Bölüm 14; adın ne? bir adın var değil mi?

1.4K 197 240
                                    

Kızın sesi kulaklarında çalkalandı Evan'ın. Son enerjisi ile kafasını ağaçtan çıkardı. Gözlerine inanamadı, kız elinde ufak bir sopayla yanmış ve kapkara olmuş kütüğün yanında yere çömelmiş oturuyordu. Bir yere gitmemişti, hala dün gece bıraktıkları yerdeydi.

Kız, Evan'ı görünce hemen ayağa kalktı ve bir adım geri çekildi. Ucu sivri çubuğu sıkıca vücudunun yanında tutuyordu. Simsiyah elleri onu ele veriyor, kömüre dönmüş odunlarla uğraştığı her yerinden belli oluyordu. Evan kurtların yerine kızı gördüğü için rahatlasa da şaşkındı. Ona fazla yaklaşmaması gerektiğini dün geceki çığlık krizleri sayesinde iyice tecrübe etmişti bu yüzden de ne demesi, nasıl bir tepki vermesi gerektiğini tam olarak bilemiyordu. İlk iş olarak arkasına saklandığı ağaçtan çıkarak ona doğru bir adım attı ama kız buna mukabil üç adım geri kaçmıştı. İnsanlarla adamakıllı diyalog kurmaya başlayalı bir ay kadar olan Evan'ın çok pratiği yoktu ve karşısındaki insan da birtakım garip haller içinde olduğu için durum gittikçe daha bir arapsaçına dönüyordu. Gözü tekrar dünkü ateşin kalıntılarına takılınca en azından laf açacak bir bahane buldu. Soğuktan, yorgunluktan ve acıdan zangırdayan kolunu güç bela kaldırıp, titreyen parmaklarından biri ile gösterdi ve "O odunları tekrar yakamazsın." dedi. Kız sanki işaret edilen yerde hiçbir şey yokmuş gibi söylenileni görmezden gelip, biraz da sert bir şekilde "Neden geri geldin?" diye sordu. Evan afallamıştı. Ömrünün büyük bir kısmını bu ağaçlar arasında geçirmiş olduğu için böyle bir sorunun ona yöneltilmesi abes olduğu kadar hadsizlik de sayılabilirdi. Kendince burada bulunma hakkına herkesten fazla o sahipti. Kısa süre önceye, Lulu'ya bahçeyi gezdirmeye karar verene kadar burada dolaşan tek insan olduğu için kimseyle bu tarzda bir diyalog içine girmemiş, bu yüzden de neden sürekli Sahipsiz Meyve Bahçeleri'ne gelmeyi sürdürdüğünü de açıkçası pek fazla düşünmemişti.

Şaşkınlığından sıyrılıp zaten cevabına sahip olmadığı bu soruya bir soruyla cevap vermeyi uygun buldu. Çoktan yoluna gitmiş olacağından emin olduğu kızın burada, dün bıraktıkları aynı noktada oluşu merakını tekrar alevlendirmişti. Bu sefer belli ki çığlık da atmıyordu. Bundan cesaret aldı. "Sen neden hala buradasın?" Bir süre öylece durdu ama kızın cevap vermeye niyeti yok gibiydi. Ne onu ne de cevabını bekleyecek mecali kalmamıştı. Yaraları ve şişlikleri yüzünden ayakta zar zor duruyordu. Kızın olmasını veya rahatsızlığını umursamadı, sırf o rahat etsin diye başka bir yere gidecek gücü yoktu. Evan, ağaçtan destek alarak biraz daha ilerledi ve boş alana ayak bastı. Yere oturup sırtını ağaca verdi. Yavaşça kafasını yaslayıp gözlerini kapattı. Oturması ile rahatlayan bacaklarını uzattı. Ayak tabanlarından gövdesine doğru tatlı bir rahatlama hissi dalgalandı. Kız, Evan'ın darmadağın olmuş suratını görünce elindeki sopayı yavaşça bıraktı. Yine de adım adım geri çekilişi, sırtı bir ağaca değene kadar devam etti. Aynı Evan gibi oturdu ve yaslandı. Evan'ın yüzüne, giysilerindeki kan lekelerine, kolundaki çiziklere ve morluklara bir süre baktı. Rüzgarın kesilmesi ile kıpırdaşmayı kesen yapraklar sanki ikisinin arasındaki uzadıkça uzayan sessizliğe biat ediyorlardı.

Evan hareketsiz kalınca acıları biraz olsun dinmiş, yorgun bedeni uykuya dalmaya başlamıştı. Bir anda sürtünmeye benzer bir sesle gözlerini açtı. Bedenini yavaşça doğrulttu ve elinin dışı ile gözünü ovuşturarak başını çevirdi. Kız, ateşin yakıldığı yere bir hayli yaklaşmış, eline tekrar aldığı çubuk ile külleri ve toprağı karıştırıyordu. Bunu konuşma için fırsat bilerek şansını tekrar denemek istedi. "Bugün ateş yakamayacağım için kusura bakma." dedi olabildiğince dostane bir tavır takınarak. Kız hafifçe dudak bükmüş, hiçbir şey söylemeden çubuğu ile toprağı karıştırmaya devam etmişti. Kız,Evan'ın sırtını ağaçtan ayırması ile elindeki sopayı durdurup gözlerini ona dikti. Her an gözden kaybolacak, kaçıp gidecek bir sokak kedisi gibi en ufak şeylere bile panikle tepki veriyordu. Bu durum Evan'ı bir hayli geriyor, yorulmuş vücudu uyum sağlayacak enerjiyi bulamıyordu. Bu güvensiz bakışma bir süre daha devam ettikten sonra kız, çok önemli bir işmiş gibi tekrar külleri karıştırmaya başladı. Evan kendini aptal gibi hissediyor, bir yanı bu kasvetli atmosferden aşırı rahatsız olduğu için hemen kalkıp gitmek istiyor, meraktan kuduran diğer yanı ise bazı cevapları arzuluyordu.

DEMİR BAĞLAR - KOR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin