Kocaman devasa plaza gözümde daha da heybetli halini aldı. Asansöre bindiğimizde annem 21. Kat düğmesine basınca onu tekrar görmenin sevinci ile kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi atıyordu.
Kapı açılınca tam karşımızda ki cam kapının önünde duran bir bayan bize 'hoş geldiniz' dedi. Hayatımda bu kadar büyük bir ofis görmemiştim. İki sıralı bölmelere ayrılmış oda şeklindeki yerlerde insanlar masasında oturmuş evrak ve kağıt yığıntıları altında bir şeylerle uğraşıyorlardı. Burada çalışan elemanları seçerek mi alıyorlardı? Bu kadar güzel ve bakımlı kadını hiç bir arada hiç görmemiştim. Yüzüm kıskançlık duygusuyla asılırken İçimdeki kız da kıskançlıktan saçını başını yoluyordu. iki uzun holü geçtikten sonra Murat'ın odasına ulaştık. Hayalimin aksine evdeki odasına nazaran daha sade döşenmiş bir odaydı. Büyük cam bir masa karşısında beyaz takım ikili deri koltuk ve iki tane tekli koltuk takımı bulunuyordu. Duvarda devasa boyutlarda plazma tv hemen iki yanında üç sıra uzun beyaz raflarda kanun kitapları sıralanmıştı. Sadece beyaz renginin hakim olması odayı daha ferah ve büyük gösteriyordu ve inanılmaz derecede temizdi. Murat ayağa kalkıp ceketinin önünü ilikleyerek annemin elini öptü. Allah'ım bu adam günün herhangi bir saatinde hiç mi kötü görünmez? Karşımda durup gözlerindeki yakıcı bakışı bana sabitledi. Elini uzatıp 'hoş geldin' dedi. Elimi eline bırakıp 'Hoş bulduk' derken sesim istemsizce titremeye başladı. Elbiseme kısa bir göz gezdirdikten eliyle yerlerimi işaret ettikten sonra yerine geçip oturunca Annemin 'kızım otursana ne bekliyorsun' sesiyle kendime geldim. Murat tüm içtenliği ile anneme neler yapabileceği hakkında kanuni bilgiler veriyor,sorularını sıkılmadan tek tek cevaplıyor, konuşurken kelimeler ağzından sanki şiir gibi dökülüyordu. Bu anın bitmemesini onu saatlerce dinlemeyi o kadar isterdim ki. Annemin telefonu çaldığında yine göz göze geldik. Onu izlediğimi anladığında dudağını alaycı şekilde hafifçe büktü karşında yine rezil olmuştum. Annem ahizeyi eliyle kapatarak müsaade isteyip odadan çıktı. İkimiz baş başa kaldığımızda Murat bana dönüp 'Ezgi' tam bir şey daha söyleyecekken vazgeçip ağzını düz bir çizgi haline getirdi. 'Efendim' dedim ama konuşmadı, sadece Ezgi. Gerisi? Ezgi seni hala seviyorum yada Ezgi seni çok özledim! Lütfen konuş diye yüzüne yalvarır gözlerle baktım. Halime aldırış etmeden hızla yerinden kalkıp odadan çıktığında öylece tek başıma kalmıştım. 1 hafta bile olmamasına rağmen bana yaşattıklarından öyle yoruldum öyle tükendim ki, oturduğum koltukta iki büklüm kaldım. Annem içeri girip perişan halimi görünce telaş içinde 'Ezgi ne oldu sana' deyip yanıma koştu. Annemin telaşlı haykırışını duyan Murat'ın ufak tefek gözlüğü yüzünden büyük sekreteri koşarak yanımıza geldi. Gözlüğünü eliyle düzeltip 'iyi misiniz' deyip yüzüme baktı. Cevap vermeye çalıştım ama midem bulanııp başım dönmeye başladı. Sekreter kız birden panikle 'Murat Bey' diye çığlık atar gibi seslendi. Murat' ın kapıyı açıp yanıma koşuşunu hatırlıyorum, sonrası koca bir karanlık boşluk. Ne kadar öyle kaşdığımı bilemden gözlerimi açtığımda hastanedeydik. Annem ve Nazan Teyze başımda durup uyandığımı gördüklerinde bana sevgiyle gülümsüyorlardı. Kalkmaya çalıştığımda annem 'hemen kalkma, biraz daha dinlen iyi misin?' diye ardı ardına sorular sordu. Ben de onaylarcasına başımı salladım. Dik pozisyonda oturtup arkama destek için yastık koydukları an Murat'ın tam karşımdaki duvara yaslanmış elleri cebinde bana bakışını gördüm. Gözlerinde benim için endişelendiğine dair hiçbir mana hiç bir endişe yoktu. Her zamanki gibi özgüveni doruklarda, şımarık kendini beğenmişti. Vurdumduymaz halini görünce boğazım düğüm düğüm olup Midem buruldu. Artık bitti! Seni içimden söküp atacağım! Bakışımı yüzüne tokat gibi indirdim. O da Sanki çok umurumda bakışı ile bana karşılık verdi ve umursamadan kapıdan arkasını dönüp gitti. Bu hale düşmeme neden olduğu için içimdeki öfke volkan gibi patlıyordu. Artık yeter beni oyuncak etmesine istediği zaman oyuncak gibi oynamasına izin vermeyecektim. Oyun mu oynamak istiyorsun? Peki oyuna bende katılacaktım ama kuralları da ben koyacaktım. İçimdeki kız tek kaşı havada bana aferin der gibi sinsice gülümsüyordu. Tabii iş görüşmem de bayılışım yüzünden ertelenmek zorunda kaldı. Anneme 'acil tuvalete gitmem gerek' deyip WC' ye koştum. Telefonumdan hızlıca Sibel'i arayıp planımı anlattım. Kısa bir sessizliğin ardından zafer çığlıkları eşliğinde Sibel'in sesi yankılandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak ve Ateş (+18)
RomanceMurat sinirle balkonun kapısını açmaya çalışıp kilitlediğimi anlayınca 'aç kapıyı yoksa kırarım' diye bağırdı. sakince telefonu yatağa bırakıp tişörtümü ve sütyenimi çıkardım. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan eşofmanımı ve külotumu da ayaklarımın ucu...