7.Bölüm-Tarifsiz

69 9 6
                                    


Herkese iyi geceler :)

Medya:Cemre Duran
Şarkı: Göksel-denize bıraksam

Gözlerimi zorla açtığımda kendimi çatı katında olan odamda bulmuştum, koltuğumda Merve ve Toprak oturuyordu, onları gördüğüm anda üzüntüm daha da arttı, gözlerimi hemen kapattım, kimseyle konuşmak istemiyordum, içimdeki büyük boşluk asla kapanmayacaktı, annemin ve babamın yanımda olmayışı. Zor zamanlarımda danışacak, dünyaya inmiş iki melek olmayacaktı artık yanımda...
***

İstemsizce gözümden bir yaş damladı, Merve'nin narince dürtmesiyle gözlerimi açtım. "Cemre geçti canım kötü bir rüya gördün sanırım." dedi. Olduğum yerde doğruldum, hızlıca Merve'nin omzuna kollarımı sardım, buna çok ihtiyacım vardı, daha sonra Merve'den ayrılıp Toprak'a sarıldım.
"Hadi prenses duşunu al ve aşağı gel seni böyle görmek istemiyoruz." Merve'nin de onaylamasıyla yerimden kalkıp dolabıma ilerledim. Bu arada Toprak ve Merve odadan çıkmıştı.

Sıcacık duşun altında kaslarımı gevşettim, çok o kadar rahatlamıştım ki çıkmak bile istemedim.

Yanıma aldığım siyah yünlü eşofmanımla, beyaz salaş tişörtümü giydim.Dişlerimi fırçaladıktan sonra aynaya baktım.Sanki karşımda başka birisi var gibiydi. Ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözler, uykusuzluktan morarmış gözaltlarım, yine ağlamaktan kızarmış burnumun ucu ve kaşlarım. Tamamen mahvolmuş bir durumdaydım.

Aşağı indiğimde Merve ve Toprak Ji Seo ile konuşuyorlardı baya samimi olmuşlardı. Ji Seo ocağın başında birkaç tavayla uğraşıyordu, sofra düzenli bir şekilde hazırlanmıştı bile.
"Günaydın." dedim soluk bir sesle, üçü birden bana dönüp aynı anda"Günaydın uykucu. " dediler.
Sofrada yan yana oturan Merve ve Toprak'ın karşısına oturdum, ikisi de meraklı gözlerini benden alamadılar,elinde omlet tavasıyla sofraya Ji Seo geldi," sahi o neden hala burda? "diye düşündüm. Artık Kore'ye dönebilir. Bunu açıkça söyleyemezdim ayıp olurdu ama dayıma sorabilirdim.

Dünden beri açlıktan başım dönüyordu ama iştahım çok kapalı olduğu için yiyemiyordum, bugün de öyle olmuştu, ağzıma tek bir lokma atsam midem anında bulamıyordu.
"Yemeğini ye ki güçlü kal, hem kendini düşünmüyorsan bizi düşün güzelim be... Sen yemedikçe biz üzülüyoruz. "dedi Toprak. Haklıydı onları üzmek istemediğim için tabağıma bir parça omlet ve zeytin aldım, zorla da olsa yediğim kahvaltıdan sonra sofrayı toplamaya kalktım, benimle birlikte herkes topluyordu ki" Ben toplarım siz gidin."dedi Ji Seo. Toprak teşekkür ettikten sonra bende kafamla onaylayıp odama çıktım.

Arkamdan gelen çocukluğumu-Merve ve Toprak- içeriye aldıktan sonra kapıyı kapattım. Kendimi yatağa atar atmaz Merve ve Toprak karşıma geçtiler, "Artık yatmak yok hanımefendi okulu ayarladık yarın devam ediyorsun." dedim Merve. Sesi, hadi eski haline dön neşeli Cemre ol artık der gibi çıkmıştı.
"Bu halde okula gidemem. "

Kendimi çok bitkin hissediyordum, aynı zamanda mutsuz, şaşkın, pişman, öfkeli kısacası duygu karmaşası yaşıyordum, tarifsiz hislerdi bunlar, kolumu kaldırasım yoktu, ne kadar az konuşsam o kadar iyiydi benim için,okula gidip derse girmek şurda dursun.
"Bu gece Merve seninle kalacak."de Toprak.
"Neden bir bebek gibi sürekli başındasınız, kendi başımın çaresine bakabilirim, lütfen birazcık bırakın da acımı yaşayayım, bana bir hafta verin lütfen, dayanamıyorum, özlüyorum çok özlüyorum ama olmuyo hiçbir şey yapamam şu an tek isteğim yalnız kalmak... " dedim ve derin bir nefes aldım" Lütfen anlayın ve anlayış gösterin. " diye bitirdim cümlemi.

" Biz seni anlıyoruz ama böyle tek başına hiçbir şeyi anlatamazsın sadece bu acı olayı düşünmen seni üzer, yıpratır, biz sadece senin kafanı dağıtmak istiyoruz. "dedi Toprak. Tam ağzını açıp devam edecekti ki Merve devraldı konuşmayı,"Bak Cemre'm, Toprak çok haklı sakın kendini yıpratma, eski haline dönene kadar sana bir hafta veriyoruz, şimdi gideceğiz ama sen de bir hafta sonra okula geri döneceksin hem bir ay sonra okul da bitiyor, artık iş sahibi olacaksın, bir an önce kendine gelmen lazım. " dedi ve alnımdan büyük bir öpücük aldı, Toprakla da sarıldıktan sonra onları yolcu ettim.

Odama çıkıp uyumaya karar verdim, uyku tek çözüm yoluydu benin için, beynimden düşüncelerimi sildiğim tek an.
Merdivenlere doğru ilerlerken Ji Seo yu gördüm, koltukta oturmuş gözleri kapalı oturuyordu, onunla daha önce hiç konuşmadığımı düşündüm ve büyük adımlarla salona ilerledim.
"Burda uyumamalısın,koltuklar insanın belini ağrıtıyor. "dedim koltuğa otururken. Gözlerini hemen açıp önce tavana, sonra bana baktı,
" Annen ve baban alışverişe çıkmışlardı, üzgünüm benim hatam, baklavası o kadar merak etmiştim ki malzeme alıp yapacaklardı. "
Dedi üzgün bir ses tonuyla.
" Kendini suçlama, onlar trafik kazası yaptılar. " gözlerim anında dolmuştu, artık akacak gözyaşım kalmamıştı, gerçekten Ji Seo'nun suçu muydu, ondan nefret mi etmeliydim bilmiyordum," Ailen çok iyi insanlar, sakın üzülme onlar hep senin yanındalar. " dedi, sesi ilk geldiğimden biraz daha soğuk geliyordu, gerçekten kendini suçluyordu." Biliyorum onlar hep benimle, sürekli izliyorlar, gururlanıyorlar. "dedim ve gözümden bir yaş aktı, Ji Seo birden kalkıp hızlıca odasına girdi, gerçekten artık yaşamaktan soğumuştum, ne olacaktı ki iş sahibi olacaktım mutlu mutlu hayatıma devam edecektim, ama bir gün bende annem ve babam gibi ölecektim, ne gerek vardı ki bu kadar çabaya.

Düşüncelerime ara verip odama çıktım, gerçekten uzun bir uykuya ihtiyacım vardı, yaklaşık on sene kadar.
***
Gözlerimi zorla açıp boş tavana bakmaya başladım, başım ağrıyordu ve gözlerim ölesiye yanıyordu, ağzımın içinde sanki çamurdan balçık var gibiydi kalkıp dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım.

Saat kavramını pek umursamıyordum, uyuyp uyanıyordum, ertesi gün mü yoksa hala aynı günde miyiz umrumda değildi, cama baktığımda hava karanlıktı, aşağı su içmeye inerken gözüm Ji Seo nun odasına takıldı, kapının altından sızan ışık ile hala uyumadığını anlamıştım, bu çocukta bir gariplik vardı.

Aşağı indiğimde salonun ışığının açık olduğunu gördüm, Selami dayı koltukta televizyon izliyordu.
"Günaymadı uykucu! " dedi Selami dayı sitem dolu bir ses ile.
"Sağol dayı ama uyku inanılmaz iyi geliyor." dedim. Dayım derin bir nefes aldı, sanırım konuşacak çok şeyi vardı, "Ne zaman gelsem uyuyorsun bende bekleyeyim dedim." dedi,
"Ne oldu ki ne için bekliyorsun beni? "
dedim merak dolu ses tonu ile.
"Bak Cemre'm önce şu konu ile başlayalım." dedi, "Bir hafta sonra itirazsız okula başlıyorsun." bunu zaten biliyordum ama sözünü kesmeden dinlemeye devam ettim,
"İkincisi canım, Ji Seo bir yıl özel bir durum olmadığı sürece-hastalık, ölüm vs-Türkiye'de kalmak için sözleşme imzalamış, ayrıca o erasmusu bitmeden dönmek istemiyor, bir hafta seninle kalacak sonra ailesinin aldığı eve taşınıp orda yaşayacak. "dedi, soluksuz konuştuğun için yeniden derin bir nefes aldı, bunu da başımla onayladım.
"Üçüncü ve en önemlisi, bana taşınacaksın." dedi ve o anda itiraz ettim.
"Dayı ben kendi hayatıma devam etmek istiyorum, hem artık bir ay sonra iş sahibi de olacağım, lütfen "
Dedim telaşlı bir şekilde, çünkü sinsi kuzenim Nota'yı hiç sevmiyordum.

"Cemre'm lütfen inat etme, gel bizimle yaşa." dedi dayım ama asla böyle bir niyetim yoktu. "Dayı lütfen beni zorlama ben burda kendi düzeninde devam etmek istiyorum." dedim,
"En azından sana yeni bir ev bulalım okula daha yakın biraz daha küçük, eski üzüntülü anıların olmadığı bir ev."dedi, bu fikir kafama çok yatmıştı,
"Belki olabilir dayı ama önce şu bir haftayı bir atlatalım, sonra konuşuruz bunları tamam mı. "
Dayım onaylar canına kafasını salladı." Artık gideyim ben yengen bekliyor canım. "

Dayımı yolculadıktan sonra odama çıktım, cüzdanımdan annemin resmini aldım, kendimi yatağa attım ve resmine sarıldım," Neden beni bıraktınız, neden? " çok sessiz konuşuyordum, yastığımın ıslanmasıyla ağladığımı fark ettim.
Resimlerini öpmeye devam ettim düşüncelerime ara verip uykuya dalan kadar...

Erasmus #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin