Medya, Berat.
Bölüm parçası ; Pilli Bebek - Olsun (akustik)
~
"Seni eve bırakmamı ister misin?"
Evine birinin girmesi bir yana, yaşadığı yerden birinin haberdar olması bile gece uykularını kaçıracak bir başka neden olduğu için ona umutla bakan çocuğun cümlesini onaylaması imkânsızdı.
Peşini bırakmayan korkuyu Berat'a sezdirmeden konuşmaya çalıştı.
"Hayır, tek başıma gidebilirim."
Ses tonu fazla düşmanca çıktığı ve kelimeler de sesini daha kötü yaptığı için çocuğun asılan yüzünü düzeltmek için hemen arkasından ekledi. Sonradan şaşıracağı bir incelikti.
"Ama yine de sağ ol."
Hâlâ eskisi kadar mutlu değildi ama zaten kız fazla bile uğraşmıştı, artık kimse kimsenin mutluluğu ya da mutsuzluğuyla ilgilenmiyordu. Berat da onun sorunu değildi, olmamalıydı.
"Peki seni bir daha ne zaman göreceğim?"
Genç kız ellerini açıp bilmiyorum anlamında bir hareket yaptı. Gerçekten ne olumlu ne de olumsuz bir şey düşünmüştü ama çocuğu uzaklaştırmak için son bir çabaya girişti.
"Bu son sefer olabilir, belki tablolarımda?"
Kızın ses tonunu iyi bir şekilde taklit eden çocuk, kızla alay eder gibi konuştu.
"Belki de bana numaranı vermelisin?"
Cümlesindeki yakınlık kızı afallattı, nasıl olmuştu da ona zarar verebilecek yabancı bir adamla evini konuşmaya başlamıştı, çocuk telefon numarasını isteyecek bu yakınlığı nasıl bulmuştu?
Ben ne halt ediyorum? diye düşündü ama nasıl olduysa içindeki kaosu dizginleyip geç de olsa ona normâl, alaycı bir cümle kurdu.
"Belki de bu ihtimâl dahilinde değil, hoş telefonumun olmadığı da bir gerçek."
Kızın ilk cümlesine takılmamıştı bile.
"Ne demek telefonum yok, ben seni yeniden görmek istiyorum."
Adam, istediği şeyi böyle süzgeçten geçirmeden söyleyince bir an tokat yemiş gibi oldu kaçış plânları yapan kız. Hâlâ acısını yanağında hissettiği o temasları hatırlayınca da titredi, bazen düşünmek bile anıları canlandırıyordu ve anılar da kızın canını okumak için pusudan çıkıyordu.
Ruh hâlinden bedenine yansıyan değişimi Berat'ın fark ettiğine emindi, gözlerinde görmüştü bunu ama çocuk bir sürü şeye sustuğu gibi buna da bir şey söylemedi. Aralarındaki sessizlik uzayınca kızda olan konuşma sırasını üstüne aldı, bunu sıkça yapması gerektiğini az çok anlamıştı.
"Seni yine takip ederim."
Nehir kaşlarını çattı, gittikçe acı bir tat bulaşıyordu olaylara ama o kadar uzun süredir tatsızdı ki bu değişim bile ona iyi gelecekti.
"Polise şikayet ederim."
Cümlesine cevap verme ihtiyacı bile duymadı çocuk, bunun yerine yine ayni ses tonunu kullandı.
"Belki de sonra buluşmak için sözleşiriz, hem sen mutlu olursun hem ben."
Berat sussa da 'mutlu olursun' cümlesi kızın zihninde yankılanmaya devam etti. Yutkundu. Çoktan pes ettiğini, sözler ağzından dökülmeden anlayamamıştı.
"Bu hafta evden çıkmadan resim çizmeyi düşünüyordum ama sahile inebilirim."
Susmalı, durmalı ve onu kendisinden hemen uzaklaştırmalıydı. Bunun yerine gözlerini kapatarak çocuğun cevabını dinledi.
"Peki... Çarşamba günü iş çıkışı sahildeki o banka gelirim, hani şu senin dibinde oturduğun."
Cümlesinin sonuna merak bulaşmıştı ama kız takılmadı buna, hakkında ne isterse düşünebilirdi. Başkalarının düşüncelerini umursamadığını sanıyordu, kendine oynadığı oyun buydu.
"Saat kaçta peki, eğer iki dakika bile geç kalırsan yoluma devam ederim."
Saati söyledi ve ardından ekledi.
"Şanslısın ki sen geç kalırsan gece yarısına kadar bekleyebilirim. Hatta daha fazla..."
Çocuğun birçok kelimesi gibi bunları da duymamış gibi yapıp arkasına döndü, elleri cebinde evine yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milyonlarca Nefret Cümlesi
Fiction généraleGenç kız, kendini öldürmek istediğini söylemişti, belki milyonlarca nefret cümlesi kurmuştu ancak kimse ona inanmadı. O güne kadar. Sonrasında ise tek yapabildikleri ölen bedenini süslemek için yanına, tıpkı ruhu gibi solmuş çiçekler çizmek oldu. ~ ...