Elimi yanağına koyup ıslanan yanaklarını okşadım. Kalbimin nasıl delice attığını o da duyuyor mu acaba? Ona dokunduğum an nasıl değiştiğimi anlıyor mudur? Burnu yanağıma sürtünürken ister istemez o güne geri dönmüştüm. İçimdeki miniğin oluştuğu geceye.. hayatımın en kötü olmasına rağmen aynı zamanda en güzel gecesiydi. Tamamen ona ait olma fikri şu an bile tüylerimi diken diken ederken o zaman heyecandan ölecek gibiydim.
İlk ve son kez olacaktı. Tereddütlü hareketleri, titreyen elleri, beni öperken ağlaması.. ağlamaktan yorgun düştüğünde başını göğsümde dinlendirmesi dün gibi aklımda. Tek bir anını bile unutamıyorum o günün. O gün onun doğum günüydü ama benim ölüm günüm oldu. O gün onu kaybettiğim gündü, o gün kendimi kaybettiğim gündü. En güzel anımızın ilki ve sonuydu.
Düşünce havuzunun içinde boğulmaktan son anda kurtulup elimi yanağından çektim. Kucağımda duran kedi çoktan kaçıp gitmişti ama o hala buradaydı. Biliyorum ne dersem diyeyim gitmeyecek. Sonunun iyi olmayacağını bildiği halde gitmeyecek.
"Seni oteline bırakayım." Neyse ki tahmin ettiğim gibi olmadı. Kendini çabuk toparladı ve ayaklandı. Ani değişen bu ruh halini ben bile beklemiyordum.
"Kendim giderim." Deyip yüzüne baktığımda kaşlarını çattı ve gözlerindeki buz gibi ifadeyle bana baktı. Asla kabul etmeyecekti biliyorum.
İstemeye istemeye yerden kalkıp o önden ilerlerken bende peşinden gittim. Ona yetişebilmem için adımlarını yavaşlatması istemsizce gülümsememe neden oldu. Bende ona inat daha yavaş yürüdüm ve arabaya varışımız normalinden biraz daha uzun sürdü. Yine de bu bir testti ve o testi başarıyla geçmişti. Peki benim bu kalbimdeki çırpınışlar ne olacak?
***
Otele gelene kadar yolda hiçbir şey konuşmamıştık. O gözlerini kısmış dümdüz yola bakarken sadece bir kere kafamı çevirip ona bakmıştım. Geri kalan kısımların hepsi yolu izleyerek geçmişti. İçimde beni dürtükleyip duran ve radyoyu açmamı söyleyen sese zar zor engel olmuştum. Onunla ilgili olan her şeyden kaçmak istiyordum.
Güya güvenliğimden emin olmak için beni odamın önüne kadar getirmişti. Ciddi anlamda bu hareketlerine sinirleniyordum. Onunla yakın olmak istemiyorum ki ben. Ondan kaçmak istiyorum. Biliyorum kaçmam imkansız ama istemiyorum işte. Göz görmeyince gönül katlanır sözü bu aralar çok mantıklı geliyor ama o gözümün önünden çekilmiyor ki..
"Ayaklarım gitmek istemiyor." Derken sesindeki çocuksu ton içimi gıdıkladı. Gardımı düşürmeyeceğim. Hayır, kendime bunu yapamam.
"Ama ben gitmeni istiyorum." Dedim sesimi düz tonda tutmaya çalışarak. Zordu ama beceriksiz değildim. Bir şekilde üstesinden geliyordum.
"Söylediklerim için pişmanım Selin. Neden bir kere benim açımdan düşünmüyorsun? Köpek gibi pişmanım, seni çok seviyorum, gitmek istemiyorum, yeniden başlamak istiyorum. Daha ne söylememi bekliyorsun?" Deyip kollarını iki yana açtı. Ses tonu yükselmişti.
"Koridorda bağırıp durma. Ayrıca bunları söylemek yetmez. Bir kere ben söylediğin kelimelerin birini bile hissedemiyorum. Hem onca yalandan sonra sana güvenmemi nasıl beklersin? Hayat bu kadar basit değil, en azından bunu öğrendim." Dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Derin bir nefes alıp alt dudağını dişledi ve başka bir yerlere baktı.
"Hep aynı konular. Hep aynı şeyi ısıtıp ısıtıp önüme koyuyorsun. Yeniden bana güvenmeni sağlayabilirim, bunu yaparım biliyorsun." Gözlerinin odağı yeniden gözlerimi bulduğunda tek bir kelime daha etse kabul edecek gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşluk
FanfictionBir kırık gençlik hikayesi.. Uzaydaki Ali'ye, koca gözlü Selin'e selam olsun.. -bir başka AlSel hikayesi.