"Anne benden sakladığın bir şey mi var?"
"Ne? Ne saklayacağım İdil? İyisin işte, biz de bu kadar biliyoruz."
"Anne ondan bahsetmiyorum... mutfaktaki konuşmalarınızı duydum." Annem sert bir darbe alan boksör gibi sallandı bir an. Yüzü bembeyaz oldu ne diyeceğini bilemedi.
"Neyi duydun anneciğim?" Sesi titriyordu, kesinlikle yalan söyleyecekti.
"Bana onsekizime girene kadar bir şey söylemeyeceğinizi, bana birilerin zarar verebileceğini, Yusuf'un da benim gibi olduğunu,..."
"Sen bizi mi dinledin?" Konuyu değiştirmekti bu yaptığı.
"Anne önemli olan bu değil. Önemli olan benim sorduklarım. Ben çocuk değilim. Bana her şeyi anlatacaksın!"
"Anlatabileceğim bir şey yok, daha hiçbir şey bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun anne? Konuşuyordunuz, nasıl bilmiyorsun? Anne, ben kimim, neyim, ne saklıyorsunuz!"
Annem bana cevap vermiyordu sinir bozucu sessizliğin ardından bir kez daha açtım ağzımı "bana cevap ver anne çıldırmamı mı istiyorsun!"
Bağırmamın ardından odaya Mehmet abi girdi. O da biliyordu ama saklıyordu. Konuyu kapatmaya karar kılmışlardı anlaşılan.
"Şşşşşş sessiz olun! Burası hastane! Biraz dikkat edin sesinizin tonuna!"
Hepsine saldırmak istedim o anda beni bu kadar çaresiz bırakmalarına dayanamıyordum sinir küpüne dönmüştüm küfürler savurarak ayakkabılarımı giyip fırladım odadan. Giydiğim kıyafetler de çok çirkindi. Hemen genel tuvalete girdim. Aynanın karşısına geçtim, yüzüme baktım. Şiş olan yer inmişti. Yüzüm solgundu ama beyaz değildi akşamki gibi. Şiş yere dikkatlice bakınca, mercimek tanesi büyüklüğünde kabuk bağlamış bir yara olduğunu gördüm. Demek ki bana o adam yumruk atmamıştı, zehirli bir şeyle vurmuştu. Zehri salgıladığı nokta da şimdi yara olmuştu. Onun için bana çok sert vurmamıştı. Sert vursaydı zehri enjekte edemeyecekti. En azından bunları kurabiliyordum kafamda ve tek bildiğim de buydu, tabii doğruluğu ise tartışılırdı. Elim telefonumu aradı ama hastane kıyafetlerinin neresinde olacaktı ve daha yeni uyanmıştım. Amaçsızca dolaşıp etrafıma korkak bakışlar atmaktan sıkılıp Odama döndüm doktor gelebilirdi ve çok acıkmıştım. Sinirim de geçmeye başlamıştı. Er ya da geç öğrenecektim zaten. Biraz zamana ihtiyacım vardı. Acaba annemin konuştuklarıyla Yusuf'un söyledikleri aynı şey miydi? Odama döndüm kapıyı açtığımda odadan seslerin yükseldiğini fark ettim daha odada kimlerin olduğu çözemeden boynuma bir şey atladı, ne olduğunu anlayamadım. Ama sonradan bana bütün gücüyle hayvanca sarılanın Neriman olduğunu anladım.
"Sana kim haber verdi?"
"Ay İdil, bırak şimdi bunları. Nasılsın, iyi misin? Gel yatağına yat şöyle. Neler gelmiş canım senin başına böyle? Diyordun da inanmıyorduk. Gerçekten affet bizi. Başın falan dönüyor mu? Yemek yedin mi?"
"Dur kızım, sakin ol, ben çok iyiyim, sadece dün akşam bayıldım, o kadar. Şu anda normal bir insan gibiyim." Gülümsedim ve devam ettim "Söylediklerime inanmanız beni sevindirdi ama gerçek olmamasını yeğlerdim." Herkesin yüzü asıldı, uzun bir sessizlik oldu. Annem bozdu sessizliği en sonunda.
"Neriman dün akşam seni defalarca aramış ama ulaşamamış. Beni aradı, ben de anlattım olanları. Akşam gelmek istedi ama babası evde değilmiş, gelemedi. Bugün ilk minibüsle gelmiş." Neriman'a baktım hafif pembeleşmişti yanakları. Bense gülümsüyordum, bu sevgi gösterisi hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİMİN KOLLARINDA
Novela JuvenilKaranlık yolda ne olacağını bilmeden gerçeğime doğru yürüyordum, gerçeğim bana acı verecekti ve ben aşık olduğum adamın benim katilim olduğunu öğrenecektim. Siyah gözlerinde ki aşkın yalan olduğunu sadece saf nefret olduğunu.... Hayatta kalabilmek i...