Dün:
Enes'in ağzından:
Çıkışa geleceğimi yazdıktan sonra bizimkilerin yanına gittim. Her zaman gittiğimiz kafede buluşacaktık. İçeri girdiğimde neredeyse hepsi oradaydı. Kağan da gelmişti. Nefret ediyorduk bu çocuktan. Ne zaman bir ortamda buluşsak sinirlerimi bozmadan gitmezdi. Herkesle selamlaşıp boş yere oturdum. Kağan'ın bana bakışı bile ona vurma isteğimi çoğaltıyordu.
"Eee Enes tatil nasıl geçti anlat." (Kağan)
"Güzeldi" konuşmak yerine vursak ya şunun ağzına.
"Resimlerden gördük güzelmiş fazlasıyla"
"Öyle"
"Yalnız dikkat et canın yanmasın."
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Yaprak diyorum dikkat et canını yakmasın."
"Ne diyorsun lan sen doğru konuş"
"Kız milleti bu abi güven olmaz."
"Doğru konuş dedim sana!"
Boğazını sıkmaya başlamıştım. Selim ve Cem (ortamdaki diğer kişiler) beni tutmaya çalışıyorladı.
"Bırakın! Elimden kurtulamazdı o dua etsin saat geldi.!"
Birkaç küfür savurup okula doğru yürümeye başladım. Uzaktan geldiğini görüp koşar adım yanına gittim ve sarıldım. Çünkü ona sarılınca sinirim az da olsa geçiyordu. Elimi omzuna attım ve yürümeye başladık. Yolda giderken Kağan pisliğinin bizi izlediğini gördüm. Sinirlerim o an hiç olmadığı kadar artmıştı. Yaprak da bir yandan konuşmaya çalışıyordu. Sinir işte kimseyi umursamıyorum böyle olunca. Kızla da sesimi fazla yükselterek konuşmuştum. Belki de kalbini kırmıştım. Kolumu indirdi omzundan. Önden önden yürümeye başladı. Yetişip kolunu tuttum.
"Bırak!" gözleri dolmuştu. 2-3 saniye kadardı bakışı belki ama hissettiği çoğu şeyi görmüştüm yüzünde. Arkasını döndü ve gitmeye devam etti.
"Yaprak, gitme" bir an duraksadı ama yürüyüşünü bozmadan ilerledi. Ah be Enes! Neden daha sakin olmazsın ki.
Eve kadar birbirini tanımayan iki insan gibiydik. Eve girince bu akşam onlara gideceğimizi öğrendim. Gerçekten çok güzel zamanlama...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gittiğimizde yüzündeki gülüş pekte gerçekçi değildi. Odaya gitmek için işaret etti. Gitmeyi düşünmüyordum. Yanıma gelip hadi diyince kalktım. Odada herkes kendi halindeydi. Ve sonunda Gamze ve Yağmur uğraşmaya başlamışlardı bizimle. Bu sırada kapı çalmıştı. Yaprak kapıya gittiğinde hepimiz oradaydık. Büyük bir kutu içinde birçok kitap ve ufak tefek notlar. Kimin yaptığını anlamamız uzun sürmedi. Sinirlerim iyice tepeme çıkmıştı. Çenem kasılmaya başladı. Yaprak'ın annesi ortamı dağıttı ve bizde kitapları atmak için dışarıya çıktık. Her zamanki parka gittik kutuyu yere atıp tekmelemeye başladım. İçimdeki sinir , kin , öfke vurdukça çoğalıyor , çoğaldıkça vurma isteğim artıyordu. Yaprak yanıma geldi. Durdurmaya çalışıyordu ama şuan onu duymuyordum. Tartışmaya başladık. Onu kırmak istemesem de olmuyordu. Banka oturdum. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Eliyle yüzümü kendine doğru çevirdi. Kafamı çevirip kutuya son kez tekme attım ve yürümeye başladım. Sokağa geldiğimizde ortalık fena karışmıştı. Polisler , ambulanslar... Serkan'ın yanına gittim. Bu sırada sokağın üst tarafında Kağan'ı gördüm. Serkan' a sabah olanları anlattım ve hızla yürümeye başladık onun olduğu yere doğru. Takip ediyorduk. Çıkmaz sokağa girdi. Tam da istediğim şey. Ona doğru yaklaşıp yumruk attım. Yere düştüğünde arka arkaya bir çok kez vurdum. Bu sırada birkaç kişi daha geldi. Serkan onları oyalarken içlerinden birini fark edemedim. Arkamı dönünce yüzüme darbe aldım. Ona da vurdum. Vurdukça sinirim azalıyordu. Vurdukça rahatlıyordum. Daha sonra Serkan beni geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET
Ficção GeralAltı güzel insan... Yapılan hataların bazen telafisi olamıyor. Ve sonucunda kötü şeyler doğabiliyor. Yanınızda yaşanan ölümlerin acısını hafifletebilecek insanlar olduğunda bunu daha kolay atlatıyorsunuz. Ve yaşananlar sizi öyle derinden sarsıyor ki...