6

894 114 27
                                    

Bölüm parçası; Ed Sheeran - Make It Rain

~

Günler birer birer kızın önüne geçerken Nehir, geride iki çarşamba bırakmıştı. Evden çıkmak için gereken cesareti kendisinde bulamamıştı, geçen süre zarfında yaşadığının tek kanıtı bitirdiği altı tane tabloydu. En azından renklere sahipti.

Yemek yemek için bile dışarı çıkmamıştı, dolaptaki yemeklerin hepsini bitirmeden çıkmamaya da kararıydı. Gün içinde Berat aklına gelse de, daha sonra onun yerini asla kafasından atamadığı bir karanlık almış ve kendisini boş bir tuvali siyaha boyarken bulmuştu.

İşin en acı tarafı da tabloyu içindeki karanlıkla boyarken gözlerinden akan yaşları da bir süre sonra resme dâhil etmesiydi, artık siyahtan daha koyu bir renk olsun istiyordu, hiçbir siyah yetmiyordu acısını anlatmaya.

Sonra bu fikirden vazgeçti, acısını anlatmaktan yani, nasıl olsa kimse kimseyi anlamıyordu bu gezegende. Değil acılar, mutluluklar bile paylaşmıyordu ki onun kendi küçük sorunu bir başkası tarafından düşünülsündü?

En sonunda, takvimden ve saatten haberi olmadığı bir günde, ani bir kararla yataktan çıktı ve uzunca bir banyonun ardından ıslak saçlarını önemsemeden hazırlandı.

Üzerine aldığı hırka, kot pantolon ve siyah rambo atleti giyene kadar saçları biraz kurumuş ve kabarmıştı, umrunda olmayan detaylardı bunlar, kendisini dışarı attı.

Sanki depremlerle savaşıp sağ kalmaya uğraşıyordu, öylesine boş bir uğraştı ki bu, ölüm kaçınılmazdı. Bazen Sylvia Plath'deki cesareti arıyordu kendinde, kafasının içindekileri susturmanın tek yolu onu bir fırına sokup gazı açmaksa bile bunu yapamayacak kadar kadar korkaktı.

Sahil, evine aslında oldukça uzaktı, yolu da ters kalıyordu. Oradan başka her yere gitmek daha mantıklıydı ama daha ne olduğunu anlayamadan kendisini burada buldu.

Dalgalar hafif bir telaşla koşuyordu kıyıdan kıyıya, kimse kızın farkında değildi ve o da bazen insanların bu telaşı arasında yerdeki bir yaprak gibi hissediyordu.

Bazen bu güzeldi.

Onca yolu yürümenin yorgunluğu bacaklarındaki kaslarda kendisini belli ederken bir banka oturmaya karar verdi. Gözleri ondan habersiz etrafı tarıyor, birini arıyordu.

Aradığı şeyin boş bank olduğuna iknâ etmeye çalıştı kendisini ancak adamı gördüğünde gözbebekleri istemsizce büyüdü.

Berat, bir bankta tek başına, etrafındakilere aldırmadan bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyordu. Elinde, kalınlığı kızın olduğu noktadan bile belli olan bir kitap vardı. Pek hoş bir sahneyi okumadığından olsa gerek, kaşları çatılmıştı.

Aklını kitapla ve içindeki macerayla bozmuş olan çocuk, kızın geldiğini ilk başta fark etmedi, kulaklarından sarkan kablolar yüzünden olsa gerek, etrafındakilerle pek işi yoktu. Ne büyük bir hata yaptığının farkında değildi, suni bir gürültüyü martı seslerine tercih etmişti.

Nehir, Berat'ın yanına kadar yaklaşıp elini kitabının önüne doğru uzattı, amacı hem hangi kitabı okuduğunu öğrenmek hem de onu girdiği dünyadan çıkartıp kendi yanına çekmekti.

İkisini de başarıp hem kitabın adını öğrendi hem de türlü entrikaları çözmeye çalışan çocuğun bakışlarını üzerine çekti.

Ejderhaların Dansı, Taht Oyunları.

Ejderhalara inanmayan ve dans etmeyen kız, pek ilgisini çekmeyen bir başlık görünce kitabın sayfasını aklında tutup onu kapattı ve kitabın aksine ilgisini çeken gözlerin sahibine baktı. Birkaç saniye önce çatılan kaşları önce şaşkınlıkla havaya kalktı, ardından kızın yanındayken yüzünden eksik etmediği gülüsemesini yerleştirdi.

"Merhaba."

Çocuk, ayaklarını toparlayarak kendisine seslenen kıza yer açtı, çantasını yere bırakıp ona doğru döndü. Bu sırada Nehir de boşluğa kurulmuştu.

"Merhaba. Beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım!"

Geçen zaman çocuğu hiç değiştirmemişti ama onun tam tersine kız değişiyordu, bunu tüm hücrelerinde hissederek gülümsedi. Değişim uzun zaman sonra ilk kez bu kadar güzeldi!

Milyonlarca Nefret CümlesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin