Eve doğru yürürlerken Evan, Amasia'dan ayrılıp Chibi'nin yanına uğrayacağını söyledi. Tam şu anda kafasına takılan bir soruyu ona sormayı ve bu sefer ne yapıp edip cevabını almayı planlıyordu. Evlerinin bulunduğu sokağa kadar Amasia'ya eşlik ettikten sonra kendi yoluna döndü.Kasaba hala ölülerine yas tutmakla ve binaları onarmakla çok meşguldü. Daniel'in ara ara insanların nabzını tutmak için yaptığı yürüyüşlerin sonucunda kimsenin Amasia'dan haberdar olmadığını biliyorlardı. Herkes sadece cadıdan bahsediyor, ona lanet okuyor, ona sövüyordu; olması gerektiği gibi. Evan, ağlayışları ve haykırışları dinleye dinleye, yıkılan binalara girip çıkan mecali kalmamış insanları izleye izleye yalnız başına yürüdüğü o sokakta, bir kez daha anlamıştı bir cadının ne kadar acımasız olabileceğini. Dişlerini sıktı. Hala ara ara İris'in kahkahası kulaklarını tırmalıyor, Ugo'nun kan içindeki bedeni gözleri önüne geliyordu. Onu öldürmek kimseye yetmemişti, bunun farkındaydı. Ölümden çok daha fazlasını hak ediyordu. Özellikle de böyle yalnız olduğu zaman gelen habis hisler onda cadıya çiviler çakmak, kafasını sulara daldırıp yavaş yavaş boğmak, onu kazanlarda pişirmek isteği uyandırıyor; hala atlatamadığı öfke krizlerini tetikler gibi oluyordu. Hüzün yavaş yavaş bedenini ele geçiriyordu ki biri ona seslendi.
"Çocuk!"
Kafasındaki düşüncelerden sıyrılıp sese doğru döndüğünde hiç beklemediği bir insanla karşılaşmıştı. Tamak, dört beş adım arkasında, sokağın ortasında dikilmiş, ona bakıyordu. Uykusuzluktan mı ağlamaktan mı bilinmez kıpkırmızı kesilmiş ve damarlar meydana çıkmış gözleri bir hayli şişmiş, altlarında ise kararmalar meydana gelmişti. O dik duruşundan da sivri simasından da eser kalmamış, yıkıldı yıkılacak bir duvarı andırırcasına titriyordu. Dişlerini sıktı, eli ile tıraş olmamaktan uzamış hafif kirli sakallarını kaşıdı. Konuşmaya çalışıyor ama bir türlü ağzını açamıyor gibi bir hali vardı.
Evan bir süre onu böyle izledikten sonra ciddi bir ses tonu ile "Benim bir adım var." dedi. Sokaktakiler işlerine ara vermiş, herkes merakla bu ikilinin arasında geçecek konuşmaya kulak kesilmişti.
"Biliyorum." dedi Tamak. Sesi korkunç çıkıyordu. "Adını çok iyi biliyorum Evan. Hepimiz biliyoruz."
Evan bu konuşmanın nereye gideceği ile alakalı meraklanmaya başlamıştı. Tamak'ın ondan ne gibi bir isteği, ona söyleyecek neyi olabilirdi ki. Etrafındaki tüm insanların da ona baktığını sezebiliyor, ama tepki vermemeye çalışıyordu.
"Tüm ailem öldü çocuk." diye konuşmaya başladı Tamak.
Evan, Tamak'ın gözlerinden yaşlar dökülmeye başlaması ile şok oldu. Evan'a mı yoksa boşluğa mı baktığı belli olmuyordu. Dayak yemiş gibi bir sağa bir sola seyreden adam birden yumruklarını sıktı ve derin bir nefes aldı. İki büklüm olmuş vücudunu dikleştirmeye çalıştı. Konuşmasına devam etmeye hazırlandığı çok belli oluyordu ama Evan kendi iç dünyasını zor zapt ettiğinden kaldıramayacağı bir şeyin yaşanması korkusuyla ortamı terk etmeyi mantıklı buldu.
"Ben de ustamı kaybettim." dedi ve "Hepimiz acı içindeyiz. Senin için de çok üzgünüm." diye ekleyerek arkasını döndü. Yürümeye devam edecekti ki, Tamak onun kaçmasına izin verecek gibi durmuyordu.
"Patlamaların her yanı sardığı o günde, askerler tozu dumana katarcasına at sürerken, tüm kasaba kaos içindeyken, evime koştum."
Derin bir nefes alıp devam etti.
"Evime koştum ama sokağın yarısı yıkılmıştı bile. Her yerde ateş vardı, duman ve toz vardı. Evimi söndüremedim, yardım isteyecek tek bir kişi bile bulamadım, bağırdım çağırdım ama ateşlerin içinden hiçbir cevap gelmedi. Öylece yanan evimi seyrettim, kimseyi kurtaramadım. Hepsi öldüler işte, karım ve üç çocuğum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)
FantasiaFantastik #9 (11.11.2019) Gizem #1 (30.03.2020) "Bilemeyiz, belki de biz doğmadan çok çok önce kurulmuş bu bağlar şu an bile insanları, olayları, farklı dünyaları birleştirmeye devam ediyor. Zamanın silgisinin ulaşamadığı, hayatın ta kendisi etrafın...