Hastanenin ışıkları gözümü alıyordu. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Hemen bir doktor geldi başıma.
"Yılan mı soktu?" O kadar kötü mü diyecektim ama sesim çıkmadı, hem bu mevsimde ne yılanı ve neden yüzümden soksun ki beni. Annem atıldı söze.
"Yolda saldırıya uğramış, birisi çenesine vurmuş, neyle vurduğunu bilmiyoruz ama ondan sonra böyle oldu." Doktor hemen şişkinliğe dokundu.
"Acıyor mu ?" Hayır demek istedim ama söyleyemedim ağzımdan kelimeler çıkmıyordu. Gözlerimi bile zorla açık tutuyordum. Benden cevap gelemeyince hemen gözlerimi iyice açıp, ışık tuttu, canım acımıştı. Yeniden sordu. Bütün gücümü toplayıp kafamı salladım.Artık bir şey yapabilirmisin doktor ölüyorum dikilip durma başımda nefes aldığımı bile hissedemiyorum artık! ardından bir kaç uğultu duyar gibi oldum gözümü aralamaya çalıştığımda bir şırınga oldukça buğulu olan görüş alanıma girdi ve gözlerim kapandı...
Hava kapalıydı. Çok rüzgar vardı. Yerlerde sürünen yılanlar, gezinen böcekler vardı. yerden su gibi geçip gidiyorlardı bütün mide bulandırıcılığıyla ama bana hiç değmiyorlardı. Kafamı eğip ayaklarıma bakmak istedim ama bakamadım çünkü ayaklarım yoktu. Dizlerimden sonrasını göremiyordum. Ama yürüyebiliyordum sanki ayaklarım varmış gibi. Ağlayan insanların sesleri geliyordu. Oraya yöneldim. Ses ben gittikçe azalıyordu. Yanlış yere gidiyorum diyerek ilk geldiğim yöne döndüm, bu sefer tam ters yöne doğru yürümeye başladım. Yine ses azaldı, yeniden başa döndüm. Sağıma soluma bakınırken bir ses duydum ama yönü belli değildi.
"O sesler senin yüreğinden geliyor." Nefesim hızlanmıştı. Deli gibi etrafımda dönüyordum.
"Kimsin sen?" Sessizlik oldu, sonra o havanın kapladığı gri rengin içinde bir beyazlık gözüktü. Tereddütte kalsamda sesin sahibine ve bu iğrenç yaratıklardan kurtulmak için oraya gitmeye başladım. Grilikten kurtuluyordum. Arkama baktığımda her yer siyah ve griydi. Doğru yerdeyim diye düşündüm ve beyazlığa doğru yürüyordum, ama ben vücuduma hakim değildim, ben istemeden gitmeye başlamıştı. Beyazlığın sonunda biri vardı. Babam sandım. 'Baba' diye bağırdım ama yüzünü dönmedi bana. Yeniden seslendim ama cevap vermiyordu. Yavaş yavaş bana doğru dönmeye başladı ben susunca. Ve o anda anladım ki, o babam değildi. Daha önce hiç görmediğim, ama tertemiz yüzlü biriydi. Yüzüne hayran kalmıştım. Ona iyice yaklaştım. Diz çöktüm. O ise sadece bana bakıyordu. Gülmediği halde insana mutluluk veriyordu. Bir de gülse ne olurdu diye düşündüm. Elini kaldırdı. Bende ayağa kalktım. Bana yaklaştı gözlerimin içine baktı.
"Hoş geldin, İdil!" dedi. Beni tanıyordu. Ben de ona saygıda kusur etmiyordum.
"Hoş bulduk, efendim!" dedim boynumu bükerek.
"Geç kaldın ama geldin sonunda."
"Kusura bakmayın efendim. Beni beklediğinizi bilmiyordum." Hafifçe gülümsedi. Ona daha çok hayran olmaya başladım.
"Bize lazımsın İdil. Kendine dikkat etmen gerekiyor. Düşünerek hareket et! Mantığınla, duygularınla değil! İnsanı bitiren an 'aşkın mantığı öldürdüğü andır'. Kimseye nedensiz yere güvenme!"
"Adem'den mı bahsediyorsunuz?" O güzel yüzü bir anda buruştu.
"Onların hepsinden." Sesi şiddetli çıkmıştı.
"Peki Yusuf ?"
"Yusuf seni koruyacak." Yüzü tekrar eski haline dönmüştü.
"Peki benden istediğiniz nedir?"
"Senden istediğimiz asdfghjklş.... " Sesini duyamıyordum, her kelimesi birbirine karışıyordu. Her yer karışmaya başladı.
"Sizi duyamıyorum." diye bağırmak istiyordum ama değil bağırmak, nefes bile alamıyordum. Her yer karanlıktı nefesim kesiliyordu...
Gözlerimi açtığım da oda da tek başınaydım. Sanki bir uykudan uyanmış gibiydim. Hiçbir yerim ağrımıyordu. Her taraf sessizdi. Yerimden doğruldum. Etrafa bir göz attım. Klasik bir hastane odasıydı ama biraz fazla küçüktü. Yerimden kalktım ama terliklerim yoktu. Soğuk mermerlere basarak dolabıma yöneldim, kapısını açtım. Ayakkabılarım beni bekliyordu. Hemen ayağıma geçirdim ve lavaboya girdim. Odada hala hiç ses seda yoktu. Ulan filmlerde hiç böyle olmuyordu hastane odasında gözünü açıyordun herkes heh uyandı uyandı diyip birbirine sarılıyordu bendeyse karanlık ve boş bir oda çiş kokulu bir tuvalet vardı bu böyle olmazdı hemen annemleri bulmam lazımdı bu kadar sorumsuzluk, çok ayıp burada beni özel hissettirmeleri lazımdı ergenlik damarım tutmuştu sanırım yine saçma sapan düşünceleri bırakıp mantıklı düşünmeye çalıştım annem neredeydi acaba? Odanın kapısını açtım. Etrafa bir göz atayım diyecektim ki karşıma bir anda Mehmet abi çıktı. Şaşırdım.
"İdil kızım, ay çok şükür... yatsana sen, annen gelince kızar bak. "
"iyiyim ben Mehmet abi annemler nerede eve mi bıraktın?"
"Efsunla birlikte kafeteryaya indiler gelirler birazdan hatta dur arıyım sende yatağına geç"
"Tamam Mehmet abi sağol ... he bu arada Yusuf geldi mi?" Yusuf'u sormama şaşırmıştı, kafasını salladı, dudaklarını gerdi.
"Maalesef kızım, daha gelmedi. Merak etmesin, korkmasın diye haber vermedik."
Gelmediğini duyunca üzüldüm ve arkamı dönüp odaya geri geldim. Anneme o kadar çok sorum vardı ki, önem sırasına koyamıyordum, hepsi çok önemliydi.
Çok geçmeden annemler geldi. Sarılma fasılları geçtikten sonra halimi hatırımı sormaya başladı annem. Kendimi hiç hasta gibi hissetmiyordum. Annem yatağımda, Efsun abla ve kocası Mehmet ağabey yatağın karşısındaki tekli koltukta oturuyorlardı. Efsun abla koltuğa kurulmuşken, kocası koltuğun koluna rahatsız bir şekilde oturmuş, bana bakıyorlardı.
"Anne, bana ne olmuş?"
"Doktorlar da çözemedi canım, bir tür zehirmiş ama bilindik bir şey değil. Laboratuvara gönderdiler. Ne olduğuna bakmaları gerekiyormuş. Onun için de birkaç gün daha burada olacakmışız."
"Ama anne ben iyiyim, hem nasıl oluyor da anlayamıyorlar. Benim okulum var, ben daha fazla burada duramam."
"Kızım, sağlığın daha önemli. Bir anda yeniden fenalaşırsan doktorlar yanında olacak. "
"Uf, ben istemiyorum. Neriman da merak etmiştir. Yusuf'ta yok ve sana sormam gereken şeyler var anne?"
"Ne soracaksın tatlım?" Hemen kafamı Efsun ablayla Mehmet ağabeye çevirdim. Onlar da hemen ayaklandılar odadan çıkmak için. Kapıyı kapattıkları anda başladım anlatmaya.
"Anne benden sakladığın bir şey mi var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİMİN KOLLARINDA
Novela JuvenilKaranlık yolda ne olacağını bilmeden gerçeğime doğru yürüyordum, gerçeğim bana acı verecekti ve ben aşık olduğum adamın benim katilim olduğunu öğrenecektim. Siyah gözlerinde ki aşkın yalan olduğunu sadece saf nefret olduğunu.... Hayatta kalabilmek i...