Not : Tamam yorum yapmıyorsunuz belki ama...Herneyse.Siz bilirsiniz.
İYİ okumlaaar! Ve... "Masum kalın sevgili okuyucularım."
Pis kokulu zindanın koridorunda oturmuş , gözlerimi yerdeki çamur birikintisine dikmiş oturuyordum.Klaus'un anlattıklarıyla yıkılmıştım resmen.Bu gerçekleri duymak bana ağır gelmişti...
Benim yüzümden Klaus'un işgenceye maruz kalması içimi acıtmıştı.Ama içimi en çok yakan Klaus'a bunu yapanın Trihan'ın olduğunu bilmekti.İşte bu gerçek beni kahretmişti...
Başımın iki yanında olan ellerimi saçlarımdan geçirip dizlerime indirdim.Burası kusmuk gibi kokuyordu! Zaten soğuk ve karanlıktı ortam , bide bu koku üzerine gelince midem bulanıyordu.
Yavaşça hücrenin içerisinde yere oturmuş olan Klaus'a döndüm.Klaus'la gözlerimiz buluştuğunda nedensiz bi şekilde gözlerimi ondan kaçırdım.Onun o acı dolu gözlerine bakamıyordum.Belki de kendimi suçlu hissettiğimden böyleydi ama gerçekten o gözlere bakamıyordum...
"Beni keşke sevmeseydin." derken gözlerimi hücrenin kalın ve uzun demirlerine çevirdim.
"Sevdim ama."
Onun güçsüz çıkan sesiyle kalbimin bi yanının ağrıdığını hissettim.Ağlamaktan şişen gözlerimi ovduktan sonra derin bi nefes aldım.
Gözlerimi parmaklarıma kaydırıp tırnaklarımı elimle yolarken "Pişmansın değil mi?" diye sordum.
"Değilim Isolde...Hiç bir zaman seni sevdiğim için pişman olmadım ve olmayacağım!" derken sesi yüksek çıkmıştı ve neredeyse bütün zindan yankılanmıştı.
Onun bu sert sesiyle vücudum titredi.Kollarımı kendime sarıp "Neden ! Neden böylesin he! Benden nefret etmen lazım Klaus! Yoksa ben bu acımı unutamam." dedim.
Klaus'un soğuk ellerini omuzlarımda hissettiğimde gözlerimi ona çeviridim.Demirlerin arasından kollarını uzatmış beni kendine sarmıştı.
"Senden nefret edemem Isolde.Kim sevdiği kişiden nefret eder?" dediğinde tekrardan gözlerimden sıcak damlalar dökülmeye başladı.Beni aciz kılıyordu resmen! Neden hala beni sevdiğini söylüyor ki? Ben ona yeterince acı yaşatmadım mı? Onun ölmesini istemedim mi? İstedim.
"Yapma Klaus...Beni bu kadar çok sevme." derken sesim kısık ve ağlamaklı çıkmıştı.Klaus'un saçıma değen elleriyle rahatlamaya çalışıyordum.Ağlamaktan bıkmıştım artık! Kendimi halsiz ve güçsüz hissediyordum ve sanki...İçten içten ölüyormuş gibi...
Saçkarımı okşamaya devam ederken "Şişşt! Ağlama artık Isolde..." diye tekrarlıyordu.Ama ben hala kendimde değilmiş gibi ağlıyordum.Kendimi suçlu hissediyordum ve bu beni aciz kılmaktan başka bi halt yapmıyordu.
Klaus'un yüzüne dönüp gözyaşlarımı sildim ve boğazımdan boğuk ve sert çıkan sesimle "Seni buradan kurtaracağım!" dedim.
Sesim zindanda yankılanmıştı ve ben resmen kendi sesimden korkmuştum.
"Isolde...Hayır." dediğinde ona kaşlarım kaldırarak "Sen suçsuz yere burada eziyet çektin Klaus! Benim yüzümden bu haldesin! " dedim.
Gözlerini gözlerime dikip yüksek sesle "Hayır Isolde! Ben cezamı çekiyorum! " dedi.
Kafamı iki yana çevirip duruyordum.Ellerimi kafamın üzerine koyup saçlarımın arasından parmaklarımı geçirdim ve "Sen yeterince cezanı çektin! Bu kadarı fazla Klaus! Ölmeyi haketmiyorsun! Buraya gelirken ne tür şeylerle karşılaştım se biliyor musun? Resmen ölmüş cesetlerle dolu bir yer burası! Burada insanlar ölüme bırakılıyor! İlk önce delirmelerini sağlıyorlar...Sonra da aç bırakıp ölüme sürüyorlar ! Sen bunu haketmiyorsun!" dedim ve yerimde kıpırdanıp ayağa kalkmaya çalıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/9026454-288-k758337.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet Çağı
RomanceOnlar birbirinden habersiz bir güne başlamışlardı.Güneşin o parlak ve göz kamaştıran ışığıyla birbirlerinin içine dokunmuşlardı . Belki iyi bir dokunuş ,belki de kötü bir dokunuştu. Bunu kim bilebilirdi ki? Kim bilebilirdi ,daha onlar bile bunu bil...