Kasabanın eski halini alması zaman alacaktı. Binalar tekrar dikilse de kaybolan hayatlar geri gelmeyecekti. Bu dünyada bazı şeyler öylesine büyüktür ki diğer şeylerin varlığı yanlarında ezilir ve yok olur. Buna bu kasaba her şeyiyle bir kanıttı. Zırhlı askerler her tarafta atları ile dört dönüyor, bir kısmı can sıkıntısından mı merhametlerinden mi bilinmez binaların onarılmasına yardım ediyordu.
Evan'ın ise istirahat ettiğinden emin olunuyordu. Yaralarını saran asker gün aşırı uğrayıp onu kontrol ediyor, vücudundaki yanıklara meyve bahçesinden bulduğu bitkilerden ilaçlar sürüyordu. Bandajları annesi tarafından değiştirilip, vücudu güzelce temizleniyordu. Ufak tefek kaçma çalışmaları ise hep elinde patlıyor, Lulu geçen hafta yaşanan demirci vakasından sonra gözünü bir saniye bile abisinin üzerinden ayırmıyordu. Askerler her gün kendileri için pişirilen çeşit çeşit yemekten onlara da getiriyor, cadıyı öldürdükleri için bunları hak ettiklerini söylüyorlardı. Daniel, ara sıra dolaşmak veya kasabada olan biteni kontrol etmek için dışarı çıksa bile, geri kalan zamanı sanki o ailenin bir ferdiymişçesine Evan'ın yanında geçiriyordu. Askerlerin eve her gelişlerinde burnunu havalara dikip böbürlenmeye başlıyor, bu hali Evan ve annesi hariç herkesin bir hayli gıcığına gidiyordu. Evan dışında iyi anlaşabildiği tek kişi de yine Lamia'ydı. Ona sanki bir kraliçe gibi muamele etmesi, onunla konuşurken başını öne eğmesi, orada kalmasına müsaade ettiği her dakika teşekkürler ve iltifatlar yağdırması Evan'ı kahkahalara boğuyordu. Ufak bir fikir paylaşımı yaptıktan sonra Amasia'nın kasabalıdan saklanması gerektiği sonucuna ulaşmışlardı. Yani o küçük, sessiz, fakir, eski ev insanlarla, kahkahalarla, yemekle ve muhabbetle dolmuştu.
Amasia sessizliğini bozmayı çoğu zaman beceremiyor, bu kadar insanla birlikte olmak üzerinde tahmin edilemez bir baskı oluşturuyordu. Annesinin oğlunun yaralarını her görüşünde aynı şiddetle döktüğü göz yaşlarını izliyor, hemen ardından Daniel'in esas duruşa geçip sanki oradaymış gibi Evan'ın cadı ile savaşını anlatmasını, ardından Evan ve Daniel arasında "sen daha iyiydin" "hayır sen daha iyiydin" şeklinde başlayıp her nasılsa "ben daha iyiydim" "hayır ben daha iyiydim" diye devam eden konuşmalarını dinliyordu. Annesi çoğunlukla Evan uyurken Amasia'nın yanına gelip ona sorular soruyor, gülümsemesiyle onun titrek ve gergin bir şekilde verdiği kısa cevaplara rağmen konuşmayı sürdürmeye çalışıyordu. Annenin bu iyi tavrı, kasabayı bu hale getiren kişi olduğunu bilip bilmediğinden şüphe etmesine sebep oluyordu. Bir süre sonra bunun sebebinin ne olduğunu anladı, çünkü o Evan'ın annesiydi, kasabadan çok daha fazlasını bilip ona kalbini açan çocuğun annesi. Bir gün konuşurlarken aniden sarılıp "Oğlumla arkadaşlık yaptığınız için size minnettarım." demişti. Amasia içinde hissettiği muazzam his ile göz yaşlarına boğulunca Lamia ne yapacağını bilememiş ardından o da ağlamaya başlamıştı. Kendi annesini hatırladı. Artık yüzünü, hatta sesini bile zor anımsadığı annesini. Ne kadar da özlemişti bir annenin sıcaklığını. Evan'ın ses ile uyanıp annesini Amasia ile ağlaşırken bulduğunda yaşadığı şaşkınlık da görülmeye değerdi. Onun dışında, Daniel ile sürekli atışmalarını da saymazsak, yoğunluktan fırsat buldukça Evan'ın yanına gidiyor ve nasıl olduğunu soruyordu. Evan'ın ona sorduğu soruları ise etraflarındaki insanlar yüzünden gerilip düzgün cevaplamıyor, ya sadece başını sallıyor ya da basitçe geçiştiriyordu. Evan'ın kardeşi Lulu'yla ise sadece birkaç kelime etmişlerdi. İkisi de evin küçük olmasından ötürü sık sık göz göze geliyor ama bakışmadan yüzlerini çeviriyorlardı. Lulu'nun soğuk tavrı zaten ağzını kırk yılda bir açan Amasia ile aralarına bir duvar örüyordu.
Lulu zırt pırt içeri birilerinin girmesinden hoşlanmıyor, gelenlerle uğraşıp duruyor, askerler ona çocuk muamelesi yaptıklarında deliye dönüyordu. Çoğu kez askerlerle beraber Daniel'i de kovmaya çalışsa da başarılı olamıyordu. Zırhını ve kılıcını pencereden dışarı attığında neredeyse birbirlerine gireceklerdi. Ne zaman kavga etseler Annesinin müdahalesi ile Daniel esas duruşa geçiyor Lulu bu duruma daha da öfkelenip saçlarını yoluyordu. Olay hep annesinin Daniel'e süresiz izin vermesi ve Civciv'in şiir okurmuş gibi bir şeyler söylemesi ile son buluyordu. Annesi söylenenlerden mutlu oluyor, o da bu sefer kibar ve beyefendi olduğundan bahsetmeye başlayınca Amasia ve Lulu'nun suratları düşüyordu. Lulu bir ara bıçak zoruyla askerleri çatıyı onarmaya çıkarınca başta herkes şok oldu. Evan ve annesi mahcubiyetlerini ve teşekkürlerini iletirken Daniel bağlantıyı nasıl kurdu ise çalışan askerlere cadıyı öldürüşünü tekrar tekrar anlatıyor, başlarını şişiriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)
FantasyFantastik #9 (11.11.2019) Gizem #1 (30.03.2020) "Bilemeyiz, belki de biz doğmadan çok çok önce kurulmuş bu bağlar şu an bile insanları, olayları, farklı dünyaları birleştirmeye devam ediyor. Zamanın silgisinin ulaşamadığı, hayatın ta kendisi etrafın...