Bölüm 39; sen kılıçtan ne anlarsın

948 137 168
                                    

Tanıdık bir ses, tanıdık bir koku, tanıdık bir histi bu. Elindeki çekiç, ateşin taklit edilemez, eşi benzeri bulunamaz şarkısına ritim tutuyordu. Bu sıcaklık, terle kaplı vücudu, çekici her vuruşunda örsten koluna sıçrayan titreşim, ayakta çok durmaktan kaynaklanan o taban ağrısı ve içindeki heyecan; demirciden başka nerede olabilirdi ki? Yine de ona uzak gelen bir şeyler vardı. Bir şeyler yanlış hissettiriyordu. Çekicin ağırlığı değişmiş gibiydi, uzuvları sanki kendi kendine hareket ediyor, bir güç çekici örse vurmaktan vazgeçmesine mani oluyordu. Hem demircideki bu ışık da neydi? Her yer beyaza boyanmış gibiydi. Şu an ne yaptığını da buraya nereden geldiğini de hatırlamıyordu. Sahi, bunca zamandır örsün üzerinde ne dövüyordu? Kolunu kaldırdığında kılıcını elinde buldu; Demir Yürek.

"Çirkin bir kılıç olmuş."

Eli havada asılı kaldı. Çekiç, titreyen kolunda bir çıngırak gibi sallanıyordu. Evan başını çevirmedi, çeviremedi çünkü bu sesin sahibini çok iyi biliyordu. Oradaydı, adeta varlığını hissetmişti. Yanılmasına imkan yoktu, imkansızdı. Ustası her zamanki yerinde, şişko bedeni altında yok olan taburesinde oturuyordu. Dişlerini sıktı, burunu sessizce çekti. Derin bir nefes alıp "Kılıcıma laf etmeden kendi tipine bak. Sen az iyi huylu biri olsan lakabın kesin Çirkin Çekiç falan olurdu. Bunu bil de konuş." dedi. Evan kendini tutmaya çalışıyor, kalbinden başlayıp tüm vücudunu kaplayan o sızının kelimelerine tesir etmesine müsaade etmiyordu. Ugo güldü ve "Çirkin dedim kötü demedim." diye karşılık verdi. "Benim ilk halimden daha iyi iş çıkartmışsın." diye de ekledi.

"Rüyadayız değil mi?" diye sordu Evan. Kılıcı örsün üzerine bıraktı ve yüzünü Ugo'ya döndü. Daha fazla kendini tutamamıştı. Dolu gözleri, dişlerini gevşetip ağzını aralaması ile birlikte taşmaya başladı. Karşısındaydı işte, tam karşısındaydı.

"İki cümle kurdun ama hala bağırıp çağırmıyorsun. Çekicin elimde duruyor ama beni boğmaya falan da çalışmıyorsun. Ayrıca gülüyorsun."

Ellerini yüzüne attı ve avuç içleriyle ıslanan yanaklarını sildi. "Doğruyu söyle rüyadayız değil mi?"

Ugo eliyle sakallarını karıştırırken "Şansını zorlama, bu sefer beni kızdırmana izin vermeyeceğim." dedi. Yüzüne babacan bir gülümseme yerleştirip "Seni son kez görmeye geldim, güzel bir an olsun istiyorum anladın mı? Bu yüzden ağlamayı bırak." diye devam etti.

"Son kez mi?" diye atıldı Evan. Karnına yumruk yemiş gibi oldu. Ağlamayı bırakmasını istediği bir cümlede onu son kez göreceğinden bahsediyordu. Acı verici bir çelişki, bunu yapabileceğini zannetmiyordu.

"Bu son seferse uyanmak istemiyorum!" diye bağırdı. "Sana veda etmek falan istemiyorum!"

Evan ağlamaya devam ederken Ugo tebessüm etmeye devam ediyordu. "Cadıyı öldürdüğünü duydum." diyerek konuyu değiştirdi. Evan burnunu birkaç kez arka arkaya çekip derin bir nefes aldı. Bakışları yerdeydi.

"Tek başıma değildim." dedi.

Ugo göğsünü kabartıp elini dizine vurdu. "Aferin Evan."

Bir süre ateşin çıtırtısından başka bir şey duyulmadı. Evan ne söyleyeceğini bilemiyordu? Gözünü kaldırıp ona baktığında tek hissettiği ıstırap oluyor, bir yandan da kalbinin derinliklerinden ona güzelce veda etmek istiyordu. Daha fazla dayanamayıp, patladı.

"Sen olmadan neyi nasıl yapacağımı nereden bileceğim! Sana söylemek istediğim binlerce şey var! Seninle daha çok vakit geçirmek istiyorum! Yine bana bir şeyler fırlat, bana kız, bana bağır, hatta istersen hiçbir yere kaçmam bile! Lütfen bana bunun son olduğunu söyleme usta!"

DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin