20

330 58 2
                                    

Teker teker anlattı acılarını, hayal kırıklarını. Bazı yerlerde sesi titrese de devam etti anlatmaya, karşısındaki adam sözcüklerin sesiyle buluşmasını kolaylaştırıyordu.

Kesmeden dinliyordu kızı ve bunun için ona minnettardı, uzun zamandır içinde tuttuğu, kendi yalnızlığıyla paylaştığı anılarını, nefret cümlesini başka biri daha öğrendi.

Mutlu olduğu yıllar öyle azdı ki birkaç cümlede bitti, babası ve ablasından bahsetti Berat'a.

Daha sonra babasının ölümünü, hayatlarına giren iki yeni insanı ve annesinin onları kendi başlarına bırakmasını.

"Peki ya şu çocuk ve babası?"

"Tunca'yı severdim, sessiz sakin bir çocuktu. Annesini kaybetmişti daha doğarken, babası da kötü bir insandı."

O adamın kötülüklerini anlatırken ağlamak istedi, kendine söz vermemiş olsa, Berat karşısında durup ellerini tutmasa ağlardı.

Hikayenin sonuna geldiğinde tüm sevdikleri ölmüş kötü adamsa hayatta kalmıştı, bu sırada da saat iyiden iyiye geç olmuştu.

"Sonra oradan ayrıldım, ne onlar aradı beni ne de ben onların yanına gittim."

Derin bir nefes aldı, şimdi merak ettiği tek biri vardı.

"Sadece Tunca, onun da kurtulmuş olmasını diliyorum."

Berat ise farklı bir konunun üzerindeydi.

"Peki polis, o bir şey yapmadı mı?"

Sesinde nefret vardı, dinlediği hikayeye değer verdiği de belliydi. Ablası Sera ile tanışmasını isterdi, birbirlerine benziyorlardı. Kesin çok severdi onu.

"Bunu öğrenecek kadar vaktim bile olmadı, bazen merak ediyorum ama sonra geçiyor. Ne olursa olsun ablam geri gelmeyecek."

Hâlâ avcunun içinde olan elini sıktı.

"Bu çok yanlış bir düşünce! O adam cezasız mı şu anda?"

Gözlerini sımsıkı kapattı, bazen insanlar tarafından anlaşılmaz oluyordu. Ama önemsemedi, kendisi bile çözememişken kim olduğunu onlar ne yapabilirdi ki?

"Bilmiyorum Berat, gerçekten düşündükçe nefes almak zor geliyor."

İfadesi yumuşadı, etraftaki kahve kokusu insana mutluluk veriyordu. Sözleri ise bu duyguyu daha da tetikledi.

"İsmimi söyleme şeklini seviyorum."

Ama mutluluğun yanında şaşkınlık da vardı, bu cümleyi beklemiyordu genç kız...

"Ne?"

Konunun değişmesi çok iyi olmuştu ama hala söylediklerinin şaşkınlığındaydı.

"İsmim diyorum, senin sesinle daha bir güzel geliyor kulağıma."

Nehir de gülümsedi, en olmadık zamanlarda bile mutlu etmeyi başarıyordu çocuk.

"Peki..." dedi son heceyi uzatarak, yaşadıklarını ona anlattığına göre artık eve gitmek istiyordu.

"Tabii bu gece de kalıp yarın sabah evine gitmek istersen daha bir güzel olur bence."

Çoktan kararını veren kız kararında netti, kafasını hayır anlamında salladı. Bir yandan da yeni gelenleri süzüyordu, ikisi kızdı, biri simsiyah giymişken diğerinin üzerinde mor ile grinin karıştığı bir tişört ile kot pantolon vardı.

Erkek çocuk ise bir kapşonlu ile kapatmıştı kendisini. Yeniden Berat'a döndü.

"Çok uzak kaldım evimden ama dediğim gibi, bu sefer sen orada olmalısın."

Merak ediyordu, onun için yaptığı bu hareketin genç kızdaki önemini biliyor muydu? Evi onun sığınağıydı ve şimdiye kadar oraya Nehir'den başkası girmemişti.

Yine konuyu değiştirerek bir soru sordu genç kıza, çocuklar kendilerine içecek söylüyordu.

"Ne zaman telefon alacaksın?"

Gözlerini kaçırdı, bunda genç kız ne kadar isteksizse karşısındaki çocuk o kadar istekliydi.

"Bilmiyorum, açıkçası kararsızım biraz..."

Gözlerini kocaman açtı, bıkmıştı sanki.

"Ne demek kararsızım? Hani anlaşmıştık?"

Dikkatini yeni gelenlerden çekerek konuştu, derslere de böyle adapte olamıyordu. Bu yüzden resim çizmek güzeldi onun için, tüm dikkat dağınıklığını beyaz zemine akıtıyordu.

Genelde ölü bedenler çizerdi ve yanlarına da papatyalar. Hiç sevmediği ölümü kendi gözünde güzelleştirmek için çalışırdı hep.

Düşüncelerinden sıyrılıp konuştu ama bir yandan da aklına gelen yeni resim şekline tutunmaya çalışıyordu, bazen öyle olurdu. Boyalardan ne kadar uzak olursa olsun aklında bitirirdi resmi.

"O kadar uzun zamandır kullanmıyorum ki telefon..."

Sabırla gülümsedi, onun da bakışları yeni gelen çocuklara takılmıştı. Sanki konuşmaları artık yeterince özel değildi.

"Şöyle yapalım, yarın benim iş çıkışımdan sonra sergide buluşup birlikte almaya gidelim, olur mu?"

Bu fikri düşündü, en sonunda zaten alacaktı ve birlikte olurlarsa daha anlamlı hâle gelirdi o küçük kutu.

"Daha iyi... Yarın galeride beklerim seni."

Başını anlaştık anlamında salladı ve hesabı istedi, kızın karşı çıkmalarını önemsememişti.

Taksi durağına yürüdüler ve yanından ayrıldı.

"Birinden telefon bulamaz mısın? Merak ederim şimdi ben..."

Sarı arabanın içine girmeden önce yanağını öptü çocuğun, telefon numarasını içeceklerini içtikten sonra vermişti kıza.

"Sanmıyorum, zor olur ama yarın beni görünce rahatlarsın."

Başını eğdi.

"Sanırım öyle yapacağız, kendine dikkat et."

Gülümseyerek arabaya bindi, aklındaki hayali resmi gerçeğe çevirmek için sabırsızlanıyordu.

Milyonlarca Nefret CümlesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin