Bölüm parçası ; Coldplay - Come Home
~
"Yani tabloları alan kişilerden biri sensin?"
Doğru bir hitap şekli olmasa da Nehir, müşterileri hakkında pek bir şey bilmezdi ama merak etmekten de kendini alamazdı, şimdi ise aklındaki birkaç soruyu Berat'a sorabileceğini umuyordu. Hiçbir şekilde resimlerini yabancı bir evin duvarında hayal edemiyordu, onlarla ne yapıyorlardı ki?
"Şaka mı yapıyorsun? Tablolara verilecek param var gibi mi duruyorum?"
Konunun nasıl devam ettiğini hatırlamıyordu genç kadın, saat çoktan gece yarısını geçmişti ama onlar ayrılmamıştı. Lokantanın arka kısmında sokakta öylece yerde oturuyorlardı, Nehir bağdaş kurmuş, Berat'sa ayaklarını kaldırıma doğru uzatmıştı. İnsanlar yollarını değiştiriyordu yürümeye devam etmek için ama saçları dağılıp yüzünün yanlarına dökülen adam onları umursuyor gibi görünmüyordu.
Genç kadının tek düşündüğü kendisinin saçlarının aksine güçlü ve sağlıklı olan saçlarını örmekti ve esasında düşüncesinden utanıyordu. En son ne zaman biri hakkında bu kadar uzun düşünmüştü, yanıtı hatırlamakta bile zorlanıyordu.
"Asla çok fazla para kazanan biri olmadım. Araba parçaları üreten bir fabrikada çalışıyorum ve aldığım maaş İstanbul'da yaşamaya ancak yetiyor."
"Tablolarım hakkında o kadar şeyi nereden biliyorsun?"
Kızın, her zaman kötü düşünmeye programlanmış zihni yeniden fazla mesai yaptı ve Berat'ı yalancı bir adama dönüştürdü. Kıza yaklaşabilmek için yalan söylemişti ama bunun nedenini bilmiyordu henüz.
"Neredeyse her gün sergiye gidip tablolar satılana kadar onlara bakıyorum. Sana tuhaf gelecek belki ama ne kadar geç satılırsa çizdiklerin, benim için o kadar iyi oluyor."
Başını salladı ama içindeki şüphe tohumları yeşermeyi bekliyordu.
"Anlıyorum, İstanbul pahalı bir şehir, neden buradasın ki?"
Uzun zamandan sonra ilk defa birisiyle sohbet ediyordu. Yani zorla değil, gerçekten merak ederek sorduğu sorular vardı ve çocuk hakkında istemeden de olsa bir şeyler öğrenmişti.
Üniversite diploması olan ama okuduğu bölümle ilgili işi olmayan biriydi ve genç kız buna şaşırmamıştı. Zaten artık kim hak ettiğini yaşıyordu ki? Fabrika hayatı Berat'a göre değildi, çok yoruluyordu ama yine de hayatından memnundu.
İşe gitmediği zamanlarda ya Nehir'in tablolarının sergilendiği yerde ya da etrafındaki sokaklarda vakit öldürüyordu. Ki söylediğine göre fabrika onun tüm zamanını çalıyordu.
Pizza yapmayı ve yemeyi seviyor, tarçından nefret ediyordu. Bu bilgiyi ne ara öğrendiğini genç kız anlayamamıştı bile.
"İstanbul ya nefret ettirir kendinden ya da hayran bıraktırır derler, sanırım ben hayran olanlardanım, sen?"
Kâbusların izlerini göz altlarında taşıyan kız omuz silkti, kendisiyle baş başa olduğu sürece şehir isimlerin hiçbir önemi yoktu gözünde. Nereye kaçsa kendisi ve anıları da geliyordu, belki de hepten dünyadan kaçmalıydı.
"Sadece kaçış, daha fazlası değil."
Kız hakkındaki her şeyi merak eden adam önce kaçış kelimesi hakkında soru soracak gibi oldu, sorsaydı Nehir anlatmazdı. Hatta kalkıp evine gider ve kötülüğü beklemeye başlardı, neyse ki çocuk bundan vazgeçip konuyu daha iyi bir yere çekti.
"İstanbul'a haksızlık ediyorsun, ne yaptı böyle senin tepkisizliğini kazanmak için?"
"Hiçbir şey, ben dünyaya bu tepkisizlikle geldim."
Yalan söylüyordu.
"Yalan söylüyorsun, hiçbir bebek dünyaya tepkisiz olarak gelmez. Yaşadığı şeyler onu tepkisiz biri yapar."
Kızın gözlerinin içine öyle derin bir şekilde baktı ki, ruhunu okuyor sandı Nehir ve orada bulacağı harabeleri yüzüne çarpacağından korktu.
"Ki ben senin, tepkisiz bir insan olduğuna inanmıyorum. Boyaları beyaz bir zemine senin yaptığın gibi akıtıp canlandıran hiç kimse güzelliklere karşı tepkisiz olamaz."
Cevap vermek yerine sigara paketini bulmak için çantasını karıştırdı, bu sefer bu konu hakkında yalan söylemek istemiyordu çünkü haklıydı. Küçükken çok mutlu bir çocuktu.
Tabii sonra, büyüdü.
"İster misin?"
Çantasının içindeki uzun bir araştırmanın ardından hem canından çok sevdiği zippoya hem de canını yakmak için kullandığı sigaralara ulaştı.
"Kullanmam normâlde..."
Kendi kendine bir şeyler mırıldandı ve beyazı renklendiren kızın uzattığı paketin içinden bir dal sigara aldı Berat, sırayla yaktılar zehirleri.
"Eh, ben de biriyle konuşmam normâlde."
Uzun zamandır sigara içmeyen adam bir nefes çektikten sonra içine, memnuniyetle gülümsedi.
"Özlemişim..." Ve ardında elindeki kadehmiş gibi havaya kaldırdı. Bir esprisi vardı hareketinin ama kız anlamamıştı.
"Normâl olmayan bugüne."
Anlamadığı cümleye kısık sesle cevap vermekle yetindi Nehir.
"Şerefe."
~
Hikaye nasıl gidiyor hiçbir fikrim yok ama seviyorum. Nefret cümlelerinin başladığı yerlere yaklaşıyoruz. Geçmişe dönüş bölümleri olacak.
Ne düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milyonlarca Nefret Cümlesi
Fiction généraleGenç kız, kendini öldürmek istediğini söylemişti, belki milyonlarca nefret cümlesi kurmuştu ancak kimse ona inanmadı. O güne kadar. Sonrasında ise tek yapabildikleri ölen bedenini süslemek için yanına, tıpkı ruhu gibi solmuş çiçekler çizmek oldu. ~ ...