bölüm 12

3.1K 109 3
                                    

Koşarak merdivenlerden inip salona gittim.Neyse ki ablamla Toprak salonda değildi.Büyük ihtimalle müzik odasına gitmişlerdi. Bu iyi olmuştu çünkü Nefes nefese kalmıştım, kalbim ise haddinden fazla atıyordu. Ateş’in şuan  sinirden alev topuna döndüğüne emindim. Bu yüzden salona gelme ihtimaline karşı hızlı adımlarla bahçeye çıktım. Bir sağa bir sola giderken bir sesle yerime sabitlendim.

“ Benim için mi bu heyecan?”

Arkamı döndüğümde yarım ağız gülen Çağan’la karşılaştım. Üzerinde deri bir ceket ayaklarında da ona uygun deri botlar vardı. Saçları hiç olmadığı kadar dağınıktı. Ama bu ona has ve güzel bir görüntü oluşturuyordu. Şuan ki yaşadığım heyecan adrenalin karmaşasını ona nasıl anlatabilirdimki?

Rahatlamak ve sakinleşmek için derin bir nefes alıp içimden 5 kadar saydım. Ve ona döndüm.

“Ah sizin için ölüyorum Çağan bey!”

“Biliyorum fıstık.” Derken bana yaklaşıp sarılmıştı. Bende ona sarılıp kapıya doğru yürümeye başladığımızda elini belimden çekmeden yüzüme baktı.

“Sorun olmayacağına emin misin? Bak istersen başka zaman..”

“Hayır sorun sen değilsin.” Bu sözüm karşısında yürümeyi kesip yüzüme daha dikkatli bakmıştı.

“Başka bir sorun mu var Hevin?” Bunu sormasını beklemiyordum elbette. Ama Ateş’le aramızda geçenleride söylemeyecektim. En azından şimdi değil!

“Hayır, sorun yok. Lafın geliş gidişi.” Derken olabildiğimce şirin bir şekilde gülümsemiştim.

Salona girdiğimizde Ablam ve toprak müzik odasından çıkmışlardı. Ateş aralarında yoktu. Sanırım hala kendine gelememişti.  Toprak şok olmuş gözlerle ablama ardı arkası kesilmeyen cümleler kuruyordu.

“ Ay Selin abla bu manyak bir şey! Kendimi resmen ünlü bir orkestrada gibi hissettim. Müzik salonunuz çok büyük..” derken büyük kelimesine kocaman bir vurgu yapmıştı.

Bizi farkettiklerinde salonun ortasına doğru ilerledik. Ablam Çağan’ı görür görmez kocaman gülümsemeyle yanıma gelmeye başlamıştı. Ama aynı şey Toprak için geçerli değildi. Çağan’ı görür görmez suratı asılmıştı. Hatta beyazlamıştı. Hyalet görmüş gbi tepki vermişti neredeyse. Bu yaptığına anlam veremezken Bakışlarımı o kısa süre içinde Çağan’a çevirdiğimde yüzündeki tebessüm  silinmiş, bize doğru gelen ablama değil Toprak’a bakıyordu.

Ablam yanımıza ulaştığında Çağan tekrar yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirmişti. Ama bu gülümseme içten değildi. Donuktu.

“Hoş geldin Çağan, seni beklemiyordum. Ama çok sevindim. “

“Hoş bulduk Selin, teşekkür ederim.”

Ablam “Salona geçelim arkadaşlarımızla tanış.” Derken salona doğru ayaklanmıştık bile. Ben olayları anlamaya çalışrken Çağan elini Toprak’a uzatıp “Ben Çağan.” Dedi.

Toprak’la bir an olsun göz temasını kesmiyorlardı. 

Çağan’ın el uzatmasından yaklaşık 5 saniye sonra Toprak boğazını temizleyip elini Çağan’a uzattı.

“B-bende Toprak.”

Cidden mi kekeledin mi? Ah! Hadi ama çocuk mu kandırıyorsunuz aranızda bir şey var!

Çağan gülümsemeye devam ederken “Memnun oldum.” Demişti.

Toprak gülmüyordu. Az önceki neşesinden eser yoktu. Bunu ablamda farkettiğinde Toprak’ın yanına gidip sırtını sıvazlarken “ İyi misin canım?” diye sormuştu.

Ölüyorum...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin