O akşam, kızın zihni gece kadar karanlıktı düşünceleri ise yıldızlar kadar parlak.
Bir türlü gözardı edemiyordu onları, hayatına yeni giren çocuğu, Berat'ı bağırıyorlardı yüzüne.
Gittikçe daha fazla bağımlısı olduğu sigarayı son kez çekti içine ve dumanı ait olduğu yerde, bedeninde uzun süre tuttuktan sonra geri bıraktı.
Elinde lacivert boya vardı ancak tuval hâlâ boştu. Para kazanmak için tuvale bir şeyler boyamalıydı ancak içinden sadece kusursuz beyaza bakmak geliyordu.
Berat'la şarkıyı, Yüzyüzeyken Konuşuruz'u dinledikten sonra evlere dağılmışlardı. Zaten dağınık olan kızı evine bırakmayı teklif etmişti düşünceli olan ancak ne kadar onu ruhuna yakın bulmaya başlasa da kabul edememişti.
Ablası gibi kendine de tecavüz etmeye kalkışan o adamı unutamıyordu.
Dalıp gittiği tuvalde bir hareketlilik oldu, kendi içindeydi bu ancak öyle netti ki beyaz zeminde gördüğü görüntü, tırnaklarıyla söküp yakmak istemişti onu.
Hatıralar zihnine saldırmaya başlayınca o da acısını çıkarmak, misilleme yapmak ister gibi elindeki boyayla saldırdı tuvale.
Gözyaşları boyalara akmaya başladığında kim olduğunu düşünüyordu.
O bir ressamdı. Normâl olmak umrunda bile değildi, ona ne çizeceğini söylemelerini istemiyordu. Siyahı boyayacak, üstüne rengârenk çiçekler çizecekti ve yanlarına uzanmış ölü bedenler.
Kendi ölen ruhu için yapacaktı bunu. İşi bittiğinde tuvalde kendi bedeni de olacaktı. Derin bir nefes aldı, tik tak, bir nefes daha.
Ölmemek için uyumayı denedi.
~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milyonlarca Nefret Cümlesi
General FictionGenç kız, kendini öldürmek istediğini söylemişti, belki milyonlarca nefret cümlesi kurmuştu ancak kimse ona inanmadı. O güne kadar. Sonrasında ise tek yapabildikleri ölen bedenini süslemek için yanına, tıpkı ruhu gibi solmuş çiçekler çizmek oldu. ~ ...