Gözlerimi kahvaltı tabağımdan ayırıp karşımda oturmuş iştahsız bir şekilde domatesine işkence eden Selin'e baktım. Birkaç gündür değişik ruh halleri içerisindeydi ve ben neyi olduğunu sorduğumda ya omuz silkiyor ya da geçiştirmek için bir şeyler saçmalıyordu.
Burada tek başına kalmak onun psikolojisini bozmuş olabilir diye düşünüp Nazlıyı aradım ve buraya gelmelerini söyledim. Savaş ile evlenecekleri için hazırlık yapıyorlarmış ve ne yazık ki gelmeleri mümkün değilmiş. Böylece Selin ile uğraşmak bana kalmıştı.
Çatalımı usulca tabağın kenarına bıraktım ve çenemi elime yaslayıp onu izlemeye başladım. Öyle dalmıştı ki onu izlediğimin farkında bile değildi. Gece elindeki kalemler mutfağa girip Selin'in yanına gittiğinde onu bile görmemişti. Bu durum gittikçe sinir bozucu olmaya başladı.
"Anne," Gece onun bacağını dürttüğünde Selin hayal aleminden kopup gerçeğe döndü. Bomboş bakan gözlerini Gece'ye çevirdiğinde derin bir nefes aldım.
"Efendim bebeğim?" Gece elindeki boyaları ona gösterdiğinde yüzüne hiçte gerçekçi olmayan bir gülümseme yerleştirdi. Gece anlayamazdı belki ama ben anlardım.
"Boya mı yapmak istiyorsun?" Olanlardan habersiz başıyla onayladı onu Gece. Selin kalkmak üzereyken ben konuşunca oturdu.
"Sen içeri geçip boyalarını hazırla, annen birazdan gelecek kızım." Gece lafımı ikiletmeden salona geri döndüğünde Selin aynı boş bakışlarla bana baktı.
"Senin neyin var? Yüzün bembeyaz, gözlerin hiç olmadığı kadar ifadesiz ve benimle konuşmaktan kaçıyorsun." Dediğimde gözlerini devirdi.
"Gözlerini devirmeyi kes." Dedim sert bir tonda. Ona karşı bu denli sinirli olmam şaşırmasına neden olmuştu ve biçimli kaşları çatılmıştı.
"Sende üzerime gelmeyi kes. Bazı şeyleri içimde yaşamama izin ver Ali, anladın mı? Bana nefes alabileceğim bir boşluk bırak." Sert sözleri hiçte ona aitmiş gibi değildi.
Selin asla böyle konuşmazdı. Böyle konuşması için çok büyük şeylerin olması gerekiyordu. Benim onun kalbini kırmam gerekiyordu, benim canımı yakabilmesi için onun canının yanması gerekiyordu. Aksi takdirde Selin bana asla böyle davranmazdı. Biliyorum, tanıyorum onu.
Sandalyesini gürültü çıkmasını umursamadan geriye doğru ittirip masadan kalktı ve ayaklarını yere vura vura mutfaktan çıktı. Yüzümü ellerimle ovuşturup saçlarımı hızla çekiştirdim. Bu halleri çok canımı sıkıyordu. Canımı sıkan ne olduğunu söylememesi değil, canımı sıkan ona yardım edemeyişim..
***
Kucağımda uyuyakalan Geceyi yatağına yatırmıştım ve yatak odasına doğru ilerliyordum. Tam içeri girecekken aralık kalmış kapı sayesinde telefonda konuşan Selin'i duydum. Normalde bu tür alışkanlıklarım yoktur ama o bu denli benden uzaklaşınca, bana bir şey anlatmayınca onu gizli gizli dinlemeye mecbur kalmıştım.
"Artık sıkıldım söylemek istiyorum." Ağlamak üzere çıkan ses tonu ve sözleri kaşlarımın çatılmasına neden olurken duvara yaslandım.
"Dayanamıyorum Nazlı, tükendim." Nazlı mı? Eğer onun neyi olduğunu Nazlı biliyorsa, neden onu aradığımda bana söylemedi? Burada neler dönüyor?
"Tamam, evet biliyorum. Şu lanet zaman bir gelemedi." Sesi yakından gelince birkaç adım gerilemek zorunda kaldım.
Neden kendimi bir oyunun içinde hissediyorum? Neden Selin bana gizli işler çeviriyormuş gibi geliyor? Sözleri neden kalbimin bu kadar hızlı atmasına neden oldu? Kafamda oluşan milyonlarca soruyla beraber onun telefonla konuşmasını hiç umursamadan odaya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşluk
FanfictionBir kırık gençlik hikayesi.. Uzaydaki Ali'ye, koca gözlü Selin'e selam olsun.. -bir başka AlSel hikayesi.