Ediz'in ağzından...
Kıyafetleri doldurduğum çantayı kapının yanına bıraktıktan sonra tezgahın üstündeki kahve fincanlarından birini alarak Ece'nin yanına gittim. Koltukta oturuyordu ve çaresizce camdan dışarısını seyrediyordu. Bir şey yapacağı için korkmuyordum çünkü umutlarının tükendiğini ben de fark etmiştim. Zaten sürekli dibinde olduğum için tetikteydim de.
"Orası soğuk olabilir, sıkı giyinmelisin. "
"Kutuplara da gitsek umurumda değil. Donarak ölmeyi tercih ederim. " dedi duygusuzca. Umursamayarak omuz silktikten sonra elimdeki fincanlardan birini ona uzattım.
"İç. İçin ısınsın, prenses. " dedim gülümseyerek. Aramızdaki buzları eritmeye çalışıyordum.
"İçim yanıyor zaten. Seni her gördüğümde derimi yüzüyorlarmış gibi canım acıyor. "
"Hadi ama..." İtiraz etmeye başladığımda elimdeki fincanı alarak üstüme döktü. Kaynarsuyun renklendirdiği beyaz tişörtümün içinde kıvranırken çığlık attım.
"Sabrımı zorluyorsun, Ece !" Öfkeyle yumruk yaptığım elimi Ece'nin suratına savurmamak için kendimi zor tutuyordum.
Sert adımlarla odaya girip gardırobu açtım. Elime geçen ilk tişörtü üstüme geçirirken kilit sesi ve ardından da kapının kapandığını duydum. Siktir !
Koşarak odadan çıktım ve evden çıkmadan önce küçük sehpanın üstündeki arabanın anahtarını almış olduğunu gördüm. Hiç bir fırsatı kaçırmıyordu.
Soğuk bedenime çarptığında arabaya doğru koşan Ece'yi gördüm.
"Ece, sakın arabaya binme ! Başbelası ! Geri dön, hemen. Derini gerçekten yüzmemi istemiyorsan derhal geri dön !" Dedim peşinden koşarken.
Bacağıma arkadan vurulmasıyla hazırlıksız yakalanarak yere yuvarlandım. Baldırım deli gibi yanıyordu ve ayakkabısıyla her kim tekme attıysa kızaracaktı.
"Asıl ben senin derini yüzeceğim, başbelası. " tanıdık sesle yüzümü yerden kaldırarak Arda'ya baktım. Öfkeden yüzü kızarmış gibiydi ve yumruk yaptığı elinin boğumları bembeyazdı.
"Arda !" Ece'nin haykırmasıyla Arda ona döndü ve o tarafa doğru koşmaya başladı. Hızla toparlanarak ona yetiştim. Kolumla boğazına baskı uygularken onu kendime yasladım. Dizimle bacağının arkasına tekme atarak yere diz çökmesini sağladım. Ece'nin tiz bir çığlık attıktan sonra bize doğru koşmaya başladığını gördüm. Arda dirseğiyle bana vurmaya çalışınca darbeden kaçarak karşısına dikildim ve dizimi çenesine geçirdim. Dişlerinin birbirine çarptığını duyduğumda zevkle sırıttım. Henüz gücünü toparlayamamıştı.
"Ah, canın mı yandı yoksa ?" Dedim alayla.
Enseme güçlü bir darbe yediğimde küfür savurarak Arda'nın yanına düştüm. Arkama döndüğümde Ece'nin elinde bir odun tuttuğunu gördüm. Kendimi ihanete uğramış gibi hissediyordum. Ece, Arda'nın karşısına diz çöküp kollarını boynuna doladığında gözlerinin yaşlardan ıslandığını gördüm. Aynısı Arda için de geçerliydi. Elimi sızlayan ensemeden çekerek Ece'nin bileğini kavradım ve onu çekiştirdim. Sırtüstü yere düştüğünde Arda ona uzanmaya çalıştı. Aralarına duvar örerek Arda'nın gözüne yumruğumu savurdum. Hemen toparlanarak karnıma darbe indirdi. Elimi ensesine götürerek başını öne eğdim ve burnuna bacağımı geçirdim. Acıyla geriye doğru sendelediğinde ona doğru yürüyerek yakasını kavradım ve yumruğumu havaya kaldırdım. Yüzüne darbe indirmeden önce Ezgi'nin sesiyle kalakaldım.
"Yeter, Ediz !"
Ona kaşlarımı kaldırarak baktığımda hızlı adımlarla yanıma geldi. "Buna bir son verin. Bir kızı paylaşamadığınızı görmek beni çileden çıkarıyor. Ona baksanıza !" Dedi ve yerde ağlayarak oturan Ece'yi gösterdi. Ece tişörtünün koluna burnunu silerken boğazından bir hıçkırık yükseldi. Soğuktan kızaran burnu gibi gözleri de kızarmıştı ve saçları dağınıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçekle Yüzleşmek
RomanceArda'nın sırları, Ediz'in geçmişi, Ece'nin duyguları, Ezgi'nin ailesi... Aşk, dostluk ve aileyle ilgili duymak istemediğimiz gerçekler canımızı ne kadar yakabilir ? İhanetler ve yalanlarla nereye kadar baş edilebilir ? Her şeyin ortasında bir genç...