Yaklaşık bir saat sonra Selin'i aradığımda telefona cevap vermedi. Belki inmemiştir diye düşünüp aramaktan vazgeçtim ve indiğinde beni aramasını mesaj attım. Yüzümdeki gülümsemeyle kendimi yatağa attım ve kollarımı başımın altında birleştirdim. Uzun zamandır ilk defa kendimi bu kadar iyi ve mutlu hissetmiyordum. Gözlerimi huzur içinde kapatıp rahat bir uykuya daldım.
***
Başucumda çalan telefon beni rahat uykumdan uyandırırken ufak bir küfür mırıldandım. Hayır zaten kırk yılın başında böyle rahat bir uykuya dalıyorum, neden beni uyandırıyorsunuz ki? Söylene söylene telefonumu elime aldığımda Nazlı'nın aradığını gördüm. Nazlı mı?
"Alo Nazlı?" Dedim açar açmaz. O normalde beni aramazdı, kesin önemli bir şey olmuştu.
"Ali, sana bir şey söylemem lazım." Derken sesi boğuk geliyordu. Umarım bu ses tonunun nedeni ağlamasından kaynaklanmıyordur.
"Ta-Tamam söyle." Yataktan kalkıp üzerimi düzelttim. Lütfen kötü bir şey olmasın. Lütfen.
"Sakin ol Ali, bari sen sakin ol lütfen." Dediklerine uymak istiyordum ama zaman geçtikçe deli oluyordum. Bir an önce söylese iyi olurdu.
"Söyle artık Nazlı." Dedim sabrımın sınırındayken. Derin bir nefes alıp burnunu çektiğinde artık tam anlamıyla ağladığına emin olmuştum.
"Selin, öğrendi." Sözleri hıçkırığı ile kesildiğinde donup kaldım. "Babamızı öğrendi.." başıma keskin bir ağrı saplanırken dişlerimi sıktım.
"Koşarak gittiğinde bir süre peşinden gidemedim, sonra ileriden bağırış sesleri duyunca oraya doğru gittim." Kalbime bir kor düşerken nefes alamıyordum. "Kanaması olmuş, şimdi hastanedeyiz. Doktor Selin'in yanında." Başım dönerken nefes almaya çalışıyordum.
"Lütfen sakin ol, o gayet iyi." Deyip beni sakinleştirmeye çalıştı.
Ufak bir çantaya kıyafetleri doldurup hızla bir taksi çağırdım ve havaalanına doğru yola çıktım. Delirecektim. Eğer ona bir şey olursa.. ne yaparım? Kimden çıkarabilirim hıncımı? O hayvan herif ölüp kurtulmuştu. Ondan hırsımı alamamıştım. Onu ben öldürmeliydim. Onu öldürene kadar dövmeliydim. Ondan nefret ediyorum.
***
Uçak indiğinde Nazlı'nın mesaj attığı adrese doğru yola çıktım. Taksiciye hızlı olmasını söylerken kalbim göğüs kafesimi delip geçecek gibiydi. Yol bitmiyordu sanki.. yol bitmiyordu ve ben ona kavuşamıyordum. Ona kendimi affettiremiyordum. Taksici adamın sesiyle kendime geldim ve parayı uzatıp arabadan indim.
Resepsiyondaki kadına Selin'in adını söylediğimde nerede kaldığını bulabilmek için ekrana baktı. Kısa süre içerisinde oda numarasını söyledi ve ben resmen hastanede koşmaya başladım. Asansör beklemeye sabrım olmadığı için merdivenleri hızla tırmandım.
Koridorda oturan Nazlı'yı görünce derin bir nefes aldım. Neden burada duruyordu? Güneş Hanım neredeydi? Peri neredeydi? Nazlı neden ağlıyordu? Çantamı yanındaki koltuğa bırakıp derin bir nefes aldım. Başını kaldırıp bana baktığında daha fazla ağlamaya başladı.
"Benden nefret ediyor." Deyip ağlayarak ayağa kalktığında kollarımı açıp bana sarılmasını sağladım. Alnını göğsüme yaslayıp hıçkırıklarını serbest bırakırken bende ağlamak üzereydim.
"O senden nefret edemez Nazlı, sen onun kardeşisin." Dediğimde hıçkırdı. Başını olumsuz anlamda sallayıp geriye doğru çekildi. Gözleri kıpkırmızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşluk
Hayran KurguBir kırık gençlik hikayesi.. Uzaydaki Ali'ye, koca gözlü Selin'e selam olsun.. -bir başka AlSel hikayesi.