Her geçen gün Sevilay Hanım'ın sağlına kavuşmasını sağladı. Günler günleri kovalarken ilk rahatlığı yirmi dört saat geçtiğinde yaşadık. Bir hafta kadar daha yoğun bakımda kaldığında onu görebilen sadece Ali'ydi. Doktor onun psikolojik destek almasını söylediğinde eski Ali olsa eğer hemen karşı çıkardı bu duruma ama şimdi hemen kabul etti.
Sevilay Hanım iyileşir iyileşmez bir kliniğe yatacak ve tedavi olacaktı. Ali günlerce kendini suçlayıp durmuştu ama şimdi annesinin tedavi olacağını bildiğinden biraz daha rahattı. Ameliyat sonrası bir daha hastaneye gitmedim. Daha doğrusu gidemedim. Kasıklarımda oluşan şiddetli sancı beni bir kere daha hastaneye kaldırttı.
Ali her ne kadar sakin kalmaya çalışsa bile bana söylenmeden edemedi. Neymiş evden dışarı çıkmayacakmış, hep istirahat edecekmişim. Ben sıkılırım evde diyorum ama anlatamıyorum. Böylece bir daha hastaneye gidemedim. Gerçi gitsem bile orada yapabileceğim bir şey yok. Sonuçta Sevilay Hanım kalkıp da ben Selin'i görmek istemiyorum demez herhalde.
Annem ve Nazlı geldikleri günden beri konakta kalıyorlar, yani benimle birlikte. Hastaneye kaldırıldığım gün annem çok korktu. Çünkü bu ciddi anlamda büyük bir sancıydı. Ali'ye söylemedim ama hamileliğim bu şekilde geçmeye devam ederse erken doğum riski artıyormuş. Bunu Ali'den saklamak istemezdim ama bu kadar stresin arasında ona bunu söyleyemem.
O kadar yorgun ki.. mavi gözlerindeki o eski ışıltı yok. Eve geldiği gibi uyumak istiyor, uyumak istemese bile mutlaka bir yerlerde sızıp kalıyor. İşe gidiyor, işten çıkıp annesinin yanına uğruyor, eve geliyor benimle uğraşıyor ve en nihayetinde yorgun düşüyor. Belkide bir haftadır beni öpmüyor bile. Eskiden olduğu gibi değiliz.
Biliyorum yine bencilce davranıyorum ama ilgi istiyorum. Bebeğime artık alışveriş yapmak istiyorum, benimle bir şeyler paylaşan, hiç değilse benimle sohbet eden kocamı geri istiyorum. Bir hafta önce kurduğumuz ev hayalleri tamamen çöpe gitti. Ali'nin boş zamanı olmadığı için evle ilgilenemiyor, eh bende onsuz karar vermek istemiyorum.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi hamilelik hormonlarım bana kafayı yedirtiyor. O kadar duygusal bir dönemdeyim ki yavru kedi görsem ağlıyorum. Ali'nin beni öpmemesi, bana sarılmaması, bensiz uyuması bin kat daha arttırıyor duygusallığımı. Öyle ki utanmasam odama kapanıp deli gibi ağlayacağım. Kendime gelmem lazım biliyorum.
Normalde her şeyi aşeren ben şimdi hiçbir şey yiyemez oldum. Annemin hazırladığı yemekleri bile yemiyorum, bu yüzden yorgun düşüyorum ve bütün gün yatak döşek yatıyorum. Üstelik midemin bulanması da cabası.
"Selin, bak en sevdiğin çorbadan yaptım. Birazcık içmek ister misin?" Bakışlarımı annemin kucağında duran domates çorbasına çevirdim. Enfes görünüyordu ama hiç iştahım yoktu.
"Aç değilim anne, bugün çok yorgun hissediyorum. Biraz uyuyacağım," yüzünde duran ufak gülümseme silindi. Derin bir iç çektiğinde artık susmayacağını biliyordum.
"Böyle olmaz Selin, neredeyse bir haftadır buradayım ve senin boğazından doğru dürüst yemek geçmedi. Neden böyle yapıyorsun kızım? Neden kendine zarar veriyorsun?" Yatakta doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım.
"Bu şekilde düşündüğüm için, bu şekilde bencillik yaptığım için çok utanıyorum ama ben Aliyi çok özledim anne. Biliyorum annesiyle ilgilenmesi lazım, işe gitmesi lazım ama resmen bir haftadır onu görmez oldum. Hangi ara geliyor, yemek yiyor anlamıyorum sonra bir bakmışım uyumuş." Dolan gözlerimi birbirine kenetlenmiş ellerime indirdim.
"Bunda utanılacak bir şey yok ki güzelim benim. Eğer gerçekten böyle düşünüyorsan Ali'ye söylemen gerek. Sizin aranızdaki sorunları ne sen tek başına halledebilirsin ne de ben size yardım edebilirim. Sizi sizden başka kimse anlayamaz." Dudaklarımı birbirine bastırıp burnumu çektim. Ali'ye bunu nasıl söyleyebilirim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşluk
FanfictionBir kırık gençlik hikayesi.. Uzaydaki Ali'ye, koca gözlü Selin'e selam olsun.. -bir başka AlSel hikayesi.