Neler olup bittiğini anlamaya çalışırken bir yandan da midemden gelen safra tadıyla yüzümü buruşturdum. Daha fazla bu tada dayanamayıp bir anda olduğum yere istifra etmeye başladım. O kadar çok bağırarak öğürmüşüm ki Murat sesime koşup saçlarımı tek eliyle kavrayıp bir yandan da diğer eliyle düşmemem için belimden tuttu.
"Ezgi iyi misin? Doktora gidelim"
elimle hayır der gibi sallayıp yavaşça gözlerimi açtım. Murat gözleri fal taşı gibi açılmış yüzü bana ve bebeğimize bir olacağının korkusuyla kül rengine dönmüştü. O halini gördüğümde hamileliğin verdiği duygusallıkla bir anda boynuna sarılmama neden olmuştu. Benden beklemediği bu hareketle ne yapacağını bilmez halde öylece yerinde hiç kıpırdamadan durdu. Bir süre öyle durup oynuna burnumu gömüp kokusunu içime çekerken boğazından hafif bir inleme sesi yükseldi. Ellerini belime dolamak ile dolamamak arasındaki ince çizgide gidip gelirken kendimi geri çektim. Gözleri gözlerime kitlenirken birbirimize arzuyla bakmaya başladık. Allahım onu o kadar çok istiyordum ki tutsa elimden eskisi gibi yine kendine çekip dudaklarımı öpse diye hayal ederken ilk söylediği söz üzerini değiştirelim oldu. Bu adam nasıl biriydi nasıl böyle zalim olmuştu acaba... düşüncelerimden sıyrılıp kasınlık gururumu ayaklar altına almasının intikamını almaya yemin ettim. Başımı evet der gibi salladıktan sonra yanında sendeleyerek geçip merdivenlere doğru yürümeye başladım. Arkamdan sessizce gelirken bende kafamda deli gibi sinsi planlar yapmaya başlamıştım. Odama doğru yürürken bir anda durup büyük banyoda küvete gireceğim dedim. Yüzüme şüpheli gözlerle bakıp bir süre düşünüp bekledi.
" tek başına küvete giremezsin hele birde de bu halde asla olmaz"
" o zaman sende gel"
yüzüme şaşkınlıkla bakarken içinde büyük bir savaş verdiği gözlerinden belli oluyordu. Onu orda düşünceleri ve istekleriyle baş başa bırakıp içimde kızın dansları eşliğinde büyük banyoya doğru yürümeye başladım.
" Ezgi"
sesi sanki emrine uymam gereken kurulu bebek halime döndürüp beni olduğum yerde durdurdu. Yavaşça arkamı dönüp yüzüne bakarken ikimiz de birbirimizin hasretinden deli gibi acı çekiyorduk.
"olmaz Ezgi olmaz deli gibi istesem de yapamam bir gün bana yaptığın haksızlıkları fark ettiğinde işte o zaman eski günleri düşün ve kaybettiğin bu adamı anla"
o an anladım Murat beni silmişti artık. O sinirle gözlerimi kan bürümüştü adeta ben sanki ben değil bir canavara dönmüştüm.
" ben mi seni anlayacağım ben he senin bana yaptıkların ne olacak peki verdiğin cezalar babam evim hayatım ne olacak"
gözümün bürüyen kanla ve o hırsla iki adımda yanına gidip öldürücü darbeyi gözlerine vaka baka yaptım.
"Senden nefret ediyorum"
yüzünde en küçük bir tepki olmaksızın burnumun dibine kadar
"aynı hisleri paylaşmamız güzel işte bu iyi bir haber çünkü beni terk etmende o kadar çok acı çektim yeter artık"
yumruğunu duvara o kadar sert vurduki ellerindeki kırılan tüm kemiklerinin sesini duymuştum. Gözlerim fal taşı gibi açılıp telaşla bir eline bir yüzüne bakarken sanki kırılan onun eli değilmiş gibi dişlerini sıkıp yüzü sinirden kıpkırmızı yüzüme bakıyordu. Hemen koşup buzluktan aldığım buzları bulduğum ilk poşete koyup tekrar yanına koştum. O kısacık anda eli şişmiş parmaklarının üzeri kan toplamıştı. Gözlerimden yaşlar süzülürken bir yanda buz torbasını eline bastırıp bir yandan da hıçkıra hıçkıra acıyor mu çok hadi hastaneye gidelim diye sürekli konuşuyordum. Yüzüme bakıp "sevmiyorsun öyle mi sen beni köpek gibi seviyorsun Ezgi" yenildim tekrar yine yenmişti beni evet dediği gibi köpek gibi seviyordum. Hıçkırıklarım yalvarmaya dönmüştü.
