9

586 86 16
                                    

Berat'ın seçtiği filmi izlerken tahmin edemeyeceği kadar eğlendi, çocukların sayıca fazla olacağını düşünüyordu ama onlardan yaşca büyük çiftler bile vardı.

Kahkahalarını sayamamıştı bile.

Film bitip herkes teker teker çıkmaya başladığında onlardan daha yavaş davranıp salonda son kalanlarla birlikte çıktılar.

"Alışverişini başka bir güne bıraksan?"

"Tamamdır, zaten seni götürmek istediğim bir yer var."

Önce alışveriş merkezinin içindeki bir kafeden dumanı hala belli olan simitlerden aldılar, oradaki içecekleri beğenmeyen Berat kızı zorla marketin içine sokup ayran ve su aldı.

Kalabalık ortamları sevmiyordu ama yine de çocukla olmak komikti, insanların ona ne diyeceğini umursamadan yolda tuhaf tuhaf hareketler yapıyordu. Uzaktan bakan biri onu çok sert ve sessiz biri sanabilirdi, en azından Nehir en başında öyle zannetmişti ama tıpkı bir çocuk gibi davranıyordu. Ruhunun çocuk kalmasını nasıl başarmıştı merak ediyordu genç kız.

Alışveriş merkezinden çıkıp uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra, geldikleri yer küçük bir parktı. Sahile yakın olduklarını biliyordu, bu çevreyi tanımıştı ama yanından geçse girmek aklına gelmezdi renklerle dans eden kızın. Berat dışındaki hiçbir yetişkinin de dikkatini çekeceğini sanmıyordu gerçi.

Etrafta koşturup duran çocuklara aldırmadan yeşilliklerin kenarında duran bankların önüne geldiler ve Nehir oraya oturacaklarını düşünürken Berat yine kızı yanıltarak yere hiçbir şey sermeden kendini zemine bıraktı.

Herhangi bir tepki bekledi ama uzun saçlı çocuk elini yere vurarak "Gelmiyor musun?" demekle yetindi.

Gelmiş geçmiş en titiz insan sayılmazdı, hatta evinin çok iyi bir temizliğe ihtiyacı olduğunu günlerdir görmezden geliyordu ama bunları kafasından atarak tıpkı Berat gibi bağdaş kurarak tam karşısında oturdu, dizleri birbirine değiyor ve şekli bozuk bir elips oluşturuyordu.

Ellerinde ne var ne yok ortaya döktüler ve bir yandan onları yerken bir yandan da konuşacak yeni konular bulmak hakkında konuştular. Tuhaf bir sohbetti.

"Peki sen, en son ne zaman gittin parka?"

Basit, masum tek bir kelime yetiyordu geçmişin tozlu satırları arasında dolanmasına. Gözleri bakışları kadar güzel olan adam ondan bir cevap beklerken kızın aklına Sera ile birlikte gittikleri lunapark gelmişti.

O gün, hayatının en mutlu günlerinden biriydi ve ne acı ki o zaman bunu bilmiyordu. Yutkunamadığını hissetti.

"Hatırlamıyorum, uzun zaman oldu."

"Üzüldüm, en kısa zamanda gerçekten güzel bir parka gitmeliyiz."

Canını yakan anılarını yeniden ait oldukları yere, sessizliğe kapattı ve her zamanki maskesiyle gizledi. Şimdi gülümsüyordu.

"Gitmeliyiz?" Son heceyi bastırarak söylemişti, her ne kadar biriyle ortak bir cümlede geçmek güzel olsa da hâlâ temkinli yaklaşıyordu.

Berat'ın ağzı simitle doluydu ama bu, konuşmasını engellemedi. Normâlde insanların nefes almasından bile tiksinirken Berat'a karşı hâlâ sempati dolu olmak kızın alışık olmadığı bir durumdu.

"Evet, ben de uzun zamandır lunaparka gitmemiştim ve yanımda biri yokken eğlenemem. Benimle gel."

Omuz silkti, ikisi de yemeklere döndü. Sessiz bir kabullenişti bu.

"Keşke bu anı dondurabilsem. Hemen şuracıkta, şu anda... Ve sonsuza dek hu anın içinde yaşayabilsem."

Bu güzel cümlelere gözleri mor halkalarla çevrili olan kızın yanıtı boş bakışlar ve uzun bir sessizlik oldu.

"Ne?"

"Ne ne?"

Çocuk susuyor olsa da  söylediklerini hâlâ duyuyordu genç kız zihninin içinde. Onca çirkin kelimenin, milyonlarca nefret cümlesinin yanında sonsuza kadar saklayacaktı bunları.

"Bir kitap karakterinin sözleri, sevdiği kıza söylüyordu. Hoş, değil mi?"

Bakışlarında öyle bir şey vardı ki sanki karakterler bahaneymiş gibiydi.

"Hoş."

Gözleri hadlerinden fazla süre birbirinin üzerinde durdu ve daha sonra yanlarından geçen çocuklar sayesinde gerçeğe döndüler. Zaman yanıltırdı insanı ama güneşin batışı yaklaşmıştı.

Milyonlarca Nefret CümlesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin