Kısa bir bölümle merhaba.
Yazma şevkimin son demlerini de bu bölümde harcadım. Aklıma bişey gelmeden ıkına ıkına yazdım öyleki 1000 'e bile tamamlayamadım.
Herneyse bana fikir verin.
İyi okumalar.
___________________________
Ben kimin uydusuyum?
Hayatta kimsenin uydusu olamamıştı belki de izin verilmemişti olmasına ama tam mutluluğu bulmuşken kaybetmek istemiyordu. Tam birinin uydusu olmuş, yörüngeye girip hayata ayak uydurmaya başlamışken merkezini kaybetmek istemiyordu genç kız.
Ama eğer merkezi yörüngeden çıkarsa, işte o zaman kendini boşluğa bırakıp sonsuzluğa yuvarlanmayı tercih ederdi.
Evet belki hayat ona gelince masalsızdı ama, kendi hayatının masalını yazabilirdi.
Evden çıktığında soğuk rüzgar yüzünü yalayıp geçti. Büyük bahçe kapısının önüne geldiğinde. Kapıyı itip açılmasını bekledi fakat gücünü boşa harcamış oldu. Bir kaç defa daha açmayı denedi fakat kilitli olduğunu anladı. Kapının önündeki korumlara seslendi.
"Bakar mısınız? Bu kapı açılmıyor."
"İçeriden kilitlenmiş olmalı efendim. Bizim yapabileceğimiz birşey yok." aldığı cevapla hırsla dişlerini ve yumruklarını sıktı İris. Bu adam kendini ne zannediyordu?! Onu zorla evde tutamazdı! Birde içeriden kapıları kilitlemişmiş.
"Ne demek açamı-" derin derin nefesler alıp sinirinin geçmesini bekledi ve sakin bir şekilde konuştu. Karşısındakininde emir kulu olduğunu unutmuştu.
"Anlıyorum. Afedersiniz." diyip geriye dönüğünde burnu kaslı gövdeyle buluşmuştu ve acıyla sızlamıştı. Eliyle burnunu ovuşturup yüzünü buruşturdu. Mihsin ise ona ne kadar sinirle bakmaya çalışsada, genç kızın bu şirin ve çekici tavırları onu büyülüyordu.
"Benimle geldiysen bu eve benimle çıkacaksın küçük hanım."
"Şuraya bak ya adam akıllı küsemiyoruz bile." Kirpiklerinin ardından genç adama baktı. Gözleri yeşillerini bulduğunda, yutkundu ve bir adım geri çekildi.
"Artık bunun imkanı yok güzelim." eliyle genç kızın çenesini narince tutup yukarı kaldırdı. "Anladın mı?"
"Senin için endişeleniyorum. Sadece bu."
"Bişeyim yok gidelim."
Daha ne kadar sakin olabilir? Diye düşündü İris. Onu kaçıran Mihsin şuan karşısındaki olan mıydı? İlaçların ne kadar güçlü ve tehlikeli olduğunu böylelikle iyici anlamış oldu. Sinirli ve agresif Mihsin'i özlemişti?
"Yoldan bişeyler almam lazım üstüme bunlarla duramam, bavullarım Ceren'in evinde."
"Birilerini yollayıp aldırırım."
"Çizimleri kim almış olabilir?" Mihsin sinirle dişlerini sıkmıştı. Kasılan çenesinden anlamıştı bunu genç kız.
"Mümin olduğu kesin ama o da ortalıklarda yok. Şüphelendiğim birileri var." kafasını sallayıp önüne dönen genç kız, konuşmanın bittiğini anladı ve camdan dışarıyı izlemeye başladı.
Merkez'i yanındaydı.
*********
Murat onu şirkete bırakıp gittiğinde hemen telefonunu çıkarttı ve rehberden bulduğu ismi aradı.
"Günaydın Ebrar şirkette misin?"
"Günaydın Ceren Hanım. Evet şirketteyim."
"Tamam. Çalışanların bu haftaki iş giriş çıkışlarını bana hazırlayıp verebilir misin?"
"Tabii ki." telefonu kapatıp asansöre bindiği sırada kapılar tam kapanacakken, kapı arasına koyulan ayak açılmasını sağladı. Bu sırada hal hal dikkatini çekmişti genç kadının. Kafasını yukarı kaldırdığında bu kişinin Serap olduğunu gördü. Kaşlarını çatarak onu incelemeye başladı.
Saçlarını küt kestirip siyaha boyatmıştı. Beyaz teni ve yeşil gözleriyle çok güzel bir kadındı. Fakat kalbi ile dili zehirliydi.
Bileğindeki gümüş halhal bakmaya devam ederken Serap konuşarak dikkatini çekmişti.
"Günaydın Şefim." diyip ukala bir şekilde selam verdi.
"Günaydın." diyerek düğmeye bastı Ceren. Gözleri tekrar halhala kaydı. Güvenlik kamerası kayıtlarında da bir halhal görmüştü.
"Güzel halhalmış. Nereden aldın?"
"Ah! Şey... Hediye." yanağının içini kemirip kapılar açılınca hızlı adımlarla odasına ilerledi. Şüpheleri Serap üstüneydi. Herşey Ebrar'ın getirdiği kağıtla belli olacaktı.
*********
Mihsin bir adım arkasından gelen İris ile beraber şirkete girip ayrı asansörlere bindiler. Asansör kapıları kapandığında tuşa bastı ve yorgun bir nefes verdi. Kravatını biraz gevşetip ceketini çıkarttı ve eline aldı. Gözleri kararıyor başı dönüyordu. Gözlerini sıkıca yumup açtıktan sonra yaslandığı asansör duvarından doğruldu ve aynaya baktı. Farkındaydı.
Asansör kapıları açılınca duruşunu dik tutup odasına girdi. Bugünki toplantısı için masanın üstündeki dosyayı alıp açtı. Dikkatini toplayıp incelemek istesede bulanan gözleri ve ağrıyan başı buna izin vermiyordu. Başını iki eli arasına alıp masaj yapmaya başladı fakat hala işe yaramıyordu.
"Lanet olsun." mini barından bir viski açtı ve bardağa doldurdu. Çekmeceden ağrı kesiciyi alıp ağzına attı ve üstüne viskisinden içti. İlaç kanına karışırken dosyayı alıp toplantı salonuna doğru ilerlemişti. Kapı kulpunu tutup aşağı çekecekken eline damlayan kan ile, gözleri karardı ve kendini boşlukta buldu.
________________________________
O kadar kısaki oy istemeye yüzüm yook. Herneyse fikir verin lütfen?
Birdahaki bölümde ne olsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'nin Yasak Tonu |Zor Aşk Serisi 2|
Teen Fiction-Kitap diğer kitaptan bağımsızdır. Genç kız, adamın kollarından tutup kendine çevirmesiyle gözlerini sıkıca yumup gelecek darbeyi bekledi ama onun yerine kendisine yoğun duygularla ve pişmanlıkla bakan yeşillerle karşılaştı. İşte bundan sonra Mihs...