Adsız Bölüm 23

11.3K 228 34
                                    


  Bir dedektif gibi odanın her yerini tabloların altına kadar kontrol ettim ama hiç bir şey yoktu. Her suçlu delilleri saklar diye sesli düşünürken beni gerçeğe götürecek tek cevabın Murat'ın ofisindeki kasa olduğunu anladım. Ama nasıl bakacağım ki? Şifresini ve hatta kasanın nerede olduğunu bile bilmiyordum... Sibel'i arayıp acil bize gelmesini söyledikten sonra bahçeye inip kasayı açmanın yolunun düşünmeye başladım. Sibel bahçede elini çenesine koyup aşağı yukarı yürüyor bir yandan da ' hadi kasanın yerini öğrenmek kolay ama şifreyi nasıl bulabiliriz?' diye sesli düşünmeye başladı. Aklına gelen hiçbir şey olmadığını anlayınca sandalyeye çöküp yüzünü astığında 'Önce kasanın nasıl bir kasa olduğunu öğrenmeliyiz, anahtarlı ise işimiz kolaylaşır ama daha güvenlikli yani İzmir'deki babamın kasası gibi ise yandık' dedim. Sibel yüzüme dikkatle bakıp ' gidip önce kasaya bakıp resmini çekelim, daha sonra kasa satan bir yere gidip nasıl açacağımız hakkında araştırma yapalım' dedi. 'Fikrin hiç fena değil ama Murat'ın yanına gitmek için öyle bir bahane bulmamız gerekiyor ki kesinlikle anlamaması lazım biliyorsun ' diye cevap verdim. Telefonumun çalmasıyla bir anlık boşlukla yerimden sıçradıktan sonra düşüncelerden sıyrıldım. Efendim diye açtığımda Murat'ın sesini ilk defa duyuyormuş gibi kalbim yeniden heyecanla çarptı. Sesiyle bir anda etkisi altına alıp aklımdan geçen kötü bütün düşüncelerimi beynimden sildi. Bizden başka böyle aşk yaşayan var mı? Diye düşünmeden edemedim. Sesi kulağımı okşarken bir anda ağzımdan 'seni çok özledim' kelimeleri döküldü. Gerçekten de sanki aylardır görmemiş gibi kemiklerime kadar özlemiştim. 'Bebeğim, her şeyim, aşkım bende seni çok özledim' dediğinde bu ana kadar yaşadığım acılardan ve duyduğum korkunç iftiradan gözlerimden yaşlar sel gibi döküldü. Telefonu kapattıktan sonra Sibel bana çaresizce bakıp ' Ezgi bu kadar çok severken evinizi Murat'ın yaktırdığını öğrenirsen ne yapacaksın?' Diye sorunca başımı ellerimin arasına alıp ' bilmiyorum ama o yapmadı yapamaz bu sadece adice bir iftira ' dedim. Sibel'in telefonu çaldığında hala çaresizce ne yapacağımızı düşünüyorduk. Heyecanla ayağa kalkıp 'Suat arıyor' diye zıplamaya başladı. Kendini kontrol altına alıp boğazını temizledi ve sanki biraz önce heyecandan ölen o değilmiş gibi tüm soğukkanlılığı ile 'efendim' dedi. Pür dikkat Sibel'i izlerken her seferinde olduğu gibi bu kıza bir kere daha hayran kaldım. Telefonu kapatıp 'Ezgi benimle görüşmek istiyor akşam yemeğe çıkmayı teklif etti. Hem de ağzını ararım belki bir şeyler

öğrenirim Kasa işini de yarın halletsek olur mu? 'Diye sordu. 'Tabii ki olur canım bu arada senin adına çok sevindim arkadaşım' deyip gülümsedim. Sibel'i yolcu ettikten sonra akşama kadar tek başıma bahçede oturup ne yapacağımı düşündüm. Elimi karnıma koyup bebeğime ve kalbime sorduğumda ikisi de bana tatmin edici cevaplar vermedi. Annem ve Nazan Teyze gelip düşünceli halimi gördüklerinde endişeyle 'iyi misin?' Diye sordular. Sandalyeden merhaba demek için kalktığımda yaşadığım sitresten bir anda gözlerim karardı. Allah'tan sandalyeye son anda tutunup düşmekten kurtuldum. Nazan Teyze koşarak çantasını alıp tansiyonumu ölçerken, annemde bir yandan telaşlanıp neyim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gözüm kapıda Murat'a ilişince bana o kadar öfkeyle baktı ki korkudan bacaklarım titredi. Ayağa kalkıp gerçekten iyiyim diye kekeleyerek zoraki de olsa gülümsedim. Annem sanki hamile olduğumu biliyormuş gibi gözlerime biraz şevkat biraz da hayal kırıklığı ile bakarak koluma girip' hadi sen biraz odanda dinlen yemek hazır olunca haber veririm' dedi. Israrla odama çıkmak istemediğimi söyleyip bahçede oturmaya devam ettim. Murat yanıma yaklaşıp sandalyeme hafifçe eğildi. Gözlerindeki öfkeyi belli etmemeye çalışarak 'hemen odana çıkıyorsun anladın mı? ' diye dişlerinin arasından tısladı. Başımı eğip suçlu gibi 'tamam' dedim. Odama çıktığımda yatağa oturup endişeyle tırnağımı yemeye başladım. Murat kapıdan bana baktığında korkudan sanki kanım çekilmişti. Sinirle elini saçına geçirip ileri geri yürümeye başladı. Yüzüne bakmaya çekinip hiç kıpırdamadan durdum. Karşımda durup parmağını sallayarak 'sen bu bebeği istemiyor musun?' Diye sorunca şaşkınlık ve hayal kırıklığı içinde ' tabii ki istiyorum neden istemeyeyim aşkım' deyip ağlamaya başladım. 'O zaman neden kendine dikkat etmiyorsun? Bahçedeki halin ne kadar kötüydü farkında değil misin?' diye bağırdı. Bir süre sonra karşımda diz çöküp ' 'senin parçan bize ait ikimizin kanıyla oluştu sen ve bebeğimiz benim için her şeysiniz' dediğinde kendimi tutamayıp Boynuna sarılınca' özür dilerim aşkım haklısın senin parçan içimdeki dikkat edeceğim ne olur beni affet yalvarırım' diye ağlamaya devam ettim. Sarılmama karşılık vermeden ' göreceğiz' diye kalkıp odadan çıktı. Elimi karnıma koyup kendime dikkat etmediğim için bebeğimden de özür diledim. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağı inmek için Murat'ın odasının önünden geçerken durup içeri girip girmemek konusunda kararsız kaldım ama sonra kızmasından çekinip vazgeçtim. Yerime oturup yemeği beklerken kahvaltıdan sonra bir şey yemediğimi fark ettim. Murat elindeki tabağı önüme koyup bunların hepsi bitecek der gibi gözlerime baktı. Büyük bir iştahla hepsini yediğimi görünce keyfi yerine gelmiş şekilde, hafifçe gülümseyip göz kırptı. Gülümsemesi dünyamı aydınlatırken bir yandan da onunla küvette keyif yapmanın zevkini hatırlattı. Telefonumdan canım seninle küvette saatlerce keyif yapmayı istiyor yazıp gönderdim. Mesajı okurken bir süre yüzüme bakıp anneme döndü. 'Sema Teyze müsaaden olursa Ezgi'yi Sibel'e götüreceğim, kızlara söz verdim' diye söyleyince annem ' tabi ki Murat'cım ' deyip gülümsedi. Arabaya bindiğimizde Murat 'a bakıp ' nereye gidiyoruz? ' diye sorduğumda 'küvet keyfi yapmaya gidiyoruz' dedi. Çırağan sarayının otoparkına giriş yaptığımızda ellerimi sevinçle kaldırıp 'yuppi' dedim. Murat gülüşü tüm yüzüne yayılmış şekilde arabayı valeye verip kapımı açtı. Resepsiyon görevlisi abartılı ilgisiyle anahtarımızı verdiğinde Murat İngiliz soğukluğu ile teşekkür edip elimden tuttu. Odamız balayında kaldığımız odadan daha küçük ama yine de muhteşemdi. Murat banyoya girip küveti hazırlarken bende manzaranın tadını çıkarttım. Arkadan sarılıp elini karnıma koyduğunda sanki bebeğimizin kıpırdadığını hissettim. Kulağıma 'su hazır' dediğinde tişörtümü, pantolonumu ve iç çamaşırlarımı üzerimden çıkarıp yavaşça banyoya yürürken hayranlıkla beni izlediğini fark ettim. Sırtımı sevdiğim adama dayayıp altın varaklı

Toprak ve Ateş  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin