Üstüme kırmızı, derin sırt dekolteli, mini bir elbise giydim. Aynı renkte cırtlak kırmızı ruju dudaklarıma sürüp gözlerime eyeliner çektim. Ayaklarımdaki ayakkabılar beni olduğumdan daha uzun gösteriyordu ve elime aldığım çantamla aynı renkteydiler. Siyah.
Taksiden indiğimde gözlerim restaurantın tabelasına takıldı yine. İsmim yazılıydı ve bu restaurantın Ediz'e ait olması daha da canımı sıkıyordu. İçeri girdiğimde cam kenarındaki çift kişilik masalardan birine oturdum. Oysaki bugün kimseyle buluşmayacaktım. Birkaç kadeh içip eski arkadaşlarımı gözetleyecek sonra da eve dönüp uyuyacaktım.
Gelen garsona siparişlerimi verip sırtımı sandalyeye yasladım. Birkaç masadan kahakaha sesleri yükseliyordu. Ağlayan bebek sesleri ve duyduğum küfürler kulaklarımı tırmalıyordu. Tüm bunlara da küçük sahnede şarkı söyleyip çalan grubun sesi baskın çıkmaya çalışıyordu. Gözlerimi kapattım. Tanıdık kimseyi görememek canımı sıkıyordu. Tekrar açtığımda kapının önünde Ezgi'yi gördüm. Kapıdaki görevliye ceketini verdikten sonra tıpkı eskiden olduğu gibi kalçalarını sallayarak tuvaletin hemen yanındaki odaya girdi. Uzaktan tabelayı zar zor seçebildim. 'Müdür' yazıyordu. Yani Ediz'in odası.
Birkaç saat boyunca odadan birinin çıkmasını bekledim. Bir yandan da bu kadar uzun süre başbaşa ne yaptıklarını merak ediyordum. Bu esnada da kaçıncı olduğunu bilmediğim kadehimden büyük bir yudum aldım. Başım dönüyor ve insanları çift görmeye başlıyordum. Kollarımı masaya dayayarak ayağa kalktım ve masaların arasında ilerlemeye çalıştım. Birine çarptığında peltek gibi özür diledim.
Aklımdakiler sinirlerimi bozuyordu. Ediz ve Ezgi Arda'nın bilmediği bir ilişki yaşıyorlardı. Önceki gün Ediz'in Arda'ya nasıl davrandığını hatırladım. Normalde sevdiği kızla evli diye Arda'ya düşman kesilmesi gerekmez miydi ? Ezgi'nin Arda'ya ihanet ettiğini düşünmek öfkelenmeme neden oluyordu. Sevdiğim adamı koruma içgüdüsüyle doluyordum ki onca yaşananlardan sonra bu biraz tuhaf geliyordu.
Kulağıma uğultu gibi gelen garsonun uyarılarını duymazdan gelerek kapıyı açtım ve Ediz'in odasına girdim. Büyüktü ve deri koltukların yanında ahşap bir çalışma masası duruyordu. Perdeler kapatılmış, loş ışığın altında Ediz ve Ezgi oturuyordu. Ezgi çalışma masasının kenarına yaslanmış, arada Ediz'in üstüne eğiliyor ve kahkahalara boğuluyorlardı.
"Vay canına, roller değişmiş. " diye araya girdim ve kapıyı arkamdan çarparak kapattım. İkisi de şaşkınlıkla bana bakarken Ezgi masadan indi ve Ediz'in arkadına geçti.
"Benim yerimde Arda mı var şimdi ha ? Onun çevresindeki insanları mı engelliyorsun Ediz ? Tabi buna da en yakınındakinden başlıyorsun. Karısından, aşkından. Tıpkı benden Arda'yı aldığın gibi."
"Sen ne saçmalıyorsun ?" Ediz kaşlarını çatarak bana bakarken ayağa kalktı ve Ezgi'yi arkasına iteledi. Sanki onu benden korumaya çalışır gibi, karşılarında yırtıcı bir hayvan duruyormuş gibi...
"Arda'ya ihanet ediyorsunuz ! "
"Kimse kimseye ihanet etmiyor. Ezgi benim karım. " Ediz'in sözleriyle donakaldım. Dediklerine anlam vermeye çalışırken bir yandan da aklıma hücum eden sorularla boğuşuyordum.
"Şu küçük kız, Ece. Arda'ya baba diyor. " soluğumu tutmuş açıklama yapmalarını beklerken Ezgi saklanmayı bırakarak üç uzun adımda karşıma dikildi. Yüzündeki ifade ise aklıma kazındı. Biraz acıma, hüzün, özlem, bir parça da neşe. Fark ettim de son cümlem biraz yemek tarifine benzedi.
"Sen fazla dramatik türk dizisi izlemişsin. " diye mırıldandı boğuk sesiyle. Kollarını boynuma dolamış beni boğar gibi sıkıyordu. Canım yansa da hiç bir tepki vermeden ayakta durmaya çalışıyordum. Başım dönüyordu ve ayaklarım uyuşmaya başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçekle Yüzleşmek
RomanceArda'nın sırları, Ediz'in geçmişi, Ece'nin duyguları, Ezgi'nin ailesi... Aşk, dostluk ve aileyle ilgili duymak istemediğimiz gerçekler canımızı ne kadar yakabilir ? İhanetler ve yalanlarla nereye kadar baş edilebilir ? Her şeyin ortasında bir genç...