Yeni Bir Başlangıç

2.6K 72 23
                                    

Gözlerindeki şaşkınlık ve yakalanmanın tedirginliği tüm yüzüne yayılan Sibel'in halini gördüğümde bu duruma hiç şaşrmamıştım. Murat her zaman ki gibi yine herşeyi biliyor ama biz bir türlü uslanmayan yaramaz çocuklar gibi aynı hataları yapmaya devam ediyorduk. Annesinin değerli eşyasını kıran kız çocuğunu yakalaması gibi mahçup ve çaresiz başını hafifçe eğip  elleriyle oynarken bir yandan da Murat'ın Suat'ı neden takip ettiği konusunu sormasına karşı inandırıcı bahane düşünüyordu.
" Son günlerde benden uzaklaştığını hissediyorum. Kaç gündür sürekli çok meşgulüm diye bahaneler üretiyor, görüşemiyoruz bende bu durumdan şüphelendim"  Arkadaşımın sesi o kadar titriyordu ki kim olsa bunun koca bir yalan olduğunu hemen anlardı. Murat konun üzerine daha fazla gidip irdelemek yerine inanımş gibi yapıp beni tekrar eski şevkat dolu kollarının arasına aldı. Murat'ı boşunamı suçlamıştım şimdi? Bugüne kadar yaşadıklarımızda bana çok büyük haksızlıklar affedilemeyecek hatalar yapmıştı ama hiç yalan söylediğine şahit olmamıştım. Tamam bu konuda doğru söylüyor olsa da yinede tam olarak emin değildim ama diğer yaptıkları da az buz şeyler değildi. Neden böyle gaddar bir adam olmuştu acaba? Ne yaşamıştı ki  bensizken böyle değişmiş böyle insafsız birine dönüşmüştü. Belki de hep böyleydi, ben o zamanlar çocukluk saflığı ve masumiyetimle anlayamamıştım sadece. Sarılışının şevkatene bakılırsa da boşanma davasını şimdilik erteliyorum deyişi belki de sadece bana yapılan göz dağı olmalı diye düşündüm. Ama hayır Murat geleceğimizi ilgilendiren kritik kararlar için böyle küçük oyunlar oynamazdı. Ne yapacağını bilememezlik içime yine korku ve şüphe tohumları düşmüştü bir kere. Ben yine derin düşüncelere dalmışken Sibel bir süre olduğu yerde dikilip bizi izledikten sonra ilk boş bulduğu koltuğa gözleri dalgın biçimde yavaşça çöktü. Omuzlarında ki yük ve yüzündeki kocaman hayal kırıklığı sanki çok tatsız şeyler öğrendiğini belli ediyordu.  Sibel'in o halini görünce yine bizi bekleyen kötü süprizlerin olacağını tüm kalbimle hissettim. Bu kadar oyun bu kadar bitmez tükenmez acıyı biterecek tek şey Murat'ın kollarından çok, kızımın sağlıklı şekilde yanımda kucağımda olmasıydı. Evlat sevgisi ne olursa olsun hiçbir sevgiye benzemiyor, mucizevi şekilde manevi bitmek tükenmez güç veriyordu. Kızımı düşünürken  burnumun direğinde ince bir sızı oluşmuştu bile.
"Ne olur kızımızı görmeye gidelim"
Yine eski emredici bakışlarını yüzüme dikerek
" Tamam gideceğiz ama önce dinlenip kendini toparlaman gerekiyor. Birazdan yemeğini getirecekler kaç gündür serumla besleniyorsun önce karnını güzelce doyurmalısın." dedi

" ne olur yalvarırım çok özledim kızımı"

Gözlerimden akan yaşlara vw yalvarışıma daha fazla dayanamadı sanırım. Bir süre düşündükten sonra gözlerini gözlerime kitleyip belli belirsiz gülümsedi.

"o zaman şöyle yapalım gidip kızımızı videoya çekeyim böylece hem kızımızı izler hemde dinlenmiş olursun"

Konuştuğumuz anda ki gözlerinde biraz önceki o kararlık hali
hala ilk anki gibi duruyordu. Kollarını isteksizce yavaşça gevşetip gitmeye kalkışırken kapının açılıp servis masası ile hemşire ve hastabakıcı içeri girdiler.

" hadi bakalım yemeğimizi yiyip bir an önce kendimizi toparlayalım ki eski sağlığımıza daha çabuk kavuşalım"

Sanki ağız birliği etmişlercesine hemşirede aynı sözleri söyleyince, saçma şekilde komik gelmiş kaç gündür gülmeyen yüzümü güldürmeyi başarmıştı. Yemeğin geldiğini görünce Murat hepsini yeyip bitirdiğimden emin olmak için  gitmekten vazgeçerek masayı önüne çektikten sonra tabakların üzerindeki kapakları tek tek kaldırıp kaşığı eline aldı.
Hemşire serumu değiştirirken yan gözle ikimize hayran dolu gözlerle bir iki dakika izledikten sonra hafifçe ah çekti. Önce pek sevmediğim domates çorbası arkasından haşlanmış brokoli ve ızgara göğüs eti ile karnımı iyice doyurmuştum. Tam tepsimde son kalan kayısı hoşafımı içecekken hastaneye tüm hızıyle ulaşmaya çalışan ambulansın acı sirenleri neredeyse tüm odayı kaplamıştı.
" Acil bir durum var sanırım durumu ağır hasta gelecek herhalde"
"Evet adam karısını yolun ortasında silahla vurmuş hemde çocuklarının gözü önünde. Allah bunların belasını versin yazık ya haberi aldığımızdan beri perişan olduk, kadıncağız inşallah kurtulur."
Sibel hemşirenin söylediği vurulma ve silah kelimeleri ile sanki beyninde şimşekler çakmış tam istediği fırsatı bulmanın içten sevinciyle konunu üzerine gitmeye başladı.
"Hadi ya Allah yardımcısı olsun, inşallah kurtulur silahla vurulmak özellikle yakının taradından kötü bir şey biz yaşamadık Alşahta yaşatmasın o duygu ve acıyı bilemeyiz"
Bir yandan sözleri söylerken bir yandan da Murat'ın mimiklerini kontrol ediyor, hala Suat'ın söylediklerini araştırmaya devam ediyordu. Hemşire yemeğimi bitirdiğimden emin olduktan sonra odadan çıktığında Sibel hala konun üzerine gidip yorum yapmaya devam ediyordu. Murat hafifçe boğazını  temizleyip soğukkanlılığını korumaya çalışsa da yüzünde bu konudan rahatsız olduğu belli oluyordu. "bende yıllar önce vuruldum ve o acı ve duyguyu iyi bilirim"  Odada buz gibi bir hava esti. Kimsenin ağzından tek kelime çıkmadan birbirimize bakmaya başladık. Bir iki dakika sonra neden tepki göstermediğime şaşırarak bana baktığını görünce Sibel imdadıma yetişti.
"Ezgi iyimisin canım, şoka girdi sanırım nasıl girmesin bende çok şaşrdım. Ne zaman oldu ki hiç duymadım Allah Allah."

Murat hala gözleriyle beni izlerken Sibel iki adımda yanıma yaklaşıp güya ilk defa duyupta çok şaşırmışım gibi beni teselli etmeye çalışıyordu. Gerçekten burulmuş doğruymuş peki kurşun yaraları? Neden hiç görmedim o yaraları? İçimi ilk duyduğum anki yine tarifsiz bir acı kaplamıştı. Elimle bir anda kolunu tutup bana daha nasıl bir acı yaşatacaksın? Daha neler var bensiz geçen yıllarda yaşayıpta söylemidiğin?"
" Çok şey var ama benimle ilgili olanların çoğunu biliyorsun bilmediklerin ise benim bile hala hazmedemediklerim ve asla hazmedemeyeceklerim o yüzden sorma sakın"
Ne demek şimdi bu? Daha neler var? İçten isyanım ve haykırışlarım içimi delip geçerken sorularımı cevabını alamayacağımı bildiğim için sessizce başımı onaylar gibi salladım.
" Kızımızın videosunu çekmeye gidiyorum birazdan dönerim"
Eğilip hafifçe alnımı öpüp odadan kaçarcasına hızlı adımlarla dışarı çıktı.
Sibel duydukları karşısında şok olmuş iki eliyle ağzını kapatıyor bir yandan da Murat'ın gittiğine emin olmak için bir iki dakika hiç kıpırdamadan olduğu yerde bekliyordu. Gittiğine tam emin olduktan sonra gözlerini fal gibi açarak yüzüme bakmaya başladı.
" Suat'ın anlattıkları doğruymuş demek, gerçekten vurulmuş ama  anlamadığım vücudunda kurşun izleri neden yok?"
Yatakta bulunduğum dik pozisyondan hafifçe yana doğru dönerek neler öğrendin? Geldiğinde halin çok kötüydü. Çabuk anlatmaya başla."

" Canım benim kötü oldun dimi üzülme ne olur ya"

Halim içler acısıydı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Uzaklarda tek bir haberine hasret kaldığım adamın ölüm haberini alabilirdim. İçimi bir ürpeti kapadığında hafifçe titredim. Sibel, iyi olmadığımı fark ettiği an konunun değişmesi gerektiğini anlamış olacak ki başladı öğrendiklerini anlatmaya.

"Suat sürekli aynı şeyleri söylemeye devam etti. Bende tabi kurşun izi olmadığı için hiç bir sözüne inanmadım. Sonra bu olayın aslını en iyi kimbilir diye düşündükten sonra Nazan teyzenin yanına gitmeye karar verdim. Oğlunun vurulduğunu falan bilir herhalde anne bilmez mi? Sonra siteye gittim kapıya vurdum ama kimse açmadı. Açıkçası buraya geldiğini düşünüp korktum çünkü Murat'ın yanında nasıl soracaktım ki. Neyse sonra ne yapayım diye düşünürken birden aklıma telefon ile aramak geldi. Bakma bana öyle daha hızlı nasıl anlatabilirm ki? Devam ediyorum sonra aradım yoldayım eve doğru geliyorum deyince bende beklemeye başladım. Bekle bekle ne gelen var ne giden tam nerede olduğunu öğrenmek için tekrar arayacakken Nazan teyze arabasıyla neredeyse kaza yapacakmış gibi sokağa giriş yapıp evin önüne hızla park etti. Onu o halde görünce birden durduğum yerden yanına doğru koşar adımlarla ilerledim. Kadının yüzü kirece dönmüş gözleri neredeyse yuvalarından çıkacak gibiydi. Ne oldu dememe kalmadan bir anda bayılıp kollarıma yığılıverdi."

Duydukşarım karşısında yataktan hızla doğrulmamla kasıklarımdaki acı beni olduğum yere sabitledi. Sesim acı içinde neden bayıldı? Ne oldu ki? Sorusuyla titremeye başladı. Sibel bir anda hareket ettiğimi görünce kızar gözlerle yüzüme bakıp ne yapıyorsun canım delirdin mi? Derken ben elimle iyiyim işareti yapıp tekrar aynı soruşarı tekrarlamaya başladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 13, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Toprak ve Ateş  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin