Ben geldiiiiiim! Yaralı bir Trihan ile geldim... :(
Bu bölümü 2-3 parçaya bölmeyi düşünüyorum.Mesela bu bölüme biz part 1 diyebiliriz.
Evet arkadaşlar bu bölümde yine duygular ön planda tabi.Umarım beğenirsiniz...
Yorumlarıyla beni güldürmeyi başaran arkadaşlarıma burdan çok teşekkür ediyorum :) Ama geçen bölümde yeterli yorum ve vote almazsan sınır koyacağımı söylemiştim değil mi?
Arkadaşlar 50 vote ve 15 yorumda yeni bölüm gelir :) Bu sınırlandırmayı yaptığım için üzgünüm...
İyi okumalaaar! <3
Trihan'ı piknik alanının yanına kadar taşıyıp onu çimlerin üstüne yatırdım.Piknik sepetine yiyecekleri ve ince pikeyi sıkıştırdım.Belki gideceğimiz o eski klübede bunlar yoktur ve lazım olurdu.Piknik sepetini omzuma asıp Trihan'ı çimlerin üzerinden kaldırıp kolunu diğer omzuma doladım.Trihan'ın ağırlığını taşırken kendi dengemi de kaybediyordum.
"Tamam nerden gidiyoruz?" diye sorduğumda başıyla kısa otların olduğu tarafı gösterdi.Yüzünde korku ya da ... Ne bileyim bi endişe vardı.Benim yüzümde de aynı ifade vardı sanırım.Çünkü korkuyordum...
Trihan'ın gözlerimin önünde ölümünü izlemekten korkuyordum...
"Dayan Trihan.Seni iyileştiricem."
Ben bitkin bir şekilde çimlere dizlerimin üstünde düştüğümde Trihan'ı tutamadım ve oda çimlere yuvarlandı.Taşlı toprağa hızla yumruk attığımda sinirden kavruluyordum.
Ağlamaya yakın bir sesle "Olmuyor! Yapamıyorum...Yeterince güçlü değilim Trihan." diye haykırdım.
Trihan elini kıpırdatıp bana uzattığında "Sen güçlüsün Isolde.Sandığımdan daha güçlü..." dedi.
"Değilim...İnanki güçlü değilim." dedim yine ağlamaya yakın bir sesle.
Kendimi gerçekten bitkin ve sanki hayatım sonlanmış gibi hissediyordum.
"Elini ver." dediğinde gözlerinin içine baktım ve elimi ona uzattım.
"Ellerine bi bak Isolde.Bunu yapabiliriz." dedi oldukça sakin bir şekilde.Şuan tamtersi bir durum var aslında.Sinirden,acıdan kavtulan ebn değil Trihan olmalıydı...
Sakin olmayı ise ben üstlenmeliydim.
"Tamam.Bir daha deneyeceğim." deyip Trihan'ın yardımıyla onu koltuk altından kaldırıp yine omzuma sabitledim.
"Bunun acısını senden çıkarıcam Trihan.Helebi iyileş."
"Ölürken bile bana meydan okuyabiliyorsun ya ne diyim , helal olsun." dediğinde ufakta olsa gülümsedim.
Şuan gülümsemiş olmam çok yersiz ama bu onu bilerek yapıyordu zaten.
Beni korkudan ev endişeden uzaklaştırarak cesaret toplamamı istiyordu.
Ama Trihan bilmiyor ki ; Ben onun sandığından daha cesaretsiz ve güçsüzüm.
Ağaçların kenarlarına sürtünerek ilerlemeye çalışıyorduk.Trihanın o büyük cüssesini tek başıma taşımam olanaksız bir şeydi zaten.Susadım...
Yorulmuştum da.Fazlasıyla.
Gözlerimin yavaş yavaş kapandığını hissediyordum.Yorgunluktan öleceğimi bile düşündüm bir an.Trihan o kadar çok ağırdı ki.. Benim iki üç katım neredeyse.
"Tanrım sana şükürler olsun! Geldik Trihan.İşte orada!" diye söylenirken yüzümdeki yorgun ve bikin ifadenin yerine sevinç ve mutluluk aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet Çağı
Roman d'amourOnlar birbirinden habersiz bir güne başlamışlardı.Güneşin o parlak ve göz kamaştıran ışığıyla birbirlerinin içine dokunmuşlardı . Belki iyi bir dokunuş ,belki de kötü bir dokunuştu. Bunu kim bilebilirdi ki? Kim bilebilirdi ,daha onlar bile bunu bil...