Adsız Bölüm 10

15.2K 326 32
                                    

 Kapıdan çıkarken Murat onsuz gidişime sinirden delirmiş gibi gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. Ne yapacağımı bilmez halde sitenin girişine doğru koşar adımlarla yürümeye başladım. İlk gelen taksiye kendimi attığımda sinirden gözyaşlarım daha fazla dayanamayıp yanağımdan süzüldü. Kızdaki rahatlığa bak ya bu ne samimiyet hala gördüklerime inanamıyordum. Daha fazla ağlamak yok diye kendimi teskin edip arkadaşımı aradım. İkinci çalışta açtı. Sibel'in sesini duyunca kendimi tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. Sibel telaşla 'ne oldu?' dediğinde yaşadığım uğursuz günün detaylarını anlatmaya başladım. Sibel bir süre ses çıkarmadan dinleyip 'Nerdesin sen' diye sorunca burnumu çekerek 'taksideyim' dedim. Bizim cafeye git hemen geliyorum dediğinde hastanedeki yeni işimi anlatıp 'çıkışta buluşalım' dedim. Dr. Rıdavan bey 60 yaşlarında hafif otoriter ama çok ton ton ve kibar biriydi. Yaşına göre daha çökük duruyor yıllar biraz ona acımasız davranmıştı. Geçirdiği trafik kazası yüünden sağ ayağı da sorunluydu. Gözlüğünü hafifçe indirip 'Murat oğlumun bahsettiği hemşire sensin demek 'manalı bakışının ardından ağzım açık 'sizi Murat mı aradı?' dedim. 'Aradı tabi' deyip gözlüklerini tekrar yukarı kaldırdı. Kısa tanışma faslımızın ardından işle ilgili şartlarınndan bahsettikten sonra 'hayırlı olsun' diyerek elimi sıktı. Dr Rıdvan bey sanırım beni beğenmişti.Tam bugün başlayamayacağımı söyleyip özür dileyecekken 'pazartesi bir konferans için şehir dışında olacağım bugün yerine haftaya pazartesi 9.00 da gel başla' dediğinde içimden şükür ederek tamam deyip teşekkür ettim. Hastaneden çıkıp annemi arayıp işe kabul edildiğimin haberini verdim. Sevinçle bağırıp ' çok sevindim tatılım muhakkak akşama kutlama yapalım' dedi. Tamam annecim deyip telefonu kapattıktan sonra Sibel'i arayıp 'cafeye geçiyorum' diye haber verdim. 'Tamam canım bende çıkıyorum' deyince ilk bulduğum taksiye bindikten sonra mümkün olabildiği en hızlı şekilde cafeye gidip sahile en yakın masaya oturdum. Hava o kadar güzeldi ki insanlar yürüyüş yapıp günün tadını çıkarıyorlardı. Bir yandan o kızın kim olduğunu düşünüp bir yandan da dalgın dalgın etrarı seyrederken Ziya masaya yaklaşıp 'merhaba Ezgi nasılsın?' diye sordu. Zoraki gülümsememle 'iyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?' dedim. 'iyiyim teşekkür ederim sakıncası yoksa oturabilir miyim?' diye sorunca bir anlık boşlukla 'tabiki' deyiverdim. Moralimin bozuk olduğunu görünce ne olduğunu sordu. Sorusu karşısında bir anda gözyaşlarıma engel olamadım. Beni teselli etmek için bir anda elimi tutup yüzüme bakarken gelenleri görünce dünyam şaştı. Murat, sabah eve gelen kız ve Sibel karşımızda durup bizi izliyordu.  Elimi çekmeye çalışırken yanımıza gelip masaya oturdular. Sibel ortamı yumuşatmak için gülerek 'Ziya ne haber?' dedi. Ziya herkese başıyla selam verip sırayla hal hatır sordu. Yakalandığımız durum yüzünden ortam buz gibiydi. Sibel bana dönüp 'ilahi Ezgi sen Maria dan mı bahsediyordun?' derken gülmeye başladı. Murat sinirden kızarmış gözleri çakmak çakmak ikimize bakıyordu. Maria elini uzatıp ben Murat'ın üvey kardeşiyim deyince duyduklarım karşınsında 'ne?' diye gözlerimi açtım. Sonradan öğrendiğim kadarı ile Murat'ın babası Nazan teyze ile evli iken başka bir kadınla beraber olmuş. 'Memnun oldum' deyip bende elimi uzattım. 'Sen Ezgi olmalısın abimin çocukluk aşkı' diyerek gülümsedi. Ziya  müsaade isteyip masadan kalkarken duydukları karşısında benimle ilgili kurduğu hayallerinin yıkılışına bir kere daha yüzü asıldı.

Gözlerim ellerimde öylece otururken masadaki kimseden çıt çıkmıyordu. Murat Sibel'e 'Maria'yı al git' dediğinde sesi o kadar öfkeli çıktı ki Sibel itiraz etmeden Maria ile hemen uzaklaştı. Yüzüne bakmaya korkuyordum. Dişlerinin arasından 'eve gidiyoruz, seninle sonra hesaplaşacağız' diye tısladı. Masadan kalkıp arabaya binerken o kadar sinirliydi ki sinirden alnını ovaladı. Eve gittiğimizde annem mutfaktan çıkıp sevinçle bana sarıldı. Bende olanları belli etmemek için tüm rol yeteneğimle sevinç gösterisi yaptım. odama çıkıp kapıyı kapattığımda bacaklarımın titremesinden ayakta duramıyordum. Yere çöküp öyle dakikalarca kaldım. Kapının çalmasıyla gücümü toplayıp zar zor ayağa kalktım. Annem kapıda neşeyle yemek hazır derken tekrar zoraki gülümsememle koluna girip beraber aşağı indik. Murat akşam yemeğine inmeyince yaptığım hatanın üzüntüsü ile zorla bir iki lokma yedim. Hemen masayı topladıktan sonra müsaade isteyip odama çıktığım gibi üzerimi değiştirip yatağa girdim. Gözüm balkon kapısında öylece bekledim ama bir türlü gelmiyordu. Ağlamaya başladım o kadar çok ağladım ki bitap halde uyuyakaldım.

Yarı uyanık bacağımın bir şeye değdiğini hissettim. Hızla dönüp baktığımda Murat'ı yanımda uyurken buldum. Yavaşça yataktan kalkarken bir anda gözlerini açıp nereye gidiyorsun? Der gibi sinirle yüzüme baktı. Cevap vermeden hızla banyoya girip kapıyı arkasından kilitleyerek arkasına yaslandım. Kalbim bakışlarında gördüğüm acımasız hali yüzünden korkuyla güm güm atarken bayılacağımı sandım. Bir süre heyecanımın dinmesini bekledikten  sonra banyodan çıkıp çekine çekine yanına girdim. Kavga kıyamet kopacağını sanarken önce elleriyle bacaklarımı okşadıktan sonra üzerime çıkıp dudaklarımı öpmeye başladı. öyle ihtirasla öpüyordu ki  kasıklarım ürperdi. Tişörtünü çıkardıktan sonra geceliğimi yukarı ya doğru sıyırıp külotumu yırttı. Kendi eşofmanını kilodunu dizine kadar indirirdi. bacaklarımı açıp yavaşça içime girerken başımı sabitleyip gözlerini gözlerime diktiğinde ben zevkten adeta altında kıvranıyordum. Dikkatle beni izleyip tam boşalacakken içimden çıktı. Yapma ne olur devam et' diye yalvarmama rağmen gözlerini kan bürümüş halde 'bu ilk cezan diye tısladı. Yanıma uzandığında kasıklarım hala sancımaya devam ediyordu. Kendimi o kadar kötü, o kadar harap hissettim ki sinirden neredeyse ağlayacaktım.

Tekrar bana sarılıp uyumaya başladı ama bedenimdeki boşalma isteği bir türlü beni uyutmuyor kasıklarımdaki krampalar karnıma doğru yayılıyordu. Benim için iikence ile feçen saatler sonunda saatin alarmı odada yankılanınca uzanıp alarmı kapattı . Yatağa oturduğunda yaşananları unutmamış hala gözleri öfkeden kararmış sinirden dişlerini sıkıyordu. O kadar korktum ki ne yapacağını ve ne diyeceğini beklerken birden soyun dedi.Benimle sevişmek istediğini düşünüp yavaşça üzerimi çıkardıktan sonra öfkeyle ayağa kalkıp pantolonundan kemerini çıkardı. Sakın sesini çıkarma yoksa daha kötü olur deyince korkudan yerimden kıpırdayamadım. Kemeri vücuduma indirdiği an gözlerim acıdan yaşardı ve kemerin değdiği yer o kadar yandı ki iki büklüm oldum. tekrar vuracak korkusuyla elimi kaldırıp 'yapma'diye yalvarınca sesimle sanki hipnozdan çıkmış halde önce elindeki kemere bakıp bir anda yere fırlattı. bir süre sanki ben ne yaptım der gibi yüzünde şaşkınlık ifadesiyle durduktan sonra yanıma oturdu. O anda karşımdaki adam Murat değildi sanki bambaşka bir adamın gözlerinden bakar gibi yüzünü ovup derin bir nefes aldı. Bir süre boşluğu baktıktan sonra yine eski acımasız haline dönüşüverdi. Parmağını sallayarak 'benden başka kimse sana dokunamaz. Her suçunda daha beterini yapacağım'. Acıyla ve korkuyla yüzüne bakarken söylediklerim karşısında daha da çok sinirlenmesinden de korkuyordum. 

'Bana bir daha vurursan seni asla affetmem '

' sana her seferinde daha da  beter şeyler yaparım emin ol bemden kimse sana dokunamaz'

Hızla odadan çıkıp odasının kapısını güm diye vurduktan sonra ağlamamak için tüm gücümle dişlerimi sıkıp sırtımdaki acının etkisiyle çarşafa tırnaklarımı geçirdim. Evdeki sesler yavaşça azalmaya başlayıp el ayak boşalırken yaşadıklarıma daha fazla dayanamayıp hıçkırarak ağlamaya başladım. sesimi duymuş olacak ki tekrar odaya geldi ve yanıma uzanıp yüzüme baktı. Verdiği cezanın rahatlığı ve pişmanlığı ile öfkesi azalmış, sakinleşmişti. Tüm gece uyumamanın yorgunluğu ve yediğim dayağın döktüğüm göz yaşlarının etkisiyle gözlerinde ki ağırlığa daha fazla dayanamayıp uykuya daldım. Yatakta her dönüşümde kemerin değdiği yer ağrıdıkça uyanıp tekrar uykuya dalmaya çalışırken Murat yatağın önününde sandalyede oturmuş beni izliyordu. Gözlerimi açıp yavaşça doğrulduğumda kemerin değdiği  yer daha çok sızlamaya başladı. Çektiğim acıya aldırış etmiyormuş gibi görünüp istifini bozmadan beni izlemeye devam etti. Zor bela ayağa kalkarak banyoya gidip aynada sırtımda ki morluğa baktım. Vücudumdaki simsiyah dağlanmış ve küçük noktalar haline kan oturmuş morluğu görünce dehşetle elimle ağzımı kapattım. Aynadaki aksime baktıkça gözlerimdeki yaşları durdurmak neredeyse imkansızlaşıyordu. Banyodan çıkıp yatağa tekrar uzandığımda hala beni izliyor, gözlerini benden ayırmadan öylece oturuyordu. Sandalyesinde hafifçe kıpırdanıp ' ölü yada diri ya benimsin ya benim' dedikten sonra odadan çıkıp elinde merhemle geri döndü ve yavaşça moramadan çok sanki kan oturmuş yerime masaj yaparak sürmeye başladı.  

Toprak ve Ateş  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin