16. Bölüm

2.2K 87 35
                                    

+18 sahneler vardır, rahatsız olacakların okumaması önemle rica olunur.

Odanın kapısını kapatıp kilitledim ve arkamı döndüm. Üzerindeki hırkayı çıkarmış yatağın üzerine bırakırken yavaşça ona yaklaşıp arkadan sarıldım. Sıçramak yerine ellerini ellerimin üzerine koyup başını omzuma yasladı. Burnumu saçlarının arasına sokup derin bir nefes aldım. Ellerini ellerimden ayırmadan bana döndüğünde gece kadar koyu gözleri parlıyordu. 

Sol elimi yanağına yaslayıp usulca yanağını okşadım. Gözleri ağır ağır kapanıp açıldı. Gözlerindeki o çocuksuluk kalbimi ısıtıyordu. Bana doğru bir adım daha atarak aramızdaki mesafeye tamamen kapattı. Ellerini omuzlarıma koyup hiç çekinmeden baktı gözlerime.

Göğsümde duran elini tutup bileğini öptüm. Burnumu öptüğüm yere sürtünce kıkırdadığını duydum. Onu çok özlemiştim. Çok fazla.. Yinede kararsızdım. Belkide ben çok aceleci davranıyordum. Belkide bu tehlikeliydi. Oysa o öyle bir cesaretle bakıyordu ki gözlerime, kendime engel olabilmem mümkün değildi.

"Emin miyiz?" Dedim kısık sesle. Alnını alnıma yaslayıp uzun kirpiklerini birbirine kenetledi. Öyle güzel görünüyor ki.. sadece böyle durup onu izlesem bile bana yeter.

"Eminiz." Ses tonundaki kararlılık gözlerindekiyle aynıydı. Elleri göğsümden omuzlarıma çıktı ve oradan da enseme ulaştı. Daha fazla beklemeyip dudaklarımızı birleştirdi.

Yıllardır çölde susuz kalmış gibi kana kana öptüm onu. Hiç acele etmeden, tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş öptüm. Dudaklarındaki tat benimkilere bulaşıp ılık bir sıvı gibi mideme akarken belinde duran elimi sıkılaştırdım. Göğsü göğsüme yaslandı ve kolunu boynuma sardı. Benden bir santim bile ayrı kalmak istemiyormuş gibi bir hali vardı.

"Bebek?" Dedim öpücüğün arasında. Dudakları kıvrıldığında bu seferde onu gülüşünden öptüm. Bu ayrıntıyı sevdiğini biliyordum.

"Hiçbir zararı yokmuş." Dediğinde geriye doğru çekilip şaşkınlıkla yüzüne baktım. Normalde bu tür durumlarda hemen yanakları kızarırdı oysa şuan hiç olmadığı kadar cesurdu.

"Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun?" Gözlerindeki yoğunluk direkt olarak kalbime ulaşıyordu. Dudakları dudaklarıma sürtünürken konuştu.

"Konuşmayı bırak," beni öpecek sanırken vazgeçti ve yeniden mırıldandı. "Sadece öp." Tamam, işte şuandan itibaren kendime sahip çıkma imkanım çok azdı.

Yatağın kenarında dururken üzerindeki ince kazağı çıkardım. Aynı şekilde oda benim gömleğimin düğmelerini açmaya çalışıyordu. Her ne kadar cesur olursa olsun heyecandan ve panikten titreyen elleri düğmelerimi açmasını engelliyordu. Gülümsememe engel olamayıp onu izledim. Nihayet başardığında derin bir nefes verdi ve gömleğimi çıkardı.

Belirgin duran köprücük kemiklerine, iç çamaşırının üzerine dağılmış olan saçlarına ve pürüzsüz tenine bakıp iç çektim. Sadece bana aitti. Onu ilk ben keşfetmiştim. Selin benimdi. Selin Yılmaz sadece benimdi ve onu bir başkasıyla paylaşmaya hiç niyetim yoktu.

Hiç beklemediği bir anda sertçe kavradım dudaklarını. Hatta biraz fazla sert olmuş olacak ki hem geriye doğru sendeledi hemde dudakları arasından ufak bir inilti kaçıp dudaklarımda yankılandı. Bu harika bir ayrıntıydı. Sağ kolu boynuma dolanırken sol elinin enseme koydu ve tırnaklarını enseme batırdı. 

Onu daha fazla geriye doğru ittirdiğim de nihayet yataktaydık. Doğrulup yataktaki haline baktım. Karanlığa rağmen pürüzsüz bir şekilde parlayan teni, yatağın lacivert çarşafına dağılmış saçlarının arasında bir Yunan Tanrıçası gibi duruyordu. Sertçe yutkunup üzerine eğildiğimde nefes alış verişi değişmişti. Hızlı ve sık sık.. Kirpikleri normalinden daha hızlı hareket ediyordu ve gece gözleri hiç olmadığı kadar koyuydu. 

BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin