Akşam yemeği , benim yukarıdan koşarak inmem ve yorgun olduğumu söylememle son bulmuştu.
Eve geldiğimizde uzun ve upuzun cümlelerle ablama olanları anlatmak zorunda kalmıştım. Tabi Ki sadece Çağan’la olanları. Ateş’ten bahsetmemiştim. Şüphelense de yorgun olduğumu söyleyip yatakla bütünleşmiştim.
Sabah olduğunda ablam beni dürterek uyandırdı.
“ Hadi kalk artık Hevin ya kaç kez geleceğim daha başına!”
Kaç kez gelmişti ki? Ben daha yeni uyandırılıyorum sanki.
“Yaa bırak beni okul yok iş yok ne diye uyandırıyorsun ki?”
Ablam derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
“Çağan aradı seni..”
Çağan adını duyar duymaz sıçrarcasına kalktım yataktan. Sabahın köründe neden arasınki?
“ Ya Çağan ismini duyunca hemen kalkarsın değil mi?. Maymun!”
Heyecanımı kontrol altına aldığımda Selin’in uyuşuk ve imalı bakışlarıyla eziliyordum.
“Uzatma Selin.. Neden aradı hem niye sen açtın ki?”
Ablam elini yanağıma götürüp makas alırken gözlerimi devirdim.
“Çünkü ufaklık. Çocuk seni sabah dokuzdan beri arıyor. Şuan saat oniki meleğim. Seni dürttüm , hatta müzik setinden AC/DC bile açtım. Ama uyanmadın. Bende açtım telefonu. Hem ne olmuş ben ablanım senin..”
Cidden o kaadr uyumuşmuydum? Evet uykum ağırdı aslında ama sadece çok yorulunca bu hale geliyordum. Normal bir günün sonunda uykum hafif bile olurdu. Bedenimi bu kadar yormamamıştım ki1
Şüphelerimi ablama hissettrmemek için konuyu Çağan’a çektim yine.
“Tamam sorun değilde. Ne dedi niye o kadar erken aramış?”
Ablam kocaman gülümserken ben onu izlemekle yetiniyordum.
“Ha evet.. Telefonu senin değilde benim açtığımı anladı. Oysaki seslerimiz ne kadar benzer birbirine bilirsin. Düşün o kadar çok kazımış aklına..”
Bana imalı bakışlarını gördüğümde gözlerimi devirerek devam etmesini bekledim.
“ee SELİN!”
“ neyse dün sana söylemeyi unutmuş, bugün erken kalkman gerekiyormuş, ama vakti geçince vazgeçmiş, yarın erken kalkmalıymışssın. Unutursa sen hatırlat Selin dedi. He birde en kısa zamanda hep beraber birşeyler yapmayı önerdi. Utkay ,Çağan, ben, sen..”
“Nedenini söylemedi mi?”
Ablam yataktan kalkmış kapıya doğru yönelmişti.
“Hayır küçük maymun, söylemedi. Daha sonra tekrar arayacakmış seni.”
“Tamam” derken yataktan kalkmıştım. Banyoya doğru bir adım attığımda ablam geri dönüp yarım ağız gülümseyerek yanıma geldi.
“ He bu arada, annemle babam çıktılar. Akşama kadar yoklar. Cenk bey ve Burçak hanımlarla bir yere gideceklermiş. Çocuklara gelince onlar bize gelecekler. Hzırlan bence gelmek üzeredirler.”
Oflayarak banyoya girdim. Bir onlar eksik kaldılar mübarek! Tamam Toprak gerçekten tatlı bir kızdı. Sakin, sevecen, ve en önemlisi zenginliğiyle övünmüyordu. Ama kardeşi Ateş onun tam tersiydi. Tam bir, yakışıklı çapkın zengin zübbesiydi. Onunla uğraşacağım belliydi.
Elimi yüzümü yıkayıp üstüme kot pantolonla gömleğimi giydim. Saçarımı tarayıp bukle şeklnde bıraktım. Kahvaltı namına yediğim nutella doymama yetmişti. Ama Hafize teyzenin zoruyla bir bardakta ballı süt içmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyorum...
RomanceTüm hakkı saklıdır.© "Henüz yolun başındayken, sonuna gelmenin hikayesi..." Hevin , on sekiz yaşını doldurmuş, yıllarca kanserle mücadele verip; yenilginin acı sonucuna yaklaşmış bir kız. Hayat ona yaşamının tadında iken vermediği dostluğu, kard...