Fabrika

972 71 1
                                    


Finale son 1 bölüm...

Gaza asıldı ve son sürat gitmeye başladık ama İstanbul trafiğinde bu imkansızdı. Çok geçmeden yol yoğunlaştı. Biz de çevre yoluna sapıp gözden kaybolmaya çalıştık. cok zaman geçmeden bize yetişmişlerdi Gri araba peşimizdeydi.

"Bu araba beni hep takip ediyordu."

"Biliyorum. Seni eve gönderen de o. O Adem'in abisi."

"Abisi mi?"

"Evet. Seni kafede otururken bayıltanda babasıydı."

Artık hiçbir şeye şaşırmıyordum. Şu anda tek istediğim onlardan kurtulmaktı. Beni koruyan cebriller ise onların önüne geçerek bizim kurtulmamıza yardımcı oluyorlardı.
Çatalca'ya doğru gidiyorduk. Çario çok ters kalıyordu. Zaten oraya gidemezdik. Bizi çok kolay bulurlardı. Arkama baktığımda korumalarımız yok olmuştu. Yusuf da fark etti bunu. Onları nasıl atlattıklarını merak ediyorduk. Artık sadece ikimiz kalmıştık. Hiç şansımız yoktu. Bugün ölecektim. Araba hızla bize yaklaşıyordu. Fabrikaların olduğu yola saptık. Nerede olduğumuz hakkında en ufak bir fikrim yoktu. İşin kötüsü her an önümüze bir kamyon çıkıp bizi durdurabilirdi. Neyse ki öyle olmadı. Hatta düşündüğümün tam tersi oldu. Bu sefer şans bize gülmüştü. Onların önüne fabrika çıkışından bir tır çıktı. Derin bir nefes aldım. Ama hala hızla gidiyorduk. En yakın yoldan sapmamız gerekiyordu, ama öyle yaparsak yakalanacaktık. Yolu uzatırsak da benzinimiz bitecekti.

İlerlemeye devam ettik. O anda yan yoldan bize doğru hızla gelen bir şeyin olduğunu hissettim. Yusuf direksiyonu kırdı. Eğer bunu yapmasaydı o anda ölecektim. Ölümle burun buruna geldiğim ilk andı. Denizde intar etmeye calisirken bile böyle olmamıştım. Arabamızın sağ arkasına çarpmıştı. O da direksiyon hakimiyetini kaybetmişti bizim gibi. Takla atmak üzeydik ki Yusuf son anda engelledi. Manyak herifler bizi durdurabilmek icin kendilerini de öldürecek kadar kararlılardı. Benzin depomuzdan sızan benzinin kokusunu duyabiliyordum. Çok az gidebildik, ve o kadar bile gidemeden araba durdu. Beni arabadan çıkartarak, başını tuta tuta boş bir fabrikaya götürdü. Eski kiremit fabrikasına benziyordu. Terk edilmiş ve ürkütücü duruyordu. Burada ölmek istemiyordum. Benim yüzümden Yusuf'a da zarar vereceklerdi.

"Yusuf sen git! Bak, eninde sonunda yakalanacağız. Sen kurtar kendini. Beni öldürecekler bu kesin bunlarla başa çıkamayız."

"Asla olmaz! Hadi gel benimle! Yardım gelene kadar burada başımızın çaresine bakacağız." Yardım için bir çok kişi çağırmaya başladı, biz makinelerin arkasında saklanırken. Kimiz de terliyorduk. Arabadan inip fabrikaya girmelerinin bu kadar uzun sürmeyeceğini ikimiz de biliyorduk. Planları vardı. Yusuf da etrafta, zarar verecek cisimler arıyordu. Paslanmış bir çakı buldu elime tutuşturdu.

"Kim olursa olsun, sana dokunduğu anda sapla, sakın korkma!" Hedefimin Adem olmasını istedim bir an. Onu öldürmek istiyordum. Aşkımı içime gömmüştüm artık. Ben de intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordum.

Yusuf belinden silahını çıkarmıştı. Hazırlıklı gelmişti. Kararlıydı, beni kurtaracaktı. Kapıda gölgeleri görmeye başladık, üç kişiydiler. Adem, Adem'in ağabeyi ve babası. Nefesimi tutmuş, bizi bulmamalarını umuyordum, ama nafileydi, eninde sonunda bulacaklardı. Yusuf makinelerin arasından silahını doğrultmuş, onlara ateş atmaya hazırlanıyordu. Hedefi doğrudan Adem'di. Savaşı başlamadan bitirmek istiyordu. En doğrusunu yapıyordu. Ama içimden bir ses, onu kurtarmam gerektiğini söyleyip duruyordu.

Hayır, bunu yapamazdım. O beni öldürmek için buraya gelmişti. Ben onu koruyamazdım. O benim tanıdığım Adem değildi. Yalancı, hain birisiydi. Gözünü kıstı Yusuf ve tetiğe bastı. Büyük bir patlamayla ateş aldı silah. Adem'in arkasında duran babası yalpaladı, kalbini tuttu. Adem ve ağabeyi ona doğru dönünce, yeniden bastı tetiğe Yusuf. Bu sefer isabetliydi atışı, istediğini vurmuştu. Adem acı içinde sıçradı yerinde, bacağından vurmuştu onu Yusuf. İstediğini yapamamanın verdiği sinirle bağırdı,

"Kahretsin!" ve bunu diyerek yerimizi belli etmiş oldu. Elim terlemeye başlamıştı. Hemen elimi üstüme sürdüm, terini sildim ve bıçağıma sarıldım. Hızla bize koşuyorlardı.

"İdil kaç!" diye bağırdı Yusuf. Koşmaya başladım. Arkamdan geliyordu. Hızla merdivenlere koştum. Ardı ardına üç tane silah sesi duydum. Ademler da boş gelmemişti. Bir silahsız bendim. Hızla koşuyordum. Küçük bir yere çıktım, toplantı odasına benzer bir yere. Büyük bir cam vardı, aşağıyı izleyebilmek için. İnceydi, bir kaçış yolu olabilirdi ama atlasan bir yerin kırılmadan kurtulman büyük şans olurdu. Diğer cam ise küçük bir terasa çıkıyordu. Hemen pencereyi açtım ve terasa çıkacaktım ki, bir patlama sesiyle camdan bir şeyin geçmesi bir oldu. Cama baktığımda, kurşunun başımın iki parmak üstünden geçtiğini gördüm.

"Hey dur yapama" diyen bir ses duydum. Tanıdık degildi bu ses. Hızla arkama döndüm. Adem namlusunu bize doğrultmuştu. Yusuf'un bir elinde silah diğer elinde Adem'in ağabeysinin başı.

"İndir o silahını, öldürürüm yoksa ağabeyini!"

"İdil ölürse her şey biter! Eğer istemiyorsan ağabeyimi bırak!"

"Eğer bırakırsam biter, bu son şans, sizden kurtulacağım!" O anda sıktı tetiği ve büyük bir patlamayla yığıldı ağabeyi yere. O anda Adem de ateşledi silahını. Yusuf'u kolundan vurdu.

"Yusuf!" diye bağırdım. Yusuf yalpaladı ama güçlüydü, pes etmeyecekti.

"Son kurşununu da bitirdin Adem. Bak, benim hala bir tane duruyor, sence kim kazanacak?"

Adem çaresizdi ama yinede bırakmadı silahını. Dövüşmeyi tercih etti. Hızla Yusuf'a koştu. Yusuf ise silahını bana attı. İlk darbeyi Adem indirdi. Yusuf hemen toplayıp yumruk attı. Adem'in yakasına yapışıp bir tane daha indirdi yüzüne. Adem Yusuf'un boynuna yapışarak onu duvara itti, bana otoparkta yaptığı gibi. Yusuf tekme atıyordu ama elinden kurtulamıyordu. Öyle durarak onu öldürmesini izleyemezdim. Usulca yaklaştım ve namluyu bastırdım kafasına.

"Eğer onu bırakmazsan, kafanı uçururum. "

"Hiçbir şey yapamazsın."

"Sen nasıl benim tanığım Adem değilsen, ben de senin tanığın İdil değilim. Onu bırak yoksa kafanı patlatırım, bir daha uyarmam!" Baktım olmayacak, onun oyunundan oynamaya başladım.

"Fark etmediğin bir şey var. Sen bana beni sevdiğini söyledin. Ve bundan Cebrillerin haberi var (yalaaan) eğer seni burada öldürürsem savaşı biz kazanırız."

KATİLİMİN KOLLARINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin