Bölüm 26

2.3K 96 8
                                    

Bölüm oldukça kısa ama zamanım bu kadarına el veriyor. Muhtemelen Ygs'den sonra bolca uzun bölüm paylaşabileceğim. Tabi sizin voteleriniz artarsa ekstra bölümlerde olbilir. ;) İyi okumalar,  ♥♥♥

Aydınlık bir ormandayım, her yer yemyeşil. Güneş ağaçların yapraklarına öyle güzel vuruyor ki, elmas gibi parıldıyorlar. Çiçekler rengarenk etrafımda. Burnuma kokuları çarpıyor ve gülümsüyorum. Yere eğilip, bembeyaz tüyleri olan bir tavşanı okşuyorum. Etrafta adını bilemediğim kadar güzel bitkiler, hayvanlar, melodiler var.

Bulunduğum yerin temiz havası burnuma dolarken ne kadar rahat hissettiğimi fark ediyorum. Sanki üzerimdeki bütün acı veren duygular bir şırıngayla çekip alınmış gibi. Mutluyum, diyorum içimden.

Ağaçların arkasında bir kız dikkatimi çekiyor. Beni izliyor, saçları altın sarısı, dalgalı ve üzerine giydiği açık pembe elbiseyle, bir melekten farksız. Ona gülümseyip el sallıyorum. Ağacın arkasından, vücudunun bir kısmını çıkarıp bana gülümsüyor. Bir adım yaklaşıp, yumruk yaptığı elini bana doğru uzatıyor ve avucunu açıyor.

Avucundan çıkan kelebek, benim ona doğru uzattığım elime konuyor. Kelebeğin güzelliği karşısında şaşkınlığımı gizleyemiyorum.

"Çok güzel," diyorum gülümseyerek. Sonra kıza bakıyorum, o da bana bakıp gülümsüyor. "Evet, çok güzelsin." diyor.

Bakışlarımı kelebeğe çevirerek konuşuyorum. "Hayır," diyorum. "Güzel olan,  kelebek." Bir anda kelebek elimden uçup kıza gidiyor. Hüznü mü gizleyemiyorum, omuzlarım düşüyor. Kız bana bir adım daha yaklaşıyor, kelebek onun omzunda.Buradan bakınca sanki bir bütün gibiler.

Kız saçlarını eliyle geriye atıyor, "O kelebek, sensin."  diyor yüzündeki gülümsemeden zerre kaybetmeyerek.

"Hayır," diyorum kaşlarım çatılırken. Kulak tırmalayan bir melodi duyuyorum, rahatsız olup ellerimle kulaklarımı kapatıyorum. Kızın hemen ardında bir kapı beliriyor, oldukça büyük ve etrafında yeşil sarmaşıklar, rengarenk çiçekler var.

Kız eliyle kapıyı işaret ediyor. Güven verircesine bakıyor bana. Ellerimi kulaklarımdan çekiyorum, "Burada acı, hüzün, hayal kırıklığı, yok." diyor kız. "Sen buraya aitsin."

Kapı ağır bir şekilde açılıyor, içim huzurla dolarken kapıya doğru yürümeye başlıyorum. Kız eliyle durmamı işaret ediyor."Henüz değil," diyor hafif bir esinti saçlarını uçururken, "Daha zamanın var."

Hayal kırıklığıyla içim burkulurken, kapının ardında tanıdığım biri varmış hissine kapılıyorum, İçimden 'oraya şimdi gitmeliyim.' diyorum. Kapıya doğru koşarken etrafımdaki güzel olan her şey kararmaya, kanamaya başlıyor. Korkuyorum, daha hızlı koşmaya çalışırken ayağım zemine saplanıyor. Çıkmaya çalıştıkça balçığa gömülüyorum, ellerimle toprağı kazmaya başlıyorum. Ellerimi kaldırdığımda kan olduğunu anlıyorum. Boğuk bir hıçkırık boğazımdan çıkarken, kıza bakıyorum.

"Henüz değil," diyor. "Zamanı gelince korkmayacaksın." Boğazıma kadar balçığa batıyorum. Ümidi kesip debelenmeyi bırakıyorum. Etrafımdaki kan kokusu midemi bulandırırken ağlamaya başlıyorum. Ama göz yaşlarımda kandan ibaret.Uzaktan gelen bir çığlık duyuyorum, o kadar kulak tırmalıyor ki bir an önce kan balçığına batmayı diliyorum.

Ağzımın içine kan doluyor. Hissettiğim tek şey 'ACI'.

Yanağımdaki acıyla yüzümü buruşturdum. Elimi refleks olarak yanağıma götürüp bulunduğum ortamı hızlıca taradım. Evimde, yatağımdaydım. Çağan gözleri kocaman açılmış bir şekilde bana bakıyordu. Şaşkınlık,korku, endişe, heyecan. Hepsi bir karışım olmuş, Çağan'ın yüzünde toplanmıştı. Gördüğüm rüyayı es geçip Çağan'a odaklandım.

"İyi misin?" dedi sesi titrerken. "Asıl sen iyi misin?" dedim. "Şu haline bak, yüzün bembeyaz."

"Hevin, az önce yaptığım şey için özür dilerim." dedi mahcup bir şekilde başını eğerken.

Anlamayarak ' Ne yaptın ki' der gibi bakış attım. Başını yana eğerek gözlerini kıstı. "Sana ne yaptığımın farkında değil misin?" dedi.

"Hayır," dedim. "Sadece kötü bir rüya görüyordum, sonra uyandım."

"Hayır," dedi başını iki yana sallarken, "Çıldırmış gibiydin, beni çok korkuttun."

"Ne?" dedim şaşkınlığımı gizleyemeyerek.

Derin bir nefes aldı ve beni göğsüne çekti. Önce yanağımı daha sonrada başımı öptü. "Film izliyorduk," dedi.  "Sen uyuya kaldın. Bende filmi durdurup üstünü örtüm ve uyumanı izlemeye başladım. Bİraz zaman geçtikten sonra gülümsediğini gördüm. 'Çok güzel' diye sayıkladın. Senin o halin beni büyülerken birden surat ifaden değişti. Sonrada bağırmaya başladın. Seni uyandırmaya çalışırken birden sıçrayarak yatakta doğruldun. Uyandığını sanmıştım gözlerin acıktı, ama sen bağırmaya devam edince,"  sustu. Devam etmesi için onu dürttüm. Sesini alçaltarak "Sana tokat attım, çok özür dilerim bir tanem." dedi.

Duyduklarıma şaşırmıştım elbette, belki daha sonra yaptığı şey için onu azarlayabilirdim. Ama şuan sadece onun kollarında huzuru tatmak istiyordum. Biraz daha yanına sokulup sarıldım. "Önemli değil," dedim. 

"Ne gördüğünü bana anlatmak ister misin?" dedi.Gülümsedim ve başımı iki yana salladım. "Sadece," dedim saçlarımla oynarken mayışmanın verdiği hazla. "Artık ölmekten korkmuyorum."

Ölüyorum...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin