Sellaamm :) Canlar <3
Öncelikle İrem'i ( Sekerlisoda) çok çok öpüyoruumm :) Hikayemin okunması için yardımda bulunduğun için tekrardan teşekkür ederim :) Gelelimm Isolde ve Marcus'umuza <3
2'linin yakınlaşma evreleri devam ediyor :) Isolde'miz ilk öpücüğünüü aldııı bakalım arkasından daha neler gelicek :) Yorumlarınızı gerçekten çok merak ediyorum.Mesela karakterlerin özelliklerini nasıl buldunuz?
Evett uzuuun bir bölüüüm. :) Umarım beğenirsiniz.
İyi Okumalarr!
Sarayın önüne geldiğimde Leydi Katherina'nın dadısıyla karşılaştım. Beni biranda karşısında görünce ilk önce şaşırdı ama sonra kendini toparlayarak " Bende seni çağıracaktım.Yemek hazır .Ama ilk önce bahçeyi sulaman gerekirken kendini suladığın için sana temiz kıyafetler bulmamız lazım.Leydinin karşısına böyle çıkamazsın." dedi beni baştan aşağı o kocaman gözleriyle süzerken.
" Gerek yok aslında!" diyerek kadına utanarak baktım.Şuan sırımsıklağım ve bunun tek suçlusu o lanet adam!
"Ah! Hadi kızım beni takip et." diyerek beni kolundan tutup sarayın kapısına sürükledi. Kocaman gösterişli bir kapıdan geçtik. İçeri girdiğim an da hayran kaldım bu yapıta!Dışarıdan saray zaten gösterişli ama içine girince cennetin kapıları benim için aralandı sandım. O kadar büyük ki bu saray! Bizim evin 10-15 katı falan! Sarayın merdivenlerinden çıkarken duvarlarda bazı tablolar gördüm. Bazıları ilgimi çekmese de o pembe kenar işlemeli tablo beni gerçekten büyüledi!
Merdivenleri çıkarken " Aslında seni bu şekilde saraya bile almamak lazım ama neyse!" diyerek resmen beni eziyor bu kadın!
Ben azımı açıp cevap veremedim...
O bunu anlayarak benim üstüme iyice geldi.
" Leydimin neden bir köylü kızla arkadaşlık etmek istemesini anlayamıyorum.Senin gibiler çiçek sulamak için değil saraydaki dedikoduları o aptal köyünüze yaymak için buraya gelir. " diye sözünü bitirmesiyle ben derin bir nefes alıp verdim ve " Ben o köylü kızlardan değilim! Leydi Katherina arkadaş aradığını söyledi! Bence bu sarayda hizmetçiler Leydilerini hiç etkileyemiyorlar ki Leydi Katherina köylere kadar iniyor!" deyip ona hırçın bakışlarımı gönderdim.
Yüksek sesiyle " Haddini aşıyorsun küçük hanım!" derken kızardığını görebiliyordum.O sırada bir odanın karşısında durdu ve kapıyı açıp benim girmemi bekledi.Ben ona alayla gülümserken bana meydan okumanın ne kadar acı verici olabileceğini gösterdim.
"Haddimi aşmak bana yakışmaz.Bilirsiniz ben köylü bir kızım (!)" deyip açık kapıdan içeriye girdim.
Ben odaya girdiğim anda hemen karşımdaki dolabı açıp kendime uygun elbiseyi aldım.Arkamı döndüğümde hala kadının kapıda beklediğini ve ağzı açık bana bakarak gözlerini büyütmeye devam ettiğini gördüm. Sevinçle gülümserken dolabın arkasına geçip elbisemi çıkardım ve seçtiğim o kadar da güzel olmayan ama vücuduma tam oturan elbiseyi giydim.Zaten bu kadından bana şık bir elbise vereceğini tahmin etmiyordum.
Merdivenlerden çıkmayı bitirip yemek salonuna çıkan kapı olarak tahmin ettiğim kristal camla kaplı işlemeli bir kapıdan girdik.İçeriye adım attığım anda karşımda Leydi Katherina'nın o sıcak gülümsemesiyle karşılaştım.
Leydi Katherina masanın başına oturmuş bana gülümsemeye devam ederek " Hadi gel Isolde " dedi, sanırım bu gördüğüm en içten gülümsemesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet Çağı
RomantikOnlar birbirinden habersiz bir güne başlamışlardı.Güneşin o parlak ve göz kamaştıran ışığıyla birbirlerinin içine dokunmuşlardı . Belki iyi bir dokunuş ,belki de kötü bir dokunuştu. Bunu kim bilebilirdi ki? Kim bilebilirdi ,daha onlar bile bunu bil...