Sessizce yürümeye devam ettik kısa bir süre. Sessizliğimizi yine o bozdu.
"Özür dilerim. Bu kadar önemli olduğunu anlayamadım." Merak ediyordu.
Belki de bunu söyleyeyim diye konuyu açmıştı tekrar ama ben de zaten anlatacaktım, karar vermiştim. Dayanamadım patlayıverdim. Hıçkırıklara boğuldum. Psikologlardan sonra ilk defa birisine anlatacaktım ama nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Karın sulu bir şekilde yağıp bizi dondurmasına aldırış etmeden sarıldım boynuna. Titriyordum, engel olamıyordum, hıçkırıklarımı tutup ona anlatamıyordum. Birbirimize sıkıca sarılmış benim krizimin geçmesini bekliyorduk. Saatlerce ağlayabilirdim onun kollarında. Onun kollarında olmak için yapmamıştım bunları, duygusal bir şeydi ama onun olması benim için ayrı bir güzellikti. Bu durumdayken bile bunları düşündüğüm için kızdım kendime, hemen yüzümü gözümü silip kendime gelmeye çalıştım ama o bana hala sarılıyordu. Halimden memnundum ama benim için üşümesini istemezdim. Havada dondurucu bir soğuk vardı. Kısık bir sesle
"Arabaya geçelim mi?" dedim.
Soğuk hava iyi gelmişti ama hasta olmaya niyetim yoktu. Aklımı kaybedecek kadar da kötü bir durumda değildim. Mantıklı düşünebiliyordum. Sadece duygusal bir çöküntü içindeydim babamı hatırladığım için. İlk önce arabaya doğru yöneldiğimizde elimi tutuyordu. Ben onu elini bırakıp koluna yapıştım, başımı omzuna yasladım. Ona daha yakın olmak istiyordum, az önce ki olmak istiyordum. Aramıza araba girince ayrılmak zorunda kaldık. Arabaya oturdum. Çantamı karıştırıp, hemen mendil çıkartıp, gözlerimi ve burnumu sildim. Biraz sessiz kaldık manzaraya bakarak. Deniz kabarmıştı kava kararmak üzereydi.
"Bundan iki yıl önceydi." dedim kısık bir sesle. O da dikkatini toplamış bana bakıyordu. diyeceklerimi merak ediyordu.
"Biz yeni evimizi tutmaya gitmiştik, annem babam ve ben... Tam imzalar atıldı derken babamın telefonu çaldı. Babam polisti cinayet masasında. İşleri belli olmazdı. Gece gündüz demeden çalışmak zorunda kalırdı ama her zaman bize zaman ayırırdı. Babama çok düşkündüm. O benim aşkımdı, kahramanımdı..." Biraz nefes aldım, yoksa yeniden krize girecektim.
"O telefonla gitti evden. Biz de imzaları atıp eve geri döndük annemle. Annem hamileydi. Yeni öğrenmiştik. Canı tatlı çekmişti. Bende ona tatlı hazırlıyordum. Babamı terörle mücadele ekibi yardıma çağırmıştı. durumlar biraz karışıktı " Biraz yutkundum. Söylemem gereken kelimeleri arıyordum.
"Babam da olay yerine gelmişti. Tabii olay yeri ana baba günü gibiymiş. En az elli kişi varmış. Cesetlerin başına gitmiş, tam inceleme yapacakmış ki terörle mücadeleden bir polis kendini patlatmış. Polis değil teröristmiş... bu saldırıda...ba" devamı gelmiyordu. Nasıl söyleyecektim ben şimdi bunu. Keşke anlasa da söylemekten kurulsam diye geçiriyordum ki aklımdan
"Başın sağ olsun" dedi kısık bir sesle. Bana yeniden sarıldı. Bir şey dememi istemiyordu.
"Onun bir mezarı bile yok." Kollarını saldı, yüzüme acıyan ve anlamamış bir ifadeyle baktı.
"Nasıl yani?" diyebildi sadece.
"Patlama çok büyükmüş, en az atmış kişi ölmüş. Babamı bulamadık. Ya düşüne biliyor musun, babamın bir mezarı bile yok. Onu özlediğimde yanında gidip ağlayabileceğim bir mezarı yok. Çiçekler getirip üstüne koyacak bir mezarı yok. Parçalarını bile bulamadığımız bir şehit o. . " Bağırıyordum, fark ettim, sakinleşerek
"Arkadaşları ona sembolik bir mezar yaptılar, biz de oraya gidiyoruz ziyaretine." Ne diyeceğini bilemedi. Gerçekten üzülmüştü. Uzun bir süre sustu. Ben de az da olsa rahatlamıştım. Ağlamıyordum en azından şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİMİN KOLLARINDA
Teen FictionKaranlık yolda ne olacağını bilmeden gerçeğime doğru yürüyordum, gerçeğim bana acı verecekti ve ben aşık olduğum adamın benim katilim olduğunu öğrenecektim. Siyah gözlerinde ki aşkın yalan olduğunu sadece saf nefret olduğunu.... Hayatta kalabilmek i...