Bahçede otururken soğuk hava hiç acımadan yüzüme vuruyordu. Artık ağlamıyordum, çünkü ağlamak beni daha çok yoruyordu. Hem ben eskiden neredeyse hiç ağlamazdım, insanların önünde ağlarken utanırdım ama bu da değişmişti. Hayatımda değişen her şey gibi bu da değişmişti. Artık kendimi tanıyamıyordum.
Biliyorum kavga etmemin, bir anda yükselmemin, bebeğimizden bahsederken sadece kendi çocuğummuş gibi bahsetmeme sinirlendiniz ama haklıyım. Cidden haklıyım. O Elif denen kıza ufacık bile tahammülüm yok. O benim berbat geçen günlerimin nedeni. O benim doğum günümü berbat eden kız. O benim aşkıma engel olan kız. Onu sevmem için ya da onunla ilgili olan bir şeye sessiz kalmam imkansız.
Bir nevi deliriyorum. Onun Ali'nin yanında olduğunu bilmek, onunla konuşuyor olduğunu bilmek zaten sinir bozucu bir durumken asistanın beni Ali'yle konuşturmaması daha sinir bozucuydu. Evet haklı olabilir, evet çok yoğun olabilir, evet Elif'in geldiğinden haberi olmayabilir ama bende mantıklı düşünemiyorum. O an algılayabildiğim tek şey Elif'in geldiği ve şuan Ali'nin yanında olduğu. Nasıl sakin olabilirim?
Bir de Ali'nin kalkıp onu savunması? O kız hakkında duymak istediğim sözlerin hepsi nefret içerikli. Ona ne acıyorum, ne de üzülüyorum. Saf bir nefret duyuyorum ona karşı. Gözlerindeki şeytansı bakışı sadece ben görüyor olamam değil mi? O yüzden bu saçma bir kıskançlık krizi değil. Ben boşuna tavır almıyorum. O kız benim içimdeki derin yaraların sahibi. Beni doğum günümde ağlatan kızın ta kendisi o.
Üstelik bugün o kadar mutlu uyandım ki.. kimse beni mutsuz edemez sanıyordum. Kimse hayatımıza dahil olamaz ve beni tekrar aynı yerlerimden kimse yaralayamaz. Ben böyle dedikçe hep daha beteri geliyor başıma. Aylar önce defolup giden kız bir anda dahil oluyor hayatımıza ve yine benim için çok özel bir akşamı berbat ediyor. Nasıl sevebilirim onu?
Ali'ye sürpriz yapmak için bugün o gittikten sonra hemen doktora gittim. Bebeğimizin cinsiyetini öğrendiğim anda ona haber vermek istedim ama daha sonra bunu güzel bir akşam yemeğinde söylemek daha cazip geldi. Nereden bilebilirdim onun eve gelmeyeceğini? Nereden bilebilirdim o aptalın yeniden hayatımıza dahil olacağını? Yine sonunda üzülen ben oldum..
Dizlerimi kendime çekip kalın hırkaya biraz daha sarıldım. Hava soğuktu ama benim içim yanıyordu. Kalbimdeki kor hiç sönmüyordu. Her gün bir başkası oradaki ateşi artırıyordu. Başımı dizlerime yasladığım kollarıma koydum ve boğazın ışıklarına baktım. Şu kocaman ev bile mutlu etmiyor artık beni. İçindeki yaşanmışlık midemi bulandırıyor sadece.
Karnımda hissettiğim kıpırtılar dolmuş gözlerime rağmen gülümsememe neden oldu. Buradayım diyordu, ben buradayım ve sen yalnız değilsin. Bu o kadar güzel bir his ki.. içinde senden bir parça var ve ne olursa olsun orada duruyor. Ara ara mideni bulandırıp dikkat çekiyor, ara ara tekme atıp varlığını hissettiriyor. Onun mutsuz olmasından çok korkuyorum. Böyle kaos dolu bir hayata doğacağı için çok korkuyorum.
Omuzlarımda hissettiğim hırkayla sıçradım ve arkamı döndüm. Karanlığa rağmen ışıl ışıl parlayan mavi gözlerinde yoğun bir kırgınlık vardı. O an kaçıp gitmek istedim oradan. Yüzleşmek için hazır değildim. Açıklama yapacak gücüm yoktu. Yinede gidemedim. Oturdum kaldım. Oda karşımdaki sehpaya oturdu ve soğuk hava nedeniyle burnunu çekti.
Gözlerine bakamıyordum. Soğuktan üşümüş parmaklarımı birleştirmiş onlara bakıyordum. Sanki az önce deliren ben değilmişim gibi bir halim vardı. Söylediklerime pişman değildim ama yinede ona bakarken çekiniyordum. Özellikle gözlerindeki kırıklar kalbime batarken ona bakmam iyice zorlaşıyordu.
Sehpada hafif öne doğru kaydı ve sıcacık elleri buz gibi ellerimi kavradı. Onun elleri her zaman sıcacık olurdu. Yazın, kışın, sonbaharda.. her zaman sıcacıktı. Benimkiler ise onunkilere göre buz gibi olurdu hep. O yüzden tutardı ellerimi, sıcacık avuç içleriyle sarardı. Hem nefesiyle hem de ellerinin sıcaklığıyla ısıtmaya çalışırdı beni. Bayılırdım o hallerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşluk
أدب الهواةBir kırık gençlik hikayesi.. Uzaydaki Ali'ye, koca gözlü Selin'e selam olsun.. -bir başka AlSel hikayesi.