8. Bölüm

2.9K 131 33
                                    

Ondan ayrı kalmak ne kadar zorsa, sıcak dudaklarını öpmekten vazgeçmekte o kadar zor. Enseme batırdığı tırnakları gevşerken bir an olsun ondan ayrılmak istemiyordum. Belinde duran elim yüzünden tüyleri ürperirken duygularımın yoğunluğunda boğulmak üzereydim.

Geri çekildiğimde gece gözlerinin alev alev yandığını fark ettim. Yanağımda ve ensemde duran avuç içlerinden bir sıcaklık yayılıyordu tüm vücuduma. Beni yok ederken aynı zamanda var eden bir sıcaklık ve bu o kadar muhteşem bir his ki..

Koca gözlerini gözlerime dikerken ağlamak istiyordum. O kadar uzun zamandır bu anı hayal ediyorum ki.. şu an mutluluktan ağlayabilirim. Benim hayalim sadece sendin derken dalga geçmiyordum ya da yalan söylemiyordum. O sahiden benim hayalimdi ve onu yaşıyor olmak inanılmaz bir histi. Kocaman gülümsedim.

"Aptalız biz." Dedi düz bir tonda. Yeniden gidecek korkusuna kapılıp belini daha sıkı kavradım. Kısa süreliğine gözlerini kapatıp açtı. Bu sefer arzuyla parlıyordu.

"Korkma mavi, gitmeyeceğim." Dediğinde içimde oluşan rahatlamayı size anlatamam. Uzun ve ince parmaklarını ensemden aşağı doğru indirdi. Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.

"Sen sakın gitme, koca gözlü kız. Hep benimle kal, hep yanımda kal." Güzel gözleri dolarken boğazım düğümlendi. Bir kere daha ağlamasına dayanamazdım.

"Zaten başka bir yerde olmak istemem." Dediğinde ruh halinin hızlı değişimi şaşkınlık vericiydi. Bana bağırıp çağıran, kovan o değildi sanki..

Yüzünü ekşittiğinde ne olduğunu anlamadım. Kollarımın arasından çıkıp bir elini ağzına bir elini midesinin üzerine koydu. Neler oluyordu?

"Selin, iyi misin?" Beni başıyla onaylasa bile iyi olmadığı bariz belliydi. Odanın camını açıp bir süre camdan dışarı baktı. Yanına gidip elimi omzuna koyunca sıçradı.

"Korkma, benim.. Selin iyi görünmüyorsun bir şeyin mi var?" Panik dolu sesim üzerine yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi. Bana doğru dönüp ellerimi tuttu.

"Biraz midem bulandı ama hemen geçti. Yemek yiyelim mi?" Bunu söylemesine şaşırdım çünkü o gecenin bu saatlerinde yemek yemezdi. Üstelik bende aç değildim.

"Ben aç değilim ama sen istiyorsan tabii, gidelim. Ne yemek istersin?" Sorum üzerine gözleri çakmak çakmak oldu. Bu değişik tepkilerine kaş çattığımda o yutkunuyordu.

"Bilmem, acaba tantuni falan mı yesem? Ya da pasta, bol frambuazlı pasta." Ağzı sulandığında yeniden yutkundu.

"Sen ne zamandır yemek yemiyorsun?" Dediğimde ifadesi dondu. Gözlerini hızla kırpıştırıp omuzlarını dikleştirdi.

"Neyse kaçtı iştahım, biraz uyusak mı?" Ciddi anlamda anlamıyorum, dakikada bir hem fikir değiştiriyor hem de ruh hali değişiyor. Yine de onu onayladım.

"Güzelim, açsan yemek yiyebiliriz. Ben sadece bir anda tantuniden pastaya geçince şaşırdım yani." Tuttuğu ellerimi bırakıp yatağa ilerledi ve oturdu.

"Yok cidden vazgeçtim." Ayakkabılarını çıkartıp geriye doğru kaydı ve uzandı. Öyle masum görünüyor ki, gözlerimden kalpler fışkıracak sanki.

Saçları yastığa dağılırken bir tanrıça gibi görünüyordu. Gözlerini tavana dikip bir süre öylece durdu sonra yan dönüp gözlerini üzerime dikti. Onu izlediğimi fark edince utançla gülümsedi.

"Gelsene," derken ses tonu duyabileceğim en masum tondaydı. Bende ayakkabılarımı çıkartıp yanına uzandım.

Bir süre yan yana yattık ve tavanı izledik. Bir şey söylemek istiyordu ama karar veremiyordu, bunu hareketlerinden çok net bir şekilde anlayabiliyordum. Bir kere sürekli parmaklarıyla oynuyordu ve bu hareketi sadece ne yapacağını şaşırdığında yapıyordu ve bu aşırı tatlıydı.

BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin