beni tüm gün takip eden sapıklara karşı... Korkum nefrete her an dönüşebilir, uyarıyorum."

Yüzüne, tatlı olduğunu düşündüğü bir gülümseme yerleştirdi ama karşısındaki adam içten içe bunun tehdit olduğunu da anlamalıydı. Gülümsemesi de fazla zorlamaydı zaten.

"Ah, anladım. Onlara karşı kendini korurken sana yardım edebilirim istersen, ben de buraya yemek yemeye gelmiştim tesadüfe bak."

Çatırdama seslerini en sonunda susturmuş olan kız, ona kötü kötü bakarken sandalyesine iyiden iyiye yayılan çocuk,  bakışlarına daha tatlı bir şekilde cevap verdi.

"Her neyse."

Genç kız, adamın yanından gitmesi için yeni çözümler arıyordu ki yemeğiyle birlikte az önceki adam da geldi.

Önce mercimek çorbasını masaya koydu ve daha sonra kızın karşısındaki adama bakıp konuştu. Berat Efe'nin yemek yemeden lokantada oturduğu her saniye, para kaybettiğini düşününce pek de haksız değildi.

"Siz bir şey ister misiniz?"

Eliyle, sinirden alnındaki damarlar şişmiş olan kızı gösterdi.

"Ne aldıysa aynısından, yanında soğuk çay da olsun lütfen."

Ses tonu şekeri andırıyordu ki bu sinir bozucuydu, görüntüsüne de öylesine zıttı. Bu, Yeşil Dev'i pembe bir çay bardağından serçe parmağı havada olacak şekilde çay içerken hayal etmek gibiydi. Nehir'in onun üzerinde olan bakışlarını yakalayınca tıpkı kız gibi kaşlarını çattı, gözleri alnında sabitlenmişti.

"Ne?"

"Hiç, sadece tuhafsın."

Kızın bu sözleriyle birlikte kaşları eski hâlini aldı ve yüzüne de yeniden hiç silinmeyecekmiş izlenimini oluşturan gülümsemesini yerleştirdi.

"Bunu iltifat olarak kabul ediyorum."

Tuhaftı, genç kız asla insanları yeterince tanıyacak kadar onlara yaklaşamamıştı ama karşısındaki çocuk sınır ne demektir bilmiyordu. Ona karşı ifadesiz olmaya çalıştı ve pes etmesini bekledi Nehir.

Dakikalar geçip birbirlerine bakmadan yemeklerini yerken Berat, karşısında hiç susmadan kendini, kızı ve tablolarıyla nasıl karşılaştığını anlattıkça, onlara olan hayranlığını dile getirdikçe Nehir'in hiç istemediği bir şey oldu.

Ona alıştı.

~

İlk bölümler olduğu için, okuma sayılarının beklediğimden az olmasına takılmayacağım (ya da belki ileride de takılmam).

Milyonlarca Nefret CümlesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin