Bölüm 20

2.5K 113 5
                                    

Bölüm şarkısı "Band of Horses- Monsters" Multimedia var.  İyi okumalar :)

"A-ateş?"

"Evet, benim sakin ol." ellerini ağzımdan tamamen çekti. Yatağıma yavaşça otururken gözlerime bakıyordu. Konuştuğunda burnuma gelen alkol kokusuyla - bu beni rahatsız etmemişti- sarhoş olduğunu anladım.

Yatağımda öylece oturup beni izliyordu.

Yutkunup, önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Sarhoşsun,"

Bana biraz daha sokulup "Hayır," dedi. "Ben sarhoş olmam."

"Öyle mi, Peki hangi kafayla gecenin bir yarısı odama balkondan giriyorsun?"

Yüzüne yarım bir gülümseme yerleştirdi. "Konuşmak istediğini söylemiştin," bu haliyle suç işlemiş annesinden af dileyen bir çocuktan farksızdı. Masum bakışlarını stresten çıtlattığım parmaklarıma çevirdi.

Ellerimi tutup yaptığım şeye engel oldu. "Sinir bozucu," dedi. "Yapma."

Aramızdaki sessizlik sinir bozucu hale gelmişti.Parmaklarımı çıtlatmama izin vermediğinden dudaklarımı kemirmeye başladım.  Bakışlarını gözlerimden dudaklarıma indirdi.

"Yara olacak," derken parmaklarını dudaklarımı üstünde nazikçe gezdir. Dudaklarımı kemirmeyi bırakıp elini yavaşça indirdim.

İç geçirirken elini kendisine çekti. "Ne konuşacaksın benimle?"

Yatağımda geriye yaslanıp bağdaş kurdum. Yastığımı da kucağıma alım. "Sen bu haldeyken, olmaz." dedim.

"Ah, sarhoş değilim Hevin. İnan bana sarhoş olsaydım bu kadar iradeli olmazdım."

"İradeli?" derken tek kaşımı kaldırıp ona bakıyordum. Nasıl yani?

"Neyse, boş ver." derken elini havada savuşturdu. " Konuşmayacaksak uyuyalım mı?"

Söylediğine karşılık yataktan kalkıp tam önünde dikildim. "Çık, git odamdan." derken elimle odamın balkonunu işaret ediyordum.

"Bu kadar acımasız olamazsın," dedi. "Baksana halime, ne kadar savunmasızım."

Gözlerini kırpıştırıp masum masum bakmaya başladığında gülümseme isteğimi bastırdım. "Ateş, saçmalama. Git evine hadi."

"Baba beni bu saatte eve almaz," dedi. "Kapıda mı yatağım bu soğukta?"

"Olmaz," sesim git gide yumuşarken sert durmak için büyük çaba sarfediyordum.

"Kıvrılır yatarım şuraya sesim bile çıkmaz. Pofuduk ayı gibi görebilirsin beni,he?" derken beklentiyle sırıtarak yüzüme bakıyordu.

Havalar cidden soğuktu. Babası eve almayacaksa sokakta mı yatacaktı? Yazık. O kadarda kötü değilim, sanırım.

Nefesimi gürültülü bir şekilde dışarı verdim. "Tamam, ama en ufak kural dışı hareketinde çığlığı basıp bütün evi başına toplarım, söylemedi deme!"

Ellerinin teslim olur gibi havaya kaldırıp sırıttı. "Kurallar ne? Hani bileyim de, boşuna tecavüzcü damgası yemiyim."

Ellerimi göğsümde birleştirdim. "Temas yok."

Yatağı eliyle gösterdi.  "Hadi ama tek kişilik yatak, 1.82 boyunda bir adam ve sen. Temas olmaması mucize olmaz mı?"

"Sen dediğimi anladın Ateş, sınırlarını bil."

"Tamam, artık uyuyabilir miyiz?" derken esneyip bir eliyle sakalını kaşıdı. Baygın gözlerle bana bakarken yatağa gidip yorganın içine girdim. Yatağın en köşesine yerleşirken nefesimi düzene sokuyordum. Bu yaptığıma yarın pişman olacaktım.

Ah, az kalsın unutuyordum. Selin, bizi böyle görse?! Hızlıca kalkıp kapımı kilitledim. Balkon kapısını da kontrol ettikten sonra tekrar aynı pozisyona döndüm. Ateş'le sırtlarımız birbirine değiyordu.

Galip bir şekilde bu durum beni rahatsız etmiyordu. Tedirginlik vardı, ama güveniyordum.

İkimizde hiç konuşmuyorduk. Uyuduğunu zannederek gözlerimi yumdum.

"Hevin, ona aşık mısın?" sesi fısıltıdan farksızdı.

"Çağan'a mı?" derken bende ona ayak uydurdum.

"Evet," dedi.

"Neden soruyorsun?" dedim tek nefeste.

Güler gibi bir ses çıkardı. "Biz arkadaşız," dedi. "Unuttun mu?"

"Çağan'ı  seviyorum. Daha önce hiç aşık olmadığım için aşkı tanımlayamam. Ama bana hissettirdikleri çok farklı ve güzel duygular. Ama itiraf etmem gerekirse, kitaplarda ve filmlerde olduğu gibi olmadı içimdeki heyecan. Ya onlar çok abartı, ya da ben-"

Sözümü kesip o tamamladı. "Henüz sen o heyecanı yaşamadın."

"Belki,"

...

Gece boyunca hiç konuşmadık. Ama biliyordum ki o da benim gibi uyuyamadı. Sabah ezanından sonra gözlerimi yumdum. O arada uyuya kalmışım.

Uyandığımda gitmişti. Kalkıp elimi yüzümü banyoda yıkadım. Midemde şiddetli bir bulantı vardı. Kusmak için birkaç kez tuvalete eğilsem de bir şey çıkaramamıştım. Yeni ilaçlarıma bugün başlayacaktım belki de bulantım geçerdi.

Üzerimi değiştirip rahat pijamalarımı giydim. Bugün evden çıkmak istemiyordum. Bedenim çok yorgundu.

Aşağı indiğimde herkes kahvaltı masasına oturmuştu. Herkese günaydın diyerek bende ablamın karşısına oturdum.

"Sana da günaydın, uykucu." ablam eğilip yanağımı öptüğünde gülümsedim.

"Dün ki iş toplantın babacım?"

Babam okuduğu gazetesini katlayıp masanın başına bıraktı.

"İyi geçti," dedi.

 verdiği kısa cevaba yüzüm asılırken bakışlarımı anneme çevirdim. Annem teselli edercesine gülümsediğinde bir şeylerin ters gittiğini anladım. Ya azar yiyecektim nazikçe, ya da ciddi bir konuda benim hakkımda kararlar alınmıştı. Birincisini tercih ederdim.

"Hevin, annen dün akşam benim ardımdan erkek arkadaşının geldiğini söyledi," tamam cümlenin gidişatı birinci seçenek gibiydi. Ama şimdi ikinci olması için dua ediyordum.

"Evet baba," derken onu onayladım.

"Annen, çocuğun çok efendi olduğunu söyledi. Her ne hikmetse Utkay ve Selin'de aynı fikirdeler. Sanırım tanışmadığı bir ben kaldım. Ne zaman olacak dersin?"

Sandalyemde dikleştim. Tamam tanışmak istiyorsa tanışabilirlerdi. Sorun olmazdı.

"En yakın zamanda ben ikinizi tanıştıracağım babacım," derken gülümsedim.

"Bir akşam yemeği uygun olur mesela," derken babam göz kırpıp portakal suyundan bir yudum aldı.

"Olabilir," derken gülümsedim.

Annem boğazını temiler gibi bir ses çıkardığında sıranın anneme geldiğini anladım.

"Tatlım, bir diğer konuda okulun. Hastalığından dolayı yarım bırakmıştın. Ama biz devam etmeni istiyoruz. Doktorunla da ayrıca görüşmek isterim. Benim için bir randevu ayarlar mısın?"

Ağzımdaki portakal suyunu dışarı püskürtmemek için çabalarken boğazıma takılmasına sebep oldum. Büyük bir kuvvetle öksürürken elini ağzıma kapattım. Ablamda sırtımı sıvazlıyordu.

"İyi misin kızım, ne oldu?" diyen annem güç bela "iyiyim" dedim. "Boğazıma kaçtı ya" derken bardağı havaya kaldırıp indirdim.

"En kısa zaman için sana randevu alırım annecim, merak etme."

 Nasıl olacaksa o iş!

Ölüyorum...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin