Merhaba ponçikler, wattyse katılmaya karar verdim çünkü hikayeme ve kurguma güveniyorum, okuyucum az olabilir ama bu yazamama bir sebep değil sadece isteğim okuyucularımın ne düşündüğünü bilmek, ben sizle muhabbet etmek istiyorum lütfen görüşlerinizi yorum yaparak bildirin, vote atarsanız da fena olmaz hani :*
Bölümü önerdiğim şarkıyla okuyun çünkü çok efsane bir şarkı iyi okumalarr...Medya:Bölümü okurken anlayacaksınız ;)
Şarkı: Gripin-aşk nerden nereyeUçakta sürekli sabit bir noktaya bakıyordum, gözlerimi kırpmak bile istemiyordum, o kadar hissizdim ki, iç içe geçmiş elime damlayan yaş ile ağladığımı fark ettim.Sanki ruhum benden bağımsızdı. Üzüntü, şaşkınlık, kabullenememek artık zihnimi uyuşturmuştu.
Sürekli gelip geçen hosteslere inat yemek yemiyordum, verdikleri kuru açma ve son kullanma tarihine birkaç gün kalmış kekleri sevmiyordum.
***Gelen anons ile irkildim ve kemerimi bağladım, biraz sarsıldıktan sonra hareketlenme kesildi ve ikinci anons ile yolcular uçağı boşaltmaya başladı, hızlıca havalimanına ilerleyip bavulumu aldım, yolculuğa çıkmadan önce dayımı beni gelip alması için aramıştım.
Hızla sensörlü birkaç kapıdan geçip Selami dayımı beklemeye başladım, tahminen on dakika geçmişti, kafamı sola çevirdiğimde Selami dayı kan ter içinde kopuyordu. "Hoşgeldin Cemre'm" sımsıkı sarıldı, nefes alamıyordum. Selami dayı çok iyi bir insandı ailede en zengin olan kişiydi, ama çocukları yani sinsi kuzenlerim
beni çileden çıkarıyordu.Biraz hasret giderdik,"Artık evime gitmek istiyorum Selami dayı "
Sesim çok çatallı çıktı,"Bak Cemre'm kendini sakın yıpratma onlar hala senin buranda ve asla çıkmayacaklar" kalbimin üzerini işaret etti. Kafamı onaylarcasına sallayıp arabaya yürümeye başladım...Yol boyunca özlediğim ülkemi izledim, yemekleri, kültürü, insanları kesinlikle harikaydı.
Araba birden durdu, etrafıma baktığımda kendi mahallemi, kendi evimi gördüm, gözlerimin dolmasını engelleyemedim, herşey bıraktığım gibiydi, çok temiz ve düzenli gözüküyordu tek bir şey dışında, ailem...Selami dayı bana dönüp tam ağzını açacaktı ki sözünü kestim "lütfen Selami dayı artık evime girmek istiyorum, annemin babamın kokusunu zihnime kazımak istiyorum. " Selami dayının da gözleri dolmuştu ama belli etmemek için hemen arabadan inip bavulumu çıkardı. Bende iki adım ileri bir adım geri kapıya doğru yürüdüm, sırtımı sıvazlayan bir el ile omzumu silkip kendime geldim, Selami dayı kapıyı çaldı,
" Evde kim var? " derken kapı açıldı, karşımda Ji Seo'yu görmemle şaşırdım, o niye Kore'ye dönmedi diye düşündüm," Hoşgeldiniz. " tamamen sempatik bir aksan ile söylediği sözle kendime geldim kafamı sallayıp Selami dayı ile birlikte içeriye girdim.
Herşey çok düzenli görünüyordu, merdivenin yukarısında annemi görmek için baktığımda orda yoktu, keşke olsaydın, keşke erasmusa başvuru yapmasaydım, keşke onlara son defa sarılıp uyusaydım, ama olmadı.
Üzgünce etrafa bakınırken Selami dayı, "Cemre'm, güzelim bak kızım sana dediklerimi unutma, cenaze için birkaç prosedür var onları halledip geleceğim, sonra konuşmamız gerekenler var." hızlıca toparlanırken Ji Seo'yu yanına alıp kapıya doğru ilerlediler.Aynı anda başka bir yerde
--------------______------------------"Bak Ji Seo, Cemre dışarıdan çok güçlü gözükse de çok hassas bir kızdır, ben gelene kadar ona yardımcı ol, yemek yedir özellikle, sana güveniyorum " dedi Cemre'nin dayısı. Cemre'ye çok önem verdiği açıktı.
Ji Seo kafasını salladı" Merak etme Selami abi " sesi çok masum çıkmıştı,
" Hadi Cemre'm sana emanet" dedi ve evi terk etti.
--------------______------------------Yatak odasına doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladım, kapıyı açıp içeri girerken yüzüme çarpan orkide ve hanımeli kokusuyla kendimden geçtim, istemsizce yaşlar akıp gidiyor, yaşlarımla birlikte sanki ruhum da gidiyordu.
İçeri girip dolabı açtım, annemin yünlü hırkasını, babamın siyah yarım parmaklı eldivenlerini giydim, annemle babamın yatağıma yatıp anlamaya devam ettim, ağladıkça rahatlayacak gibi hissediyordum, ama gittikçe boğazım düğümleniyordu.Hıçkıra hıçkıra ağlarken birden kapı tıklama sesi ile gözyaşlarımı sildim, "Cemre iyi misin diye bakmaya geldim."
Ji Seo bana baktı ve halimi gördüğü an yanıma hızla geldi,
"Ben iyiyim Ji Seo, lütfen yalnız kalabilir miyim. "
Biraz düşündükten sonra cevap verdi," Cemre böyle yaparak daha kötüye gidersin, aşağı gel bir yemek ye, sonra konuşuruz olur mu. "
Sesi gerçekten çok naifti, reddetmemek elde değildi, ayrıca hak vermiştim, ama rahatlamayı istiyordum, boş bir odada kimsenin duymadığını bildiğim bir yerde bağıra bağıra ağlamak istiyordum, ben bunları düşünürken kolumda hissettiğim baskı ile yataktan kaldırdım, kolumu tuttuğu anda bana şaşkınca bakan Ji Seo birden alnıma elini koydu, "Senin çok ateşin var, yanıyorsun hemen kalk."Kalktığım anda üzerindeki yün hırkayı ve eldiveni çıkarmaya başladı, "Yapma" diye mırıldanırken o beni hiç dinlemiyordu. Neredeyse içlik ve pantolonla kaldım ortada, çok üşüdüm, Ji Seo kolumdan tutup aşağı indirdi ve mutfağa gittik.
Dolaptan domates, marul, salatalık, peynir ve salam çıkardı. Sandviç ekmeğini hazırladı ve önüme koydu.
"Sen yiyene kadar bakacağım. " kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Midemin herhangi bir yemeği kaldırabileceğini sanmıyordum, sandviç bana bakıyordu ben sandviçe, çok geçmeden bir ısırık aldım, sonra midem bulandı tam bırakacakken Ji Seo elimden alıp benim ağzıma sıkıştırdı. Zar zor konuşuyordum,
"Ne yapıyorsun ya, kusacağım" boğuk çıkan sesimle bitlikte ağzıma biraz daha tıkıştırdı.Sandviç biter bitmez yanıma gelip ateşimi ölçtü, 39,4 biraz fazlaydı ama çok hissetmiyordum.
"Çabuk benimle geliyorsun. "
Ji Seo kolumdan tuttu çekiştirmeye başladı,
"Bazı şeyleri zorla yapmayı bırak artık istemiyorum hiçbir şey ailem öldü anlıyor musun yaşamanın ne anlamı kaldı benim için, lütfen beni rahat bırak."
Gözlerim anında doldu, bu sırada sırtında ve bacağımda bir baskı hissettim, Ji Seo beni kucağında tuvalete yaşıyordu, biraz mırıldandım, ama nafile.Tuvalete geldiğimizde üstümü başımı çıkarmadan beni duşa oturtturdu, buz gibi suyu açmasıyla ağzımdan bir çığlık kaçtı, "Sen ne yaptığını sanıyorsun, deli misin ya donuyorum kapat şunu. "
Kaşlarımı çatıp sinirle ona bakarken o sadece konuştu,
"Kıyafetlerin ve halıların nerde?"
Sinirden kendime hakim olamıyordum çünkü başım ağrımaya başlamıştı, "sanane ya sanane benim havlumdan."Sesimi çok yükselttim, Ji Seo'nun bakışından sonra kendime geldim,
"Suyu kapattıktan sonra öyle çıkamazsın yerini söyle de getireyim."
Dedi Ji Seo, çok tepki gösterdiğim için yerini söyledim.
"Hepsi girişte bavulumun içinde. "Ji Seo gittikten sonra soğuk suyun iyi geldiğini düşündüm, iyice sirkelenmiştim, biraz vakit geçtikten sonra Ji Seo elinde kıyafet, iç çamaşırı ve havluyla içeri geldiğinde yüzüm anında kızarmıştı," Sen giyin ben dışarda bekliyorum. "
Bir an önce çıkması için kafamı onaylar biçimde salladım, suyu kapatıp işlerimi hızlıca hallettim, duştan sonra salona geçtim Ji Seo da oradaydı,
" Kusura bakma biraz dengesizim bu aralar. "
Çok sert tepkiler verip birfen ağlamaya başlıyordum, cidden biraz dengesizdim.
"Yok sorun değil ama ateşini ölçmemiz lazım. " dedi ve elinde derece ile yanıma geldi, ölçtüğümüzde 36,6 çıkmıştı, "Artık uyu Cemre çok bitkin gözüküyorsun."Gerçekten de çok yorgundum ve uyumak çok iyi geliyordu, az da olsa herşey zihnimi boşaltıyordu, olduğun koltuğa uzanıp konuşmaya devam ettim, "Burda uyuyabilir miyim kalkacak halim yok." bana gülerek bakan Ji Seo kafasını sallayıp içeriye gitti. Bende gözlerimdeki ağırlık sayesinde anında uyumuştum.
Aynı anda başka bir yerde
-----------____------------------Cemre uyumuştu, Ji Seo odadan yastık ve yorgan almak için gitti, geri geldiğinde onu uyurken gördü, yorganı üzerine örttü, yastığı da nazikçe koyuyordu ki ayağı kaydı ve yere oturdu, Cemre ile çok yakındılar şimdi. Ji Seo Cemre'ye baktığında uyurken gözünden yaş akıyordu, bu onun içini çok burktu, onu biraz daha inceledikten sonra oda Cemre'nin tam karşısındaki koltukta uyuya kaldı...
---------____---------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erasmus #Wattys2016
RomanceKapak tasarımı @yazmazdayazmaz 'a aittir. "Hayatıma giren kızlar hep acı çekti anlıyor musun, yeminimi bunca zamandır bozmadım, ama şu an zorlanıyorum, sen beni zorluyorsun." dedi, kalbimin ritmi hızlandı o an, sanki bir uçurumdan sonsuza uzanan bir...