" ne olur doktora gidelim"
" annemin odasında camlı dolapta viski var onu bana getirir misin"
Gözlerim fal taşı gibi açılmış halde
" ne viskisi Murat çıldırdın mı elin çok kötü hadi ne olur doktora gidelim"
Yalvarışıma aldırış etmeden telefonunu cebinden çıkarıp bana uzattı.
"Suat'ı ara ve viskiyi bana getir" diye daha sert ses tonuyla emir etti.
Bir yandan viskiyi almak için Nazan teyzenin odasına doğru giderken bir yandan da Suat'ı aramaya çalışıyordum. Telefonda Suat'ın sesini duyunca tekrar hıçkırıklarım haykırışlara döndü. Ağlamamı duyunca telaşla " Ezgi ne oldu" diye telaşla soru sormaya başladı.
"Suat ne olur çabuk gel Murat elini duvara vurup kırdı, ne olur çabuk gel" ağlamalarım artık haykırışları bile geçmişti.
"Ne? Ne demek duvara vurdu" sesindeki korku beni daha da kötü etmişti.
" çabuk gel ne olur şimdi anlatmakla cakit kaybedemem Murat'ın yanına gitmem lazım"
" tamam ama ben Silivrideyim gelmem bir saati bulur"
"Olsun ne olur çabuk gel"
Telefonu kapatıp camlı dolaptan viskiyi alıp Murat'ın yanına koşmaya başlarken
"Koşma düşüceksin" dedi. O halde bile bana bir şey olacak diye korktuğuna sevinirken sonradan aslında bana değil kızına bir şey olmasından korktuğunu düşündüm. Yanına gidip viski şişesinin kapağını açıp ona doğru uzattım. Elimden şişeyi alıp su içer gibi neredeyse bir dikişte sanki su içer gibi içip boşalan şişeyi yere attıktan sonra ağzını sildi. Olduğu yere eğilip oturduktan sonra duvara yaslanıp gözlerini kapattı. Ben öylece yanına çöküp ağlayarak çok acıyor mu diye sorup ağlamaya devam ettim. Bir süre geçtikten sonra gözlerini açıp sendeleyerek yerinden kalkarken düşmemesi için kolunun altına girdim.
" düşeceksin bana tutun"
Gözlerini gözlerime kitleyip ağlama dedikten sonra dudağımdan öpmeye başladı. Öpüşleri beni kendimden geçirip mest ederken elimden tutup sendeleye sendeleye yatak odasına doğru yürümeye başladık. Üzerimdeki elbiseyi elinin şişliğine aldırış etmeden tek hareketle çıkardıktan sonra üzerindekileri çıkarmaya başladı. Ben yatağa uzanıp sadece iç çamaşırımla kalırken üzerime doğru uzanıp iki elimi başımın üstünde birleştirdikten sonra bir anda içime girip gidip gelmeye başladı. Çölde yıllarca susuz kalıp kana kana su içmek gibi zevkten kendimden geçerken kuşağıma " sakın boşalma sakın" diye fısıldadı. Gözlerim kapalı tamam der gibi başımı sallarken boşalmamak için kendimi zor tutuyordum. O sarhoş haliyle yüzünü boynuma gömüp dakikalarca içimde gidip gelmeye başladı. Başımı yana çevirdiğimde elindeki şişlik iyice artmış ve eminimki acısı dayanılmaz hal almıştı. Yüzünü boynumdan kaldırıp gözlerine baktım.
"Elin çok acıyor mu?"
"içindeyken acım yok" gözlerimden süzülen yaşları yanaklarımdan yaladıktan sonra yine dudağımdan öpmeye başladı. Artık dayanacak gücüm kalmadığını anlayınca kulağıma tekrar sakın boşalma diye tekrar fısıldadı. Zevkten gözlerimi kapatıp karyolanın demirini sıkıca kavrayıp başımı tamam der gibi sallamaya başladım. O dayanılmaz zevk artık boşalamamamın ızdırabına dönerken kulağıma sonunda beklediğim sözü fısıldayı verdi
" şimdi"
İkimiz birden haykırarak boşalırken aldığım hazdan bacaklarımın bağı çözülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak ve Ateş (+18)
RomanceMurat sinirle balkonun kapısını açmaya çalışıp kilitlediğimi anlayınca 'aç kapıyı yoksa kırarım' diye bağırdı. sakince telefonu yatağa bırakıp tişörtümü ve sütyenimi çıkardım. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan eşofmanımı ve külotumu da ayaklarımın ucu...