14. Bölüm

15K 370 34
                                    

Olduğum yerde yere çöküp dakikalarca acınası, ruh hastası halime ağlayıp durdum. Çaresizliğim tüm bedenimi esir alırken ve bana bunca acı çektirmesine rağmen onsuz yoktum, hiçtim, nefes bile alamıyordum. Bu kişi bu kadın ben olamazdım. Ellerimi saçlarımın arasına geçirip deli gibi öne ve arkaya doğru sallanıp dururken balkonun kapısını açıp koşarak yanıma geldi. Beni ayağa kaldırıp yüzüme baktığında gözlerindeki pişmanlığa savunmasız bir asker gibi teslim oldum. Eliyle yüzümü okşayıp bir süre öylece bekledikten sonra birbirimize sıkıca sarıldık. Yatağa uzanıp beni usulca yanına çekti ve ahtapot gibi tüm bedenimi sardı. İkimizde tek kelime etmeden uzandık. Yavaşça yüzüme baktığında gözleri alev gibi tüm bedenimi yakıyordu. Üzerime eğilip beni seyredince içime girdiğinde duyduğum korku ve zevki hatırlayıp iç geçirdim. Hafifçe gülümseyip sanki hiçbir şey olmamış biraz önce yaşananları unutmuş gibi gülümseyerek 'sen iç mi geçirdin? diye sordu. Gözlerimi devirip 'hangi kız sana iç geçirmez ki' dediğimde 'Sadece sen ölümde bile sen' dedi. Saatin alarmıyla istemeden de olsa gözlerimi açtım. Bugünde işe gitmeyi hiç istemiyordum yatakta kıpırdandığımda Murat kollarıyla daha sıkı sarılıp 'günaydın' dedi. dudağımı büzüp 'işe bugün de gitmesem olur mu' diye sorunca 'patronunun bundan hoşlanacağını sanmıyorum' deyip beni hızlıca öptükten sonra yataktan çıkıp gömleğini ve pantolununu giyindi. Balkon kapısından çıkarken tüm ciddiyetiyle '20 dakikaya çıkmamız gerek toplantım var' dedi. İstemeye istemeye kalkıp gardırobumdaki yeşil elbisemi giyindim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp aynadaki zavallı halimi seyrettim. Aşağı indiğimde annem ve Nazan teyze kahvaltı yapıyorlardı. Tüm ısrarlara rağmen masaya oturmadan ağzıma bir kaç lokma atıp kapıya çıktım.Arabaya doğru yürürken kendimi o kadar bitik hissediyordum ki sanki ayaklarım geri geri gidiyordu. Murat kapımı açıp geçmem için müsaade ederken gözlerinde sebebini bilmediğim ışıltı belirdi. Yol boyunca ikimizde konuşmuyor dalgın dalgın etrafı izliyorduk. Murat'ın ofisinin bulunduğu plazanın önünde durunca etrafa bakınıp şaşkınlıkla beni neden buraya getirdiğini anlamaya çalıştım. 'işe nasıl gideceğim?' diye sorunca 'iştesin zaten' deyip güldü. Şaşkınlıkla 'nasıl yani?' deyi verdim. Kapımı açıp 'benim yanımda çalışmak istemiyor muydun? bugün işe başladın' dedi. Sevinçten boynuna sarılıp öpücüklere boğarken 'toplantıya geç kalıyorum aşkım ama bu hakkımı bir ara kullanacağım' deyip göz kırptı. Asansöre bindiğimizde ' peki ben ne iş yapacağım?' diye sorduğumda  'bilmem buluruz bir şeyler' deyip asansörden çıktı. Toplantıya geç kalmamak için o kadar hızlı yürüyordu ki arkasından koşturarak yetiştim. İlk geldiğimde gördüğüm gözlüklü sekreter hemen kapımızı açtı ve saygıyla 'Hoş geldiniz Murat bey' deyip çantasını aldı. İngiliz asalet kanına dönüş yapıp buz gibi otoriter soğuk bakışlarıyla 'toplantı için herkes yerini aldı mı?' diye sordu. Sekreter kız kekeleyerek 'evet Murat bey herkes hazır dedi'. Beni öpüp 'nişanlıma odaya kadar eşlik et' deyip giderken sekreter kız şaşkınlıkla gözlerini açıp 'peki Murat bey' diye kekeledi. Yasemin beni camla toplantı odasını gören, sadece kayıt aletlerinin bulunduğu bir odaya sokup aceleyle toplantı odasına doğru gitti. Toplantı odasındaki insanların beni görmediğini, sadece benim onları gördüğümü cama doğru şaşkın şaşkın bakmamalarından anladım. Bizim seviştiğimiz oda tam karşımdaydı. O an aklıma geldiğinde kasıklarım ürperdi. Murat tam karşımdaki masaya oturup bana doğru bakış attıktan sonra önündeki dosyayı açıp gayet ciddi tavırla 'toplantı başlamıştır' dedi. Toplantı odasındaki uzun masanın etrafındaki tüm sandalyeler de şirketin tüm avukatları kadınlı erkekli oturmuş, dava konularını hep bir ağızdan konuştukları çin sesler uğultu halinde çıkıyor, Murat koltuğuna yaslanmış elinde kalemi çevirip insanları dinliyordu. Oturuşu, duruşu, bakışı her kadını deli edebilirdi. Kim bilir burada kaç hayranı vardır diye düşündüm. Seviştiğimiz anları, içime girişi, bana sarılışı, öpüşü aklıma geldikçe gözlerimi kapatıp düşünceleri beynimden kovmaya çalıştım. Cama dokunduğumda sanki ona dokunacakmışım gibi parmaklarımı gezdirdim. Aramızda sadece bir cam vardı. Görüyordum karşımdaydı peki neden hasreti bu kadar canım yakıyordu. İyice mızmız oldun diye kendi kendimi azarladım. Ellerimi yelpaze gibi sallayıp 'lütfen ne olur yine başlama artık ağlamak istemiyorum' diye  kendi kendime kızmaya başladım ama gözyaşlarım bana karşı çıkıyor damlalar yanaklarımdan süzülüyordu. Sekreter kız içeri girip beni ağlarken gördüğünde panikleyip aniden dışarı çıktı. Toplantı odasına gidip Murat'ın kulağına eğildiğini görünce ağladığımı anlattığını anlayıp yaşlarımı silerken 'hayır hayır durun artık ya off' dedim. Murat koltuktan jet hızıyla fırlayıp odadan çıktı ve yanıma geldi. 'Aşkım ne oldu?' deyip beni kollarının arasına alırken sekreter kız Murat'ı ilk defa böyle gördüğü için şaşkınlığı yüzüne yansımıştı. Boynuna sımsıkı sarıldığımda şu kadarcık zamanda bile ne kadar çok özlemişim diye düşündüm. 'İyiyim gerçekten' diyerek zoraki gülmeye çalıştım. Sekreter gözlüğünü itip 'şey Murat bey toplantı...' diyecekken arkasını dönüp 'toplantı bitti herkes işinin başına dönebilir' deyip öyle öfkeli bakış attı ki sekreter kız korkuyla adete odadan koşarak çıktı. Yüzümü ellerinin arasına alıp tüm sevecenliğiyle 'hadi odama gidelim' deyip burnumu öptü. 'Lütfen toplantını bitir ben iyiyim gerçekten' dedim. Yüzüme bakıp 'toplantı bitti' dedikten sonra elimden tutup beni odasına götürdü. Sekreteri arayıp kahvelerimizi söylerken bir yandan da neden ağladığımı anlamaya çalışıyordu. Neslihan kahvelerimizi getirdiğinde halimi merak etmiş olacak ki nasıl olduğumu sordu. '' iyiyim teşekkür ederim Neslihan'' Neslihan hafifce gülümseyip odadan çıkarken Suat içeri girdi. Beni bu saatte burada görünce görünce şaşkınlığı tüm yüzüne yansımıştı. Selamlaştıktan sonra Murat'ın beni işe aldığını anlatıp sohbet etmeye başladık. Murat, sohbet arasında Sibel'le aranız nasıl?' diye sorunca Suat yüzü düşerek omuzunu silkeleyip 'sadece iyi' demekle yetindi. Murat birden 'yan odayı boşaltır. Orası artık Ezgi'nin odası olacak' dedi. Suat gözlerini fa ltaşı gibi açıp 'saçmalama orayı nasıl boşaltalım? Babanın odası orası hem eşyaları da var' dedi. Sandalyesine iyice yaslanıp bir kez daha ama bu sefer daha  sakin ses tonuyla 'orayı boşaltır dedim' dedi. Suat pes edercesine ellerini kaldırarak 'tamam boşalttırıyorum' deyip odadan çıktı. Murat'a dönüp 'babanın odasını boşalttırma hem burada çalıştığımı anneme nasıl diyeceğim? Bir süre evde otururur başka hastanede işe başlarım' derken söylediklerime ben bile inanmadım. Koltuğundan ayağa kalkıp ceketinin düğmesini açtı ve yanıma yürüyüp sandalyemin önünde diz çöktü. 'Orası senin odan konu kapanmıştır' gözlerinde yine ben ne dersem o olur bakışı iliklerime kadar titrememe sebep oldu. Peki 'anneme ...' derken parmağını dudağıma koyup 'konu kapandı' dedi. Bende daha fazla mücadele etmenin saçma olduğunu anlayıp tamam der gibi başımı salladım. Elimi tuttuktan sonra 'hadi odana bakalım' deyip yürürken keyifle güldü. Odaya girdiğimizde 'babasına ait mobilya ve eşyaları olan büyüklü küçüklü bir sürü kutu vardı. Fazla büyük olmamasına rağmen ışık alan ferah bir odaydı. 'Peki ben burada ne iş yapacağım?  Başımı ellerimle oynarken karşımda durup eliyle çenemi kaldırdı. 'Yanımda olacaksın işin bu' dedi. Boynuna sarılınca kulağıma 'belki arada bana masajda yaparsın' diye fısıldadı. Nefesi kulağımı okşarken kasığımdaki titreşim vücudumu ürpertti. Bende 'seve seve' diye aynı şekilde kulağına fısıldadım. Odasına geri döndüğümüzde koltuğuna oturup ciddi tavırla bacak bacak üstüne atıp 'şartları konuşmadık daha' dedi. Karşısındaki sandalyeye oturup gülerek 'karın tokluğuna çalışırım' diye espiri yaptım. Eliyle çenesini sıvazlayıp '4000 TL maaş, yemek ve sigorta' dedi. Maaşımı duyunca şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım. Telefonla Neslihan'ı odaya çağırırken kimliğini ver diye emir etti. Kimliğimi alıp Neslihan'a uzatırken 'Ezgi hanımın girişini yapsınlar' deyince Neslihan gözlüklerini itip 'departman ne yazalım' diye sordu. Murat kıza ters ters bakıp 'özel asistanım diye yazdır' deyince kız başını eğip 'tamam Murat bey' deyip odadan çıktı. Günüm o kadar güzel geçiyor ve o kadar mutluydum ki artık hep Murat'ın yanında olacak onsuz hiçbir anım geçmeyecekti. Ofis malzemelerini kullanmayı bilmediğim için beni koltuğuna oturtup bilgisayarı, fax çekmeyi genel iş dilekçelerini öğretmeye başladı. O kadar yakınımda, kokusu o kadar baştan çıkarıcıydı ki söylediği ve gösterdiği hiçbir şeye dikkatimi veremiyordum. Öğle yemeği saati geldiğinde ofiste bizden başka kimse kalmamıştı. Koltuktan kalkıp 'ne yiyeceğiz?' diye sorduğumda beni kollarının arasına alıp boynuma küçük öpücükler kondururken 'direkt tatlıya geçsem olur mu?' diye sordu. Her dokunuşunda ve sanki ilk defa kollarındaymışım gibi bacaklarım tutmuyor, vücudum titriyordu. Nefesini boynumda hissettiğimde bir an  kalbim duracak sandım. Tam o sırada Suat içeri girip bizi öyle görünce mahcup halde 'pardon ya' deyip hızla odadan çıkarken Murat arkadan belime sarılıp 'gel bizde yemeğe gidiyoruz' dedi. Suat, Murat ve ben ofisin yakınlarındaki İtalyan restoranına gittik. Üçümüz de restorantın meşhur sipesyali fetuchini alfredo istedik. Hayatımda yediğim en güzel İtalyan makarnasıydı. Yemeklerimizi bitirdikten sonra Murat peçeteyle ağzını silerken Suat'a hafif emri vaki şekilde 'bugün oda işini hallet' dedi. Suat suyundan bir yudum aldıktan sonra 'tamam bugün bitecek' diye cevap verdi. Daha sonra kahvelerimizi içerken baktıkları dava ile ilgili bilmediğim terimlerle konuşmaya başladılar. Murat hesabı ödedikten sonra elimden tutup ayağa kalktı. Saut'a göz kırpıp 'biz kaçıyoruz bugün gelmeyeceğim yarın oda hazır olsun' diye tekrarladı. Eve girer girmez Murat elimden tutup odasına çıkardı. Belime sarılıp boynumdan öperken 'ofisteki hakkımı şimdi kullanmak istiyorum' dedi. Ellerimi boynuna dolayıp dudağını tutkuyla öptüm. Beni kucağına alıp  dikkatle yatağa yatırdı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan üzerindekileri yavaşça çıkarırken o kadar tahrik olmuştum ki bacaklarım benden bağımsız açıldı. Çapkınca gülümseyip elbisemi yukarı itti. Önce külodumu çıkarıp üzerime oturdu ve beni hayranlıkla izlemeye başladı. Yalvarırcasına hadi ne olur deyince gülümseyip 'sabırlı ol aşkım' dedi. Elbisemi çıkardığında üzerimde sadece sütyenim kalmıştı. Çıplaklığımı izlemeye devam edip 'enfes güzelliğiniz var ve ben dünyanın en şanslı erkeğiyim' dedi. Vücudumun her yerini emip öperken sırtındaki kaslar gerildikçe elimin değdiği yerler taş gibi sertleşti. Zevkten tırnaklarımı sırtında geçirdiğimde hafifçe boğazından inleme sesi yükseldi.  Vücudum zevkten kasılırken 'Hadi lütfen artık dayanamıyorum' diye yalvardım. Daha fazla yalvarışıma dayanamayıp bacaklarımı omuzuna alıp içime girdi. O kadar derinlerime ulaştı ki altında resmen kıvranıyordum. Giderek hızlanıp 'hadi aşkım' diye haykırışıyla beraber doruklara ulaştık. Üzerime uzanıp nefeslerimiz birbirine karışırken bir yandan da dudaklarımı tutkuyla öpmeye devam ediyordu. Sırtımı Murat' a dayayarak sarmaş dolaş yüzümde kocaman bir gülümsemeyle uzandım. Nefesi kulağımı yalarken yine tahrik olmuştum ama Anemin ve Nazan teyzenin işten gelme ihtimalini düşünüp kalkmaya çalışırken Murat 'gitmek yok' deyip yanından kalkmama izin vermedi.

Başımı çevirip dudağını küçük öpücük kondurduğumda gözleri tekrar şehvetle parladı. Yeniden üzerime doğru çıkmaya çalışırken istemeyerek de olsa aşkım 'ne olur annemler gelecek birazdan' dedim. Ellerini puflayarak çözünce yataktan fırlayıp yerden eşyalarımı aldım ve elimle öpücük gönderip odamdaki banyoya gittim. Reglimin artık bitmiş olmasına sevinerek duşa girdikten sonra banyodan oyalanmadan çıkıp hızla giyinmeye başladım. Annem işten neden erken geldiğimi sorarsa bahanemde hazırdı. Odadan çıkıp Murat'ın odasına gittiğimde duştan çıkmış beline havlu sarmıştı. Onu üzerinde havluyla görünce hayranlığımı belli etmemek için başka tarafa bakıp etrafı izledim. 'aşağı iniyorum aşkım, masayı kurayım'  yavaşça yanıma yaklaşıp boynumu koklayarak 'kokuna bayılıyorum' derken üzerine atlamamak için kendimle sıkı mücadeleye girdim. Hızlıca yanağından öpüp kapıdan çıkarken 'akşam dışarı çıkacağız bebeğim' deyince heyecanla 'nereye gidiyoruz?' diye sordum. Bir yandan gardırobundan giyinecek eşyalarını hazırlamaya çalışırken 'iş yerinden bir arkadaşımın doğum günü var oraya gideceğiz' dedi. Sevinçle aklımdan ne giysem diye düşünerek 'tamam' deyip aşağı indim. Yemekleri dolaptan çıkarıp ısıtmak için ocağa koyduktan sonra yanına da salata yapmaya başladım. O sırada Murat kemik rengi keten pantolon, üzerine yeşil tişörtünü giyinmiş halde aşağı inince hayranlıkla sevdiğim adamı izledim. 'Salatayı ben yaparım' deyip hızla dudağımı öptü. Hala ne giyeceğimi düşünürken bu muhteşem adamın yanında ne giyersem giyeyim hep sönük duracaktım. Masayı hazırlayıp üzerimi değiştirmek için yukarı çıktım ve gardıropdaki tüm elbiselere baktım. Ne giyeceğimi karar vermeye çalışırken babamın bana beğenerek aldığı şeker pembesi elbisemi gördüm. Askıdan çıkarıp baktığımda ilk defa giydiğim gün babamın beni etrafında döndürüşü gözümde canlandı. Onu o kadar çok özledim ki hasreti gözlerimde yaşlar birikmesine sebep oldu. Elbisemi giyinip hafif makyaj yaptıktan sonra saçlarımı iki kenardan incili filketeyle tutturdum. Beyaz hafif platform topuklu ayakkabılarımı da giyinip kendime aynada hayranlıkla izledikten sonra Murat'a kıyafetimi göstermek için aşağı indim. Merdivenlerden inerken Murat ağzı açık beni izliyordu. 'nasıl olmuşum?' diye sorup etrafımda neşeyle döndüm. Birden gözleri ateş saçarak yumruğunu sıkıp 'çabuk üzerini değiştir' diye bağırdı. Şaşkınlıkla öylece kaldım neden bu kadar tepki gösterdiğini anlamak için 'beğenmedin mi?' diye sordum. Dişlerini sıkıp 'çabuk sana üzerini değiştir diyorum' deyince koşarak odama çıkıp yatağıma oturdum. Açık da değildi ki neden bu kadar kızdı anlamadım. Niye böyle bağırdığını düşünürken odanın kapısın da bir süre beni izleyip yanıma geldi. 'Çok güzelsin birisi sana bakarsa dayanamam' gözlerindeki dediklerini onaylar bakışını görünce 'ben mi?' diye şaşkınlıkla kekeledim. Gözlerini gözlerimden ayırmadan yanıma oturdu. 'Bana ait olana kimse bakamaz bakanın gözlerini oyarım' deyip yanağımı okşarken sözlerindeki ima ve ateş kasıklarımda titreşim içimi ürpertti. Büyülenmiş gibi gözlerine bakıp itiraz etmeden 'tamam değiştiririm' dedim. Murat Gardıropda ki kıyafetlerime bakıp 'dar paça kumaş pantolon ve üzerine kırmızı saten bluzumu seçip 'bunları giyin gerçi sen ne giysen güzelsin' dedi. Onları giymek istemediğim halde sinirlendirmemek için başımı eğip sadece 'peki' diyebildim. Alnımdan öpüp aşağı inerken bende hemen üzerimi değiştirip arkasından aşağı indim. Tam karşısında durup durup 'iyi mi?' diye sorduğumda 'Daha iyi' deyip keyifle gülümsedi. Yemek ve salatayı hazırlama işimiz bittikten sonra beraber bahçeye çıkıp masada karşılıklı oturduk. Birbirimizi izlerken telefonum çaldı. Annem, Nazan teyze ile dışarıda yemek yiyeceklerini söylemek için arayınca 'Biz yiyelim annemle Nazan teyze dışarıda yiyeceklermiş' dedim. Gözleri parlayıp yavaşça sandalyesinden kalkarken 'öyle mi?' dedi. Beni sandalyeden kucağına alıp odaya götürürken boynuna sarılıp kahkaha attım.

(Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayın şimdiden teşekkür ederim)

Toprak ve Ateş  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin