Suat hışımla arabadan fırlayıp ne yapacağını ve ne karar vereceğini düşünerek deli gibi volta atmaya başladı. O kadar gergin ve huzursuz haldeydi ki bir süre onu düşünmek için yalnız bırakıp sessizce olduğum yerde oturup beklemeye başladım. Sibel! Ben onu tamamen unutmuştum. Telefonumu çıkarıp can dostumu ararken onu ne kadar özlediğimi fark ettim.
"Alo Ezgi canım nasılsın iyi misin? Ya artık dön lütfen nerdesin sen gelmiyorsan ben geleyim"
Sesi kulakalarımda çınlarken bu bitmek bilmeyen sorularına bike hasret kaldığımı hissettim.
" ben döndüm Sibel şimdi eve gidiyorum ne olur gel arkadaşım sana çok ihtiyacım var"
Gözlerimden yaşlar boşalırken Sibel kıvrak zekasıyla ters bir şeyler olduğunu hemen anlamıştı.
"Tamam hemen geliyorum canım benim ağlama hemen geliyorum"
Karşıdan gelen ağlamaklı sesi daha çok perişan olmama yetmişti bile. Telefonu kapatırken bir yandan elimin tersiyle yanaklarıma dökülen damlaları silmeye başladım. Dakikalar geçtikçe Suat sakinleşmeye başlamış ne yapacağına karar vermişti. Arabaya binip eski kararlı ses tonu ile hafifçe bana doğru dönerek beklediğim soruyu bana sordu.
"Ne yapıyoruz şimdi?"
Yanımda olmanın verdiği huzurla gözlerimde ışıklar parlayarak " şu an için bir planım yok kafam çok karışık evde sakine oturup üçümüz güzel bir plan yapmalıyız"
Gözlerindeki şaşkınlıkla yüzüme bakıp üçümüz mü? Diye sordu.
"Evet üçümüz sen ben ve Sibel"
Patika yoldan eve doğru ilerlerken Sibel'in bu işe karışmasından pek memnun olmadığı her halinden belli oluyordu. Sibel kapının hemen kenarında duran yapay kayada otururken bizim geldiğimizi görünce hışımla yerinden fırlayıp yanımıza doğru koştuktan sonra bir anda boynuma sarılıp ağlamaya başladı. İkimiz deli gibi birbirimize özlemle sarılırken Suat sa bir kenarda durup sessiz ve düşenceli halde bizi izliyordu.
" iyi misin canım? Seni çok merak ettim. Nasılsın? İki eliyle kollarımdan tutup beni göz hapsine alırken gözü karnıma takıldı.
" aman Allah'ım Ezgi karnın ne kadar büyümüş"
Yüzündeki şaşkınlık ağzında ufak bir o işareti oluşturmuştu.
" sevgi seliniz bittiyse artık eve girip konuşmaya başlayabilir miyiz?"
İkimiz birden Suat'ın yüzüne bakarken Sibel ne demek istediğini anlamamışçasına gözlerini bana çevirdi.
"Canım sana anlatacağımız çok önemli şeyler var"
" neler oluyor ya ne anlatacaksınız?"
Sibel'in meraklı bakışları içinde içeri geçerken konuya nasıl başlayacağımı düşünmeye başladım. Bahçedeki masada hepimiz sanki devlet meselesi konuşacakmış edasıyla en ciddi tavırlarımızı takınıp birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Dakikalarca öyle kalışımızın ardından sessizliği bozan Sibel oldu.
" aaa yeter çatladım meraktan neler olduğunu anlatın artık"
" Murat'ın evimizi yakıp babamı öldürdüğünü sanıyordum ama dün gece baba alkollüyken babanı ben öldürmedim dedi. Gerçeğin ne olduğunu öğrenmemiz gerekiyor ve bunun için bize yardım etmeni istiyorum"
Sibel duydukları karşısında yüzü kül rengi olmuş kıpırdamadan yüzüme bakıyordu. Ayağa kalkıp yanına yaklaşırken bir yandan da Sibel iyi misin diye soru sormaya başladım. Kollarından tutup hafifçe silkelerken hiç bir tepki vermeden öylece bakmaya devam ediyordu. O hali beni o kadar korkutmuştu ki Suat'ı daldığı düşüncelerinden sıyırıp yardım etmesini söyledim. Suat daldığı düşüncelerden sıyrılırken ne olduğunu bir an anlamayıp yüzüme aval aval bakmaya başladı.
"Sibel iyi değil, lütfen yardım et"
Suat hızla yerinden kalkıp Sibel'in ellerini tuttuktan sonra hafifçe silkeleyerek kendine gelmesini sağlamaya çalışıyordu.
"Güzelim hadi lütfen kendine gel. Sibel Allah aşkına zaten perişan haldeyim bir de sen yapma aşkım"
Ne yapacağımı bilmez halde orada öylece dururken yaşadıklarımın Sibel'i bu kadar etkilemesi ve Çocukluk arkadaşımın artık Murat'a eskisi gibi candan olmayacağını bilmek nedense yüreğimi acıtmıştı. Sibel yavaş yavaş kendine gelirken ben hala saçma sapan bir şekilde bu konuya üzülmeye devam ediyordum.
Suat Sibel'in yanına sandalyesini çekip oturduğunda kısacık bana bakıp tekrar nişanlısıyla ilgilenmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak ve Ateş (+18)
RomanceMurat sinirle balkonun kapısını açmaya çalışıp kilitlediğimi anlayınca 'aç kapıyı yoksa kırarım' diye bağırdı. sakince telefonu yatağa bırakıp tişörtümü ve sütyenimi çıkardım. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan eşofmanımı ve külotumu da ayaklarımın ucu...