Hava hafif hafif kararmaya başlamıştı. Koca avizenin gücü yettiği kadar aydınlattığı yüksek tavanlı geniş mekan masalarla doluydu. İnsanlar kılıç ve kalkanlarından soyunmuş bir şekilde bu loş ortamda gürültü kıyamet yemek yiyip eğleniyorlardı. Yume, iki elini de masaya vurup ayağa fırlayıverdi.
"Sonra birden bir acayip şey oldu ve hepimiz uçuşuverdik! Nasıldı biliyor musunuz? Aynı anda her yerimden ittirilmiş gibi oldum! Daha önce hiç böyle güçlü bir darbe hissetmemiştim! Şimdi patlama diycem ama ne ses vardı ne bir ışık, çok acayipti ya."
Daniel, tavuğun çatalı sapladığı kısmını dikkatlice bölüp ağzına götürdükten sonra aynı zarafetle çiğneyip yuttu. Bıçağı karşısında bağırıp duran kıza doğrulttu.
"Bunun burada ne işi var Evan?"
Evan bir süredir bu tepkiyi bekliyormuşçasına başını salladı. Bıkkın bakışlarını Daniel'e çevirip ağzına çoktan doldurmuş olduğu büyük lokmayı çiğnemeye devam etti. Yutmasının uzun sürmesi biraz rahatsız edici olmuştu.
"Bölmesene Daniel, önemli bir şey olmuş onu anlatıyor işte."
Daniel iç çekti. Canının sıkıldığını çok belli eden bir ses tonuyla "Sonra sülük gibi yapışmasa bari." deyip tekrar yemeğine döndü. Yume bunun üzerine elini Daniel'in suratına bir hayli yaklaştırıp sallamaya başladı.
"Kardeş, burada karşındayım ve seni duyabiliyorum biliyorsun değil mi?"
Evan iç çekti ve Yume'ye "Sen ona aldırma Yume. İnsanlarla iletişime geçmede sıkıntıları var. Devam et lütfen, ben dinliyorum." dedi.
Yume, birkaç saniye beklemediği bir tepki almışçasına Evan'a baktıktan sonra suratında bir gülümseme ile onun kafasına davrandı. Hunharca, zaten darmadağınık saçları birbirine katıyor, kendince Evan'ın başını okşuyordu. Tekrar yerine oturup kıkırdadı.
"Sen ne tatlı şeymişsin be!"
Evan kalakalmıştı. Suratının önüne düşmüş saçlarını kendince düzelttikten sonra, dudaklarını ısırır halde bakışları bir kendine bir masaya gidip gelen Amasia'ya baktı. Suratının neden kızardığını çok düşünmeden Yume'ye döndüğünde onu yemeğe saldırır halde buldu. Çatal ve kaşığın ne işe yaradığını bilmiyormuşçasına ve açlıktan çıkmış gibi elini tavuğa daldırıyor, ardından ağzına yer kalmayana dek ekmek ve sebze tıkıştırıyordu. Daniel bıçağı aynı şekilde Yume'ye doğrulturken bu kez tiksinti dolu bakışlarını önüne eğmişti.
"Bunun tam olarak hangi kısmını insan kabul edip iletişime geçmem lazım acaba?"
Evan nedense cevap verememişti. Neredeyse yanaklarını patlatacak koca lokmasını tek seferde yutmaya çalışınca, yumruğunu göğsüne vurmaya başladı. Gözleri kapalı su bardağını ararken birkaç şey devirmiş, masayı birbirine katmıştı. Boğulmaktan kurtulduktan sonra bardağı masaya sertçe vurup tekrar şahlandı.
"Ondan sonra birden herkes kaçışmaya başladı!!"
Artık Daniel muhatap bile olmuyordu ama Evan pes etmemişti. Elini havaya kaldırıp onu durdurdu.
"Bir dakika bir dakika! Nerede kalmıştın hatırlayamadım."
"Ya işte patlama olup da herkes yere düşmüştü ya."
Evan başını salladı.
"Hah! Sonra herkes koşuşturmaya başladı! O balkondakiler bile ne olduğunu anlayamadılar çok acayipti, neyse sonra biz de sınav mınav kalmayınca dışarı çıktık bir de ne görelim herkes birbirine sarılıp ağlaşıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)
FantasiaFantastik #9 (11.11.2019) Gizem #1 (30.03.2020) "Bilemeyiz, belki de biz doğmadan çok çok önce kurulmuş bu bağlar şu an bile insanları, olayları, farklı dünyaları birleştirmeye devam ediyor. Zamanın silgisinin ulaşamadığı, hayatın ta kendisi etrafın...