Bölüm 13

2.9K 116 0
                                    

Ölüm, sözlükte bir canlı varlığın hayati foksiyonlarının kesin olarak sona ermesi. aksiklopedide ise bir canlının kalp ve solunumunun durması olarak tanımlanıyor.

tıpta ise ölümün tanımı çok farklı. Bilim adamlarına göre bir canlıda biyolojik ölüm erçekleşmeden, yani canlının bedeninde çürüme belirtileri özlenmeden o varlığa 'öldü' denilmiyor.

Ama bütün tanımların ortak bir görüşü var. O da ölümün 'soğuk' olduğu...

Bana gelince; Benim için ölüm soğuk değil, aksine  içimi kavuracak kadar sıcak. Ölüm,benim için ateşten daha sıcak.

Aslında ölüm benim için yaşamak kadar zor, kaçmak kadar kolay bir çıkış yolu.

Daha küçücük bir kızken, anneme "ölünce nereye gidiyoruz?" diye sormuştum. Annem bu sorum üzerine bana uzunca sarılıp, " Senin gibi masum küçük kızlar cennete gidiyorlar meleğim."  demişti. Bu cevap beni o zaman tatmin etmişti. Ama şimdi ben ,o küçük masum kız değildim. Aileme acı veriyordum. Ben ölünce en büyük acıyı yaşatacaktım onlara. Bu kötülüktü. Yaptığım şey kötülüktü onlara. Ama elimde olmayan...

Uzun süre düşüncelere dalmama sebep olan Çağan'ın "Ölümden korkar mısın?" sorusuydu. Uzunca süre cevap alamayınca elini yüzüme okşarcasına yerleştirip gözlerime baktı.

"Hevin, iyi misin?"

Cevap vermek istiyordum. Ama kelimeler boğazıma takılıp, konuşmama engel oluyordu .Yutkunup gözlerimi kaçırmak istedim. Çağan buna çenemi tutarak engel olunca, gözlerimi sıkıca yumdum ve sıcak sıvının gözlerimden yanaklarıma bir şerit halinde inmesini hissettim. Hemen ardından da Çağan'nın sıcak dudaklarını gözlerimin üstünde...

Çağan kocaman bir iç çekerken beni göğsüne daha çok bastırdı. Bu hareketi bende haykırarak ağlama isteği uyandırırken, kendimi sıktım fakat boğazımdan kaçan histerik hıçkırığa engel olamadım.

"Şş. Tamam, sakin ol birtanem." elleri saçlarımı nazikçe okşarken, rahatladığımı hissettim. Bu poziyonda kokusunu içime rahatça çekebiliyordum.

"Özür dilerim, sana bir şeyi mi hatırlattım?" Bu durumda bile suçu kendisinde arıyordu. Ve ben ona birkaç ay sonra acıların belkide en büyüğünden birini yaşatacaktım.

Boğazıma takılan düğüm geçmiyordu. Konuşmak için ağzımı açtığımda, boğuk bir hıçrıkırık çıkıyordu boğazımdan.

"Tamam, bir şey söylemek zorunda değilsin. Sadece sakinleş, rahatla. Ben yanındayım ve seni bırakmayacağım."

Ama ben seni bırakacağım Çağan. Hemde hiç acımadan!

Sana bu acıyı yaşatacağım. Kalbini kıracak, seni yarım bırakacağım. Beni sevmene izin verecek kadar nasıl kör oldu gözüm? Bilmiyorum. O banka ilk geldiğinde çıkıp gitmeliydim hayatından. En azından bir yabancı olarak kalırdım aklında. Ve birkaç gün sonra unuturdun beni. Hiç yaşanmamış gibi...

Nefes alış-verişlerim düzene girdiğinde başımı hafifçe kaldırdım. Bu haraketim üzerine Çağan'nın kolları gevşedi.

"Daha iyi misin?" Başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım.

"Anlatmak istersen, dinlerim." ellerimi elleri arasına alıp dudaklarına bastırdı.

"Aklıma,bir film geldi de." evet ben iyi bir yalancı olabilirim.

"Hangi filimmiş ki , bu seni salya sümük ağlattı?" ses tonu iğneleyiciydi.

Derin bir nefes alıp tek seferde söyledim. "İncir reçeli."  Önce gözlerini kısıp yüzümü inceledi. Yalan söyleyip söylemediğimi kontrol eder gibi.

Daha sonra yalan olduğunu anlayamayarak, beni kendine iyice çekti. Kolları arasında sıkışınca yerimde kıpırdandım.

"Evet, o filmi biliyorum. Saçma." söyledikleri üzerine kulaklarıma inanamıyormuş gibi yüzüne baktım. Yüzlerimiz arasında sadece birkaç milim vardı.

"Sen, ciddi misin?" Şaka yaptığını anlamak ister gibi suratını inceliyordum. Ama oldukça ciddiydi.

"Evet." Verdiği cevap üzerine kollarından sıyrılıp karşısına dikildim. O film, çok güzeldi. Ağlamaktan gözlerimin şiştiği, etkisini uzunca süre üstümden atamadığım sayılı filmlerdendi.

Ellerimi belime koyup, başımı yana yatırdım.

"Neresi saçmaymış?" sesim sinirliydi. Verdiğim tepki karşında dudaklarının yanı yukarıya doğru kıvrıldı.

"Bak, öncelikle kız çok bencil. Yani, hastasın ve bir adamı kendine aşık ediyorsun. Sonra bu çok normalmiş gibi ölüp, geride o adama acı dolu anılar bırakıyorsun. Bu bencillik, o adamın hayatına hiç girmemeliydi. İkinci olarak adam , kız öldükten sonra hayatlarını yazıp, basılmasına film olmasına göz yumuyor. Resmen aşklarını reklam haline getiriyor."

Duyduklarım karşısında afallamıştım. Haklıydı. O KIzdan farkım yoktu. Bende bencildim. Hayatına hiç girmemeliydim.

Ama olmuştu bir kere. Şimdi birden nasıl çıkacaktım hayatından?

"Sen olsaydın onun yerinde, ne yapardın?" Verdiği cevaba göre hakeket etmek en doğrusuydu belkide. Böylece ne yapmam gerektiğini kendisi bana söyleyecekti.

"Kızın yerinde olsaydım, çekilir bir köşeye ölümü beklerdim. Adamın yerinde olsaydım, kızın peşinden giderdim."

Boğazım kurumuştu. Bunu beklemiyordum. Yutkunup gözlerimi gözlerine kilitledim.

"Ne yani, benim peşimden mi geleceksin?" Oturduğu banktan kalkıp yanıma geldi. Kollarını belime sarıp beni kendine yasladı ve çenemin ucunu öptü. "Ölürsen, ölürüm..."

Ölüyorum...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin