Arabadan indiğimde korkuyla etrafa bakındım. Kafe, park ya da alışveriş merkezine gideriz diye düşünürken beni dağda bir eve getirmişti. Şehirden uzaktaydık ve bunu düşününce ürperti geliyordu. "Burası neresi ?"
"Tertemiz hava ve sadece ikimiz varız. "
"Beni buraya neden getirdin ?"
Yanıma geldi. "İçeriyi görmek ister misin ?"
"Ne zaman döneceğiz ?"
"Evi bulmam zor oldu. Hiç girmedim ben de. Umarım güzeldir. "
"Ediz, neden sorularıma cevap vermiyorsun ?"
"Bizi bulamayacakları için burayı seçtim. Seni buraya getirdim, çünkü artık beraber yaşayacağız. Birbirimiz için yaşayacağız. Ve bir daha da geri dönmeyeceğiz. " sırayla tüm sorularım cevapladıkça ben gittikçe paniğe kapılıyordum. Korkuyla titredim ve birilerini görme umuduyla etrafa bakındım ama dediği gibi bizden başka kimse yoktu. Bu iyice paniğe kapılmama neden oldu. Ne yapacağımı bilemeyerek ona döndüm.
"Beni geri götür. "
"Bu asla olmayacak. "
"Beni zorla burada tutamazsın. "
"Aslına bakarsan, yapabilirim. " dedi alayla gülümserken.
"Senden nefret etmek istemiyorum. O yüzden beni geri götür ve bunlar olmamış gibi davranalım. "
"Arda seni özleyecek. " dudaklarını büzdüğünde çaresizce kalakaldım.
"Bagajda yiyecek bir şeyler var. " dedi ve arabanın arkasına doğru yürümeye başladı. Bagajın kapağını açtığında ben de koşmaya karar verdim. Ediz ayak seslerimi duymuş olmalı ki başını kapağın arkasından çıkararak bana baktı. Tekrar önüme dönüp ağaçların arasına daldım. Kıyafetlerime takılan çalılıkları umursamayacak kadar korkmuştum ve nefessiz kalmıştım. Arkamdan Ediz'in bağırdığını ve koştuğunu duyabiliyordum.
"Ece ! Hemen dur ! Nasıl istersen öyle olacak. Söz veriyorum !"
Birden durdum ve saçlarım önüme düştü. Hızla kalkıp inen göğsüme elimi götürdüm ve gözlerimi kapatıp dua etmeye başladım. Umarım, sözünü tutar. Ne olur, tutsun...
Kaçabilirdim aslında. Ama koşmaya devam edersem ya beni yakalayıp zorla eve sokacaktı, ya da ben ormanda kaybalacak ve kurtlara yem olacaktım. Şehrin yolunu bilsem de oraya kadar dayanamazdım zaten. Tek çarem sözüne güvenmekti. Yanıma gelerek kolumu tuttu. Parmakları tenime acıyla batarken başını kaldırdım. Nefes nefese kalmıştı ve gülümsüyordu. Bir zamanlar hayran kaldığım gülümsemesi şimdi beni korkutuyordu. Garip ve berbat bir durumdu.
"Aferin Ece. "
"Bana annemmiş gibi davranma. " diye tısladım önüme düşen dağınık saçlarımın arasından.
"Neden ? Annenle ortak noktamız var. İkimizden de nefret ediyorsun. "
"Hayır. İkinizi de seviyordum ama bugün senden nefret etmeye başladım. Mutlu musun ?"
"Henüz değil. " tuttuğu kolumla beni eve doğru çevirdi ve yarı çekiştirerek yürümeye başladı.
Saçlarımı sinirle arkaya attım. Onun hızına yetişmeye çalışırken önümü görmeme engel oluyorlardı. "Sözünü tutmalısın. "
"Ne sözü ?" Sesindeki alaycı tona aldırmayarak konuşmaya devam ettim.
"Ben nasıl istersem öyle olacaktı. Öyle demiştin. "
"Ve sen de inandın. Öyle mi ?"
"İnanmak istedim. "
"Haberin olsun diye söylüyorum, burada ben ne istersem o olacak. Sözü falan unut. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçekle Yüzleşmek
RomanceArda'nın sırları, Ediz'in geçmişi, Ece'nin duyguları, Ezgi'nin ailesi... Aşk, dostluk ve aileyle ilgili duymak istemediğimiz gerçekler canımızı ne kadar yakabilir ? İhanetler ve yalanlarla nereye kadar baş edilebilir ? Her şeyin ortasında bir genç...