Bölüm 10; YAKLAŞMA!! UZAK DUR!!

1.6K 212 345
                                    

"Yani iri yapısına ve saldırganlığına bakınca tamam diyorsun ama yine de insanın inanası gelmiyor. Düne kadar demirciydi ve bir anda savaşlara girip çıkmış biri oldu. Cidden merak ediyorum, acaba o gezgin tekrar ne zaman gelecek. Belki de ben onun yanına gitmeliyim ne dersin? Hey Lulu beni dinliyor musun?!"

Lulu, birkaç adım arkasından yürüyor ve tahmin ettiği gibi ona çok dikkatini vermiyordu. İlgisiz bir ses tonuyla "Aynı şeyleri tekrar edip durma. Sıkıldım artık savaşçı çıkmış işte ne var, yüz yaşında adam gençliğinde yapmıştır bir iki savaş." deyip geçti. Evan gözlerini devirdi, bunun Lulu'yu çokta heyecanlandırmadığı belliydi ama kafasından soru işaretlerini atamıyordu. Ugo, karşısına geçip "Hey usta, bana gençliğinden bahsetsene." diyebileceğin bir adam değildi. Tam tersi, belli ki o geçmişinden bahsedilmesinden nefret ediyordu. Sarot'un kafası yanına inen çekiç gözlerinin önüne geldi ve tüyleri tekrar diken diken oldu. Yine de bir yolunu bulup onunla uzun uzun konuşmak istiyordu. Her ayrıntı, her bilgi, ustası ile ilgili her şey altın değerindeydi.

Elini ensesine attı, diğer kolunu da havaya kaldırıp gerindi. Aslında bugün sahipsiz meyve bahçelerinde dolaşacak enerjisi yoktu. İşten sonra Lulu'nun gıcıklık olsun diye her zamankinden üç kat yakacak alması ve hepsini ona taşıtması yorgunluğuna tuz biber olmuştu. Yine de onu kıramamış, hatta gaza gelip onu bugün başka bir işaretli ağaca götüreceğini söylemişti. Dönüp peşinden yürüyen kardeşine tekrar baktı. Ayaklarını yumuşak çimenlere batırıp çıkartıyor, ellerini hep yanından geçtiği ağaçlara sürtüyordu. Birkaç gün önce ona "Burada neden bu kadar vakit geçirdiğini anlamaya başlıyorum. Cidden insan kendini harika hissediyor. Sanki her şey büyülü gibi." demişti. Evan'ın gülesi geldi. Lulu'yu buraya getirmesinin başının etini yemesinden başka bir sebebi varsa o da işte buydu. Meyve bahçelerindeyken Lulu'nun içindeki haşin yırtıcı, yerini sevimli bir kedi yavrusuna bırakıyor, Evan bunu izlemekten bir hayli lezzet alıyordu. Sanki tüm bu ağaçlar, bu meyveler onun duygularını ifade etmesine yardım ediyor gibiydi.

Birkaç hızlı adımın ardından abisine yetişen Lulu, onun kolundan hafifçe çekip "Annem meyve bahçelerine gittiğimizi anlamış, bu sabah bana söylediğinde şok oldum. Acaba ne zaman fark etti? Oysa uyuduğundan emin oluyordum." dedi. Evan da şaşırmıştı. Aklına o an gelen fikri kardeşi ile paylaştı. "Buraya mutlaka annemi de getirmeliyiz." Lulu bir anda ellerini göğsü önünde birbirine vurmuş, bunu nasıl kendisinin düşünememiş olduğunun şaşkınlığını atlattıktan sonra heyecanla abisinin kolunu daha da kuvvetli çekmeye başlamıştı. "Bu harika bir fikir! Ama biraz daha iyileşmesi lazım hala gücüne kavuşamadı. İlacı düzenli kullanırsa belki bir... yok yok iki ay sonra... Onu mutlaka buraya getirmeliyiz abi!" Gözleri parlıyordu. Evan aslında ne kadar tatlı ve düşünceli bir kardeşi olduğunu bir kez daha anladı. Onu bunca zamandır kendisini rahatsız eden, arzuladığı mutlak sessizlik ve yalnızlığı bozan bir parazit olarak gören kendisine bir kez daha lanet okudu. Şimdi ona bakınca taşıdığı yük yüzünden dışı kabuk bağlamış, içinde ise şekerli ve neşeli bir meyve gibiydi. Onun kabuklarını kırmak ise Evan'ın kendine biçtiği görevlerden birisiydi. Hatalarını telafi etmekten çok daha ötesini yapmalıydı. Annesine de kardeşine de ustasına da bundan çok daha fazlasını borçluydu. O artık bağı olan insanları önemseyen, onlarla birlikte yaşayan, onlar için yaşayan bir insandı ve bu yeni hayatından hiçbir şeyde tatmadığı muhteşem bir lezzet alıyordu. Günleri gittikçe daha da aydınlık olmaya başlıyordu. Artık kalbi boşu boşuna atmıyor, her çarpışında etrafındaki pas ve kirden biraz daha kurtuluyor, yeni doğan her güneşle canına can, kanına kan katıyordu. Eski hali artık bir yabancıydı. O yabancıyla alakalı her şey onu çileden çıkarttığı için artık önüne odaklanmaya karar vermişti, yaşamaya.

"Acaba onu ilk hangi ağaca götürsem." dedi Lulu. "Kızıl kayısı ağacına tırmanamaz ve pembe üzümler de biraz uzak. Hangisi daha iyi olur acaba? Hah! Buldum evet annemi şerbet meyvesine götüreceğim." Evan duraksadı. "Şerbet meyvesi mi? Meyvelerin adını mı değiştiriyorsun Lulu? Bunu yapamazsın!" Lulu'nun çok umursadığı yoktu. "Kim demiş? Osepya Kral'ı mı?" dedi dalga geçerek. Evan ise gayet ciddiydi. "Bu bahçede kral benim!" dedi kendinden emin bir şekilde. "Bana kendimi tekrarlatma, bu bahçede kurtlar bile bana saygı gösterir." Lulu abisinin bacağına güçlü bir tekme attı ve "Hadi oradan!" dedi. Evan beklemediği bu darbe ile dengesini kaybetmiş, yakındaki bir ağaca yaslanıp bacağını ovuşturmaya başlamıştı. Lulu, ona inanmadığını iyice anlaması için "Sanki burada gerçekten kurtlar varmış gibi davranmayı kes artık." diye tekrarladı. Ama Evan ısrarcıydı. "Ciddiyim onları birçok kez gördüm. Genelde ikili ve üçlü gruplar halinde geziyorlar ve kocamanlar Lulu! Ama nerede yaşadıklarını çözebilmiş değilim. Ya sürekli yer değiştiriyorlar ya da gizleniyorlar bilmiyorum." Ne kadar dil dökerse döksün Lulu anlattıklarına inanacakmış gibi gözükmüyordu. Kardeşi bir sürü şey öne sürerek bu ormanda kurtların yaşadığı tezini çürütüp duruyor, Evan ne derde desin kardeşinin akıl süzgecine takılıyor, en güvendiği deliller bir bir elinde kalıyordu. Lulu abisinin mücadelesinden sıkılmış ve ne kadar yollarının kaldığını sormuştu.

DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin