Elini tavan havaya uçsa da girişte dikilmeye devam eden kalasa sürtüp dışarı çıkmıştı ki, birisinin "Evan!!" diye seslenmesiyle irkildi. Sokağın biraz ilerisinde Amasia ile göz göze geldiler. Nefes nefese kalmış, endişeli bakışlarını ona dikmişti. Kaç gün veya kaç saattir uyuduğunu bilmiyordu ama sanki uzun süredir bu anı bekliyormuş gibi hissetti. Kurt saldırısı, sonra Sınır Kurtları, sonra kasabanın hali ardından cadı. Sanki yıllar geçmiş gibiydi. Yüzünde gülümseme ile ona doğru birkaç hızlı adım attı. Konuşmaya başlayacaktı ki hevesi kursağında kaldı. Amasia yumruklarını beline koymuş "Neredesin sen?!" diye çıkıştı. "Yattığın yerde bulamayınca meraktan öldüm!"Evan öylece kalakalmıştı. Şoku atlatamamıştı ki sokağın ucunda Daniel belirdi. Belli ki koşuda geride kalmıştı. Amasia'nın yanından göğsünü kabartarak ve sert bir bakış atarak geçti. Nefeslerini normalleştirmeye çalışıyor, yorulmamış gibi yapıyordu. Öfkeli bir şekilde "Sana demircidedir demiştim, senin yüzünden Sahipsiz Meyve Bahçeleri'ni dört döndük!!" dedi.
Amasia gelişine bir tepki vermediği Daniel'in bu çıkışının altında kalacak gibi gözükmüyordu. Sert bir şekilde ona dönüp "Zırhını giyerken ve saçını tararken zaman kaybetmekten bahsetmiyordun ama!" dedi.
Evan tartışmanın daha fazla uzamamasını amaçlayarak ellerini kaldırdı ve "Çocuklar sakin olun." dedi. "Sadece buraya gelmek istedim çok büyütmeyin."
Bu söylediğiyle gergin atmosferin hedefi bir anda kendisi olmuştu. Amasia "Vücudun bu haldeyken dolaşmanın sırası değil!" dedi ve "Sen hiç aklınla hareket etmez misin?!" diye sordu. Daniel'in ise derdi bambaşkaydı. "Çıkarken beni uyandırmadığına inanamıyorum Evan! Seni Efendi Ugo'nun yanına ben getirecektim!" dedi ve sitem edercesine yüzünü başka bir yöne çevirip geri eski haline getirdi.
Evan dayanamayıp bir kahkaha attı. Yaralarının sızlaması ile tökezledi ama Daniel ve Amasia bu kez onu zamanında yakalamayı başarmıştı. Daniel'i de bir gülme aldı. "Cadı seni fena benzetmiş demirci." dedi ama Amasia avuç içini sertçe Daniel'in zırhına vurdu. Daniel beklemediği ve sebebini anlamadığı bu tepki karşısında şaşkınlıkla başını çevirdiğinde Amasia'yı öldürecekmiş gibi kendisine bakarken bulmuştu. Amasia, Evan'ın bu yaraların hepsini kendisini kurtarmak için aldığını biliyor, bu yüzden de ona her baktığında bile içi acıyorken Daniel'in bunu şaka konusu haline getirişinden hiç hoşlanmamıştı.
Endişeyle az önce düşeyazan Evan'a döndü ve "İşte bundan bahsediyorum bak ayakta zor duruyorsun, dinlenmen gerek." dedi.
Evan doğrulduktan sonra kollarını dostlarının avuçlarından sertçe çekerek özgürlüğünü tekrar kazandı. Yüzünde bir gülümseme vardı. İçi neşe ile doluydu. Ellerini dostlarının omuzlarına koydu.
"İyiyim dedim, korkmayın bana bir şey olmaz."
Kaçmak zorunda oldukları bir şey yoktu, kovalamak zorunda oldukları bir şey yoktu, gitmek zorunda oldukları bir yer yoktu, kimseyi de beklemiyorlardı. Sadece sokağın ortasında öylece duruyor ve gülüşüyorlardı. Huzur içindeydiler.
Daniel de elini Evan'ın omzuna atmıştı. Konuşacak yüzlerce şeyleri vardı belki ama sustular ve birbirlerine baktılar. Babasının intikamını almıştı. Yemini son bulmuştu. Bu savaşa tek dostu ile gitmiş ve zaferle dönmüş oluşu içini kıpır kıpır yapıyordu. Artık kendisini babası gibi Evan'ı da Ugo gibi görüyor, her boş bulduğu saniyeyi beraber savaştan savaşa atladıkları hayallerle dolduruyordu.
Amasia'nın iç dünyası ise tanımlanabilecek durumda değildi. Bu durumu özetleyecek bir kelime mevcut olmadığı gibi yüzlercesi yan yana da gelse, paragraflar da yazılsa, tekrar tekrar okunup düşünülse de anlamlandırılamazdı. O ki ömrü boyunca zehir zemberek anıları işkence edilir gibi tekrar tekrar yaşamış, sonra bu acıyı ona çektiren kişi ile tanışıp hiç ummadığı, ölümü beklediği bir anda öldüğünü sandığı sevdiği insan tarafından kurtarılmıştı. Ve şimdi o çocuğun eli omzundaydı, hem de ne tutuşuyor ne de kül oluyordu. Neydi bu? Mutluluk denip geçilemeyecek çok daha ötesinde anlamlar taşınan bir duyguydu. Bu boğulmak üzereyken bir deniz kızı görmekle bile kıyaslanamaz destansı bir andı onun için. Ama o şu an sadece Evan'ın şapşal gülümsemesini izliyordu. Mevsim değişmişti, mutluluk gözyaşları yağacaktı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)
FantasyFantastik #9 (11.11.2019) Gizem #1 (30.03.2020) "Bilemeyiz, belki de biz doğmadan çok çok önce kurulmuş bu bağlar şu an bile insanları, olayları, farklı dünyaları birleştirmeye devam ediyor. Zamanın silgisinin ulaşamadığı, hayatın ta kendisi etrafın...