Soluklarımız birbirine karışmış vücudumuzda boşalmanın hazzı ile öylece bir süre bu anın keyfini çıkardık. Bir an o mutlu anımdan gerçek dünyaya dönüşüm Murat'ın elini görmemle oldu. Gözlerine tekrar bakıp "ne olur hadi doktora gidelim dedim. Murat alkol kanında dolaşırken sarhoşluğu gözlerinden daha çok belli olmaya başladı. Onu hiç bu kadar sarhoş ve savunmamız görmemiştim.
" ahh Ezgi elimin halini bu kadar düşüneceğine beni sensiz bırakırken o halimi niye bu kadar düşünmedin?"
O halini gerçek Murat'ı gördüğümde ağlamamak için kendimi zor tuttum.
" biliyorsun neden gittiğimi babamı öldürdün sen"
Söylediğim sözle yüzünde hafif bir alaycı bakışla gözlerime baktıktan sonra hayatımın savışı kararını vermemi sağlayan sözler dudaklarından dökülüverdi
"Babanı ben öldürmedim."
Duyduğum cümle karşısında şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından fırlayacak sandım.
"Ne? Babamı sen öldürmedin mi?"
Murat acımasız gözlerini kan bürüyen bir adamdı evet ama bir kere bile bana hiç yalan söylemişti ve en kötü anımızda bile hiç bir yalanın arkasına saklanmıştı. Onun karakterinden o kadar emindim ki ilk defa dürüstlüğü beni iliklerime kadar titretmişti. Ben duyduklarımın şoku ile ne olduğunu anlamaya çalışırken o üzerimde sızmıştı bile. Başını güç bela göğsümden kaldırıp telaşla yüzüne hafifçe vurmaya ve silkelemeye başladım.
"Lütfen uyan ne demek istedin? Babamı kim öldürdü? Murat Allah aşkına kalk hadi"
Yaptığım o kadar vuruş ve silkelemelere rağmen Murat'ta hiç bir kıpırdanma yoktu. Olabildiğince gücümle üzerimden itip olduğum yerde doğruldum. Duyduğum cümlenin şokunu üzerimde taşıyarak yataktan kalkıp deli gibi odanın içinde volta atmaya başladım. O halden beni kendime Suat'ın arabasının lastik sesleri getirdi. Olduğum yerde bir dakika durup hemen üzerimi giyindikten sonra güç bela Murat'ı da giydirmeyi başardım ve hızla aşağı inip kapıyı açtım. Suat yüzü kül gibi olmuş o nerde? Diye sordu. Kulağımda Murat'ın söylediği son cümle çınlarken gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silip " yukarıda sızdı lütfen hadi hemen hastaneye gidelim dedim. Suat merdivenleri ikişer üçer basamak atlayarak çıkıp doğru yatak odasına gitti. Ben olduğum yerde hala beynimde duyduklarımın hesabını yaparak öylece bekledim. Bir süreç sonra Suat'ın nefes nefese kalmış sesiyle kendime geldim.
"Ezgi kapıyı aç" başımı tamam der gibi sallayıp kapıyı açtım. Suat omuzunda Murat la dışarı çıkarken bir an nefretle gözlerime baktı.
Yolu adeta yararak giderken Suat'ın telaşlı hali beni perişan etmişti. Hastaneye vardığımızda Suat arabadan inip koşarak içeri girdikten sonra sedyeyle ve bir sürü sağlık personeliyle dışarı çıktı. Görevliler Murat'ı arabadan aldıkları gibi hızla acil servise götürdüler bende tüm perişan halimle arkalarından koşmaya başladım. Tam odaya girecekken önümüzde görevlilerden biri durup içeri giremezsin lütfen bize izin verin deyip kapıyı yüzümüze kapattı. Bir süre sonra dışarıya çıkanların yüzlerindeki korkuyu gördüğümde O an anladım ki bu kadar telaş ve koşuşturmaca sadece bir el kırığı için olamazdı.
"Murat"
Çığlıklarım hastaneyi inletirken etraftaki insanları bize merakla bakmaya başladı. Suat yanıma koşup gözlerinden yaşlar süzülerek beni hafifçe silkelemeye başladı.
" Murat iyi tamam mı? Ona bir şey olmayacak" ben söylediği sözleri duymamazlıktan gelerek deli gibi ağlamaya devam ederken kapı açıldı. İçeriden çıkan doktor yüzündeki rahatlamış ifadeyle yüzümüze baktı. "hastanız iyi birazdan odaya alacağız dedi"
Doktorun söylediği haberle bir anda ağlayışlarım kahkahalara dönüşmüştü. Acil kapısının önünde çıkışını beklerken dakikalar saatler gibi uzamış bir türlü geçmek bilmiyordu. O kadar bitip tükenmiştim ki güç bulmak için elime karnıma koyup okşarken bir an Suatla göz göze geldik. Yumruğunu sıkıp tam bana bir şey diyecekken acil kapısı açıldı. Murat sedyede gözleri kapalı önümüzden geçerken gemen iki tarafına geçip odaya kadar görevliyi takip etmeye başladık. Odaya geldiğimizde görevli ve kat hemşireleri bizi burda beklememizi emir edip sedyeyle içeri girdiler. İkimiz birden olduğumuz yerde deli gibi dönüp dururken içeri alınmamız için sabırsızla dakikaları sayıyorduk. Ne kadar zaman orda beklediğimizi ve zaman kavramım tükendiğini hissettiğim an gözlerim kararıp olduğum yere yığılmışım. Uyandığımda ben ayrı bir odada başımda iki üç doktorla bana me olduğunu anlamaya çalışıyordum. Doktorlardan biri uyandığımı görünce başucuma gelip gülümseyerek iyi misiniz Ezgi hanım diye sordu.
" iyiyim ben kocamın yanına gitmek istiyorum" kolumda serumu çıkarmaya çalışıp bir yandan olduğum terden doğrulmaya çalışırken doktor yüzüme bakıp eliyle kalkmama izin vermedi.
" kocanız iyi lütfen biraz daha uzanın en azından serumunuz bitene kadar sabredin. Bebeğiniz için"
Yüzünde hafif yalvarımsı tavırla tekrar serumu koluna takmaya çalışıyordu.
" lütfen kocamın yanına gitmek istiyorum" gözlerimdeki yaşlar yanaklarımdan süzülürken Suat kapıyı açıp içeri girdi. Doktor beni yataktan kalmamam için ikna etmeye çalışırken yalvarır gözlerle Suat'ın gözlerine bakıp ne olur beni Murat'ın yanına götür. Suat daha fazla perişan halime dayanamayıp yanıma yaklaştıktan sonra hem doktorla konuşmaya başladı hem de kalkmam için kolundan tuttu.
"Bu deli durmaz serum kolunda kalsın merak etmeyin hocam ben yanındayım yalnız bırakmam"
Doktor diğer doktorlarla kısacık an bakıştıktan sonra başını tamam der gibi salladı. Suat beni yataktan kaldırıp koluma girdikten sonra diğer eline serum şişesini aldı. Odadan çıkıp Murat'a doğru giderken o kısacık koridor bitmek bilmeyen bir yol olmuştu adeta. Kapının önüne geldiğimizde azarlar ses tonuyla sakın ağlama yok Ezgi deyip parmağını salladı. İçeri girdiğimizde Murat uyanmış gözlerini önce bana sabitleyip karnıma devirdi. O kadar çaresiz o kadar masum bakıyordu ki o haline içim parçalandı. Suat elinden kurtulup hafif hafif sandeleyerek yatağının kenarına gidip alnından öptüm.
" merak etme bebeğimiz iyi"
"Zeynep adı bu olacak değil mi?"
Elimle yanağını okşayıp kahkahalarla karışık ağlamaklı yüzümle başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak ve Ateş (+18)
RomanceMurat sinirle balkonun kapısını açmaya çalışıp kilitlediğimi anlayınca 'aç kapıyı yoksa kırarım' diye bağırdı. sakince telefonu yatağa bırakıp tişörtümü ve sütyenimi çıkardım. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan eşofmanımı ve külotumu da ayaklarımın ucu...