Bölüm nasıl oldu hiçbir fikrim yok. Kafam dağınıktı ve biraz rahatsızım. Artık ne çıktıysa...
İyi okumalar♥♥♥
Yalan... Hayatımda kocaman yer kaplayan bir kelime. Yalanın büyüğü ya da küçüğü olmaz. Yalan yalandır, her şekilde doğru olmayan.
Annemi Baran'ın yanına getirmeden önce, Baran'a birçok yalan tembih etmiştim. Benim için o da yalan söyleyecekti. Ama söylediği yalanları ben uydurduğum ve söyleyeceği kişide benim annem olduğu için, bu onu yalancı yapmazdı. Sanırım.
Anneme söyleyeceği şeyler oldukça basitti. 'Hevin'in vücudunda kanser hücresi kalmadı. Sadece daha dikkatli olması lazım ve birkaç ilaca devam edecek. Bu süre zarfında bedeni bazen yorgun düşebilir, bayılma atakları olabilir. Fakat gayet iyi durumda... falan filan... ' birkaç tıbbi terimde eklerse, işte yalan karışımımız hazır!
Tabi yan etkisi olarak ta, vicdan denen şeyin azabı oluyor. Ama ben onu çekmeye alıştım, hastalığımı öğrendiğimden beri koyun koyuna yatıyoruz geceleri.
Annem odadan çıktığında ısırarak kanattığım dudağımı yaladım. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Annem yanıma gelip bana sarıldı. birbirimizden ayrılınca ağladığını fark ettim.
"Anne, neden ağlıyorsun?"
Akmayan rimelini sanki akmış gibi parmaklarıyla temizledi. Gülümsemeye başladığında içim birazda olsa rahatlamıştı. Bir an için Baran'ın çuvalladığını sanmıştım.
"Mutluluktan, Hevin'im. Her şey yolundaymış.. Çok şükür ki," bir kez daha annemle birbirimize sarılırken boğazıma dizilen yumruyu yok etmek istercesine yutkundum. O esnada Baran'ı gördüm, odanın kapısından çıkmış bize bakıyordu. Yumruk yaptığı ellerini sıktığını görebiliyordum. Birkaç saniye göz temasını kesmedik, ardından hızla koridorda yürümeye başladı. Mavi kapıdan çıkışını izledikten sonra annemle ayrıldık.
Yaşadıkları kolay değildi, anlıyordum. Ama sorun şuydu ki kimse beni anlamıyordu. Zaten bütün vücuduma yayılmış bir kanserden bahsediyoruz, yaşama şansı %3 olan.
Annemle asansörü beklerken, tekerlekli sandalyede saçları kazınmış, sekiz dokuz yaşlarında bir kız geldi yanımıza. Yüzüme bakıp gülümsediğinde bende gülümseyerek karşılık verdim. Bileğindeki kırmızı bilekliği gördüğümde kanser hastası olduğunu anladım. İçim burkulurken gülümsemeye devam ettim. Asansör kapısı açıldığında annem önce bana, ardından da kıza baktı.
Asansörü kullanması için kıza yer açtık. 'Teşekkür ederim' derken kocaman gülümsüyordu.
Annemle asansöre bindiğimizde ellerimi önümde birleştirip gözlerimi de ellerime diktim. Ona baktığımda rahatsız olabilirdi.
"Adım Ahsen," gözlerimi kıza çevirdim. Yüzündeki o gülümsemeyle bir melekten farksızdı.
"Benimde Hevin, memnun oldum." gülümsedim.
"Anlamı ne peki?" yüzündeki ifadeyle o kadar tatlıydı ki, kucaklamak istedim.
"Aşk, sevda anlamına geliyor. Ya senin ki?"
Asansör sıfırı gösterdiğinde ellerini tekerlekli sandalyeye koydu. "Çok güzel kız, anlamına geliyor." derken yüzünü yere eğdi. Kapı açılır açılmaz dışarı çıktı ve gözden uzaklaştı. Annemle bir süre birbirimize baktık. İçimden parça parça söküp aldıkları bir şeyler vardı sanki. Boğazım acıyor, gözlerim yanıyordu.
Kendimi daha fazla tutamayıp anneme sarıldım. Omzunda ağlamaya başladığımda annem beni kendisine biraz daha bastırdı. "şşt. Geçti güzel kızım,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyorum...
RomanceTüm hakkı saklıdır.© "Henüz yolun başındayken, sonuna gelmenin hikayesi..." Hevin , on sekiz yaşını doldurmuş, yıllarca kanserle mücadele verip; yenilginin acı sonucuna yaklaşmış bir kız. Hayat ona yaşamının tadında iken vermediği dostluğu, kard...