Önümde üniversite sınavı vardı ve ben çalışmak yerine bütün gün Adem'i düşünüyordum. Onu tanıyalı iki hafta bile olmamıştı...
Okul çıkışı Neriman'la birlikte sahilde gezdik. Batuhan'la karşılaşana kadar her şey çok güzeldi. Gezip eğleniyorduk ama Batuhan gelip en yakın arkadaşımı elimden aldı. Neriman'sa özür dileyerek yanımdan ayrıldı.
Sözde benim yalnız kalmamam gerekiyordu ama şu anda yalnızdım. Hızla minibüs durağına doğru gittim ama 20 dakika beklemem gerekiyordu ve bende çaresiz olarak korkarak bekledim. Minibüs geldiğinde değil oturacak yer bulmak, ayakta duracak yer yoktu. Zorla bindim arabaya. Annemi de arayamıyordum, beni duraktan alsın diye. Mecburen araba boşalana kadar elleyemedim telefonumu. Sonra da bütün cesaretimi toplayıp indim minibüsten anneme haber vermeden. Yolda beni rahatsız eden, korku salan hiçbir şey gözükmüyordu. Nedense düşündüğüm kadar da korkmuyordum. Kendime güvenim gelmiş gibi hissediyordum. Eve çok yaklaşmıştım. Yusufların eve batım. Yusuf'un odasında ışık yoktu. Hala gelmemişti. Yarın gelir diye düşünüp kendimi üzmemeyi tercih ettim.
Kaşınasım gelmiş demek ki bahçe kapısını açacakken aklıma geçen günkü siyah yaratık geldi. Hemen o duvara baktım oha inanmıyorum cidden hala oradaydı, yine kaçtı.
Derin bir nefes alıp bütün cesaretimi toplayarak ve büyük bir çılgınlık yaptığımın farkında olarak kararlı adımlarla döndüm arkamı ve duvara doğru yöneldim. Dudaklarım kurumaya başlamıştı. Telefonumu kendimi korumak için kullanacaktım, elimde tutuyordum onu. Ama bana baktığı yerde yoktu. Hemen karşısındaki evin çıkıntısına baktım belki oraya saklanmıştır diye, yine yoktu. Hemen karşımda duran boş apartmanın açık kapısına yöneldim. Başka kaçacak bir yeri yoktu. Yarım açık olan kapıyı iyice açtım. Sağıma soluma bakındım, hiç kimse yoktu. Telefonumun fenerini açtım. Karşımda sadece merdiven ve sağındaki küçük kömürlük kapısı vardı. Kömürlük kapısının açık olup olmadığını kontrol ettim, açıktı. Yavaşça içeriye soktum kafamı, telefonumun ışığıyla baktım kömürlüğün içine. Fareler 4 bir yana viyaklayarak kaçıştı, başka da hayat belirtisi göremedim. Tam çıkacakken arkamdan bir şeyin hareket ettiğini fark ettim, hemen döndüm arkama, merdivenlerden asağıya inip kapıya doğru kaçıyordu.
"Hey dur, kimsin sen?" diye bağırdım.
İlk önce durdu ama arkasına bile dönmedi. Yeniden koşmaya devam etti. Ben de arkasından başladım koşmaya. Merak ediyordum nereye gittiğini, kim olduğunu. Başıma ne geleceğini bilmiyordum ama yine de koşuyordum arkasından bütün gücümle. Bizim evin önüne çıktık yeniden. Küçük adamdan beklenmeyen bir hızla uzaklaştı bizim sokaktan, yetişmem imkansızdı olağan üstü bir şekilde hızlı kosuyordu. Köşe başına geldiğimde onu kaybettim. Eve girdim hemen, annemse eve gelmemişti daha. Ellerimin titremesi yüzünden telefonu tutamıyordum elimde. Sakinleşince annemi aradım. Toplantı yemeğinin olduğunu, beni aradığını, fakat cevap vermediğimi söyledi. Efsun ablalara gitmem gerektiğini, eve gelince beni alacağını söyledi. Aslında Efsun ablalara gitmem işime yarardı çünkü annemin sakladıklarını bana söyleyebilirdi.
Kitaplarımı alıp Efsun ablalara gittim. Yusuf gelmemişti ama tahmin ettiğim gibi yarın akşam gelecekmiş. Biraz test çözdüm ama aklımı sorulara veremiyordum. Kitaplarımı kapatıp Efsun ablanın yanına oturdum."Eve gelmeden önce başıma ne geldi biliyor musun?" Merakla bana baktı ama sakin halimden korkulması gereken bir şey olmadığını düşünmüş olacak ki rahatça sordu.
"Ne oldu? Birisi laf falan mı attı?"
"Hayır, öyle küçümsenecek bir şey değil. Bizim evi izleyen birisinin olduğunu biliyor muydun?" Gözleri büyümüştü, nefesini tutmuş, ne diyeceğini şaşırmış bir şekilde öylece kalakaldı. Bense cevabı beklemeye başlamıştım.
"Ki... kim? Kimmiş o?" Sonunda istediğim konuşmayı başlatmıştım.
"Bilmiyorum. Siyah birisi. Yani insana sadece vücut yapısı olarak benziyor ama çok kısa, 1. 20 boylarında, kıyafeti yok, saçı yok, yüzü bile yok zaten göremedim yüzünü. Simsiyah karanlıkta çok zor seçtim." Efsun ablanın yüzü iyice beyazladı.
"Onun kim olduğunu bilmiyorum ama sen biliyorsun Efsun abla." diyerek üsteledim. Gözlerimin içine bakmakla bakmamak arasında gidip geliyordu bakışları.
"İdil bak bunları annenle konuş..." Şiddetle kalktım yerimden.
"Kime sorsam başka birisine sormamı söylüyor bana. Benden bir şey saklanıyor ve kimse cesaret edip söyleyemiyor. Sizin bu korkaklığınız yüzünden bir gün bir yerde cesedimi bulursanız yine birbirinize atarsınız suçunuzu."
"Kızım deme öyle. " devam edemedi, susmayı tercih etti.
"Ben kimseye güvenmeyecekmişim, bunu anladım. Ne anneme, ne sana, ne de Yusuf'a, kimseye." Sinirlerime hakim olamayarak çıktım evden. Efsun abla arkamdan bağırdı. Mehmet abi kavgamızı merak edip çıkmıştı odasından, ama o bile engel olamadı bana. Koşarak eve gidip kilitledim kapıyı. Annemi aradım, dışarıda da Efsun abla zili çalıyordu ama açmayacaktım. Annemse teflonunu uzun bir bekleme sonunda açtı.
"Alo anne konuşmamız lazım."
"İdil toplantıdayım kızım, arayıp durma, eve geleceğim diyorum." Hiçbir şey söylemeden kapattım telefonu. Benim için endişeleniyor olsaydı böyle yapmazdı. Koşarak odama gittim. Kıtmir ise anlamış olacak ki sinirli olduğumu, hiç oyun oynamak için bile yaklaşmadı yanıma. Neriman'ı aradım ama açmadı. Evinden aradım annesi çıktı. Kızgın bir sesle onun cezalı olduğunu, babasının onu Batuhan'la gördüğünü söyledi. Bu durumda onlarda da kalamazdım. Zavallı arkadaşımın da başı benim gibi dertteydi ama babası öyle sıkı bir insan değildi. Dövmezdi, sadece bağırırdı ve yarına da unutur, affederdi. Buna rağmen hep çekinirdim babasından. Benimse gidecek bir kapım yoktu, evde kalamazdım. Birazdan bizim evin anahtarını alıp içeri girecekti Efsun abla, adım kadar iyi biliyordum. Aklıma kimse gelmiyordu köyde kalabileceğim. O anda aklıma Adem geldi. Hemen numarasını bulup aradım ikinci çalışta açtı telefonu.
"Oo İdil ne güzel bir sürpriz bu"
"Adem bırak şimdi bunları, yardımına ihtiyacım var." hemen ciddileşti sesi.
"Hayırdır, ne oluyor İdil? Sesin kötü."
"Beni evden alabilir misin hemen?"
"Tamam bekle, hemen geliyorum, 15 dakikaya ordayım." Hiç sormamıştı ne olduğunu, hemen kabul etmişti, işte böyle birisine ihtiyacım vardı benim. Neriman'a hemen mesaj attım. Çantamı hazırladım, yarınki kitaplarımı ve kıyafetlerimi çantama doldurarak beklemeye başladım Adem'i. Bir an ben ne yapıyorum diye düşünmeye başladım. Adem'e gidiyordum. Ya istemediğim şeyler olursa? Ve neden bu kadar sinirlenmiştim ki? Tam bunları düşünürken korna sesini duydum. Işıkları kapatıp fırladım evden. Benimle beraber Efsun abla da fırladı evinden. Hemen arabaya atlayıp gitmesini söyledim Adem'e. O ise sadece söylediğimi yapıyordu. Efsun abla ise arabanın arkasında koşup bağırıyordu. Ardından da aramaya başladı, telefonumu kapattım. Adem ise köyün çıkışında durdu ve bana bakmaya başladı.
"İdil ne oldu orda? O kadın kimdi? Annen nerde?"
"Hepsinden nefret ediyorum. Kavga ettik. Bu akşam eve gitmemem gerekiyor. Beni bir otele bırakabilir misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİMİN KOLLARINDA
Novela JuvenilKaranlık yolda ne olacağını bilmeden gerçeğime doğru yürüyordum, gerçeğim bana acı verecekti ve ben aşık olduğum adamın benim katilim olduğunu öğrenecektim. Siyah gözlerinde ki aşkın yalan olduğunu sadece saf nefret olduğunu.... Hayatta kalabilmek i